Araştırmada dün değinmediğim ama üzerinde düşünmemiz gereken çok önemli bir konu da “ötekine hoşgörü...”
Araştırmacılar, deneklere sormuş:
“Aşağıdakilerden hangisini komşu olarak görmek istemezsiniz? Birden fazla şıkkı işaretleyebilirsiniz.”
Çıkan oranları yanıtların yanında yazıyorum...
- Eşcinseller %84
- AIDS’liler %74
- Nikâhsız yaşayan çiftler %68
- Tanrıya inanmayanlar %64
- Şeriat yanlıları %54
- Hıristiyanlar %48
- Başka bir dinden insanlar %39
- Göçmenler, yabancı işçiler %39
- Kızları şortla dolaşanlar %26
- Oruç tutmayanlar %20
- Sevmediği partiye
oy verenler %17
Bu yanıtlar, “hoşgörü”de sınıfta kaldığımızı ve gittikçe daha katı, bölünmüş, kutuplaşmış bir toplum haline geldiğimizi gösteriyor...
Bana bu soru sorulsa vereceğim tek yanıt var:
“Kavgacı, gürültücü, huzur bozucu, belinde silahlı komşu istemem... Gerisi beni ilgilendirmez!”
Öyle ya; bir insan, neden eşcinsel bir komşusunun olmasından bu kadar çok korkar ki?
Ya da komşunuzun AIDS olması sizi neden ilgilendirir? Yoksa sevişmeyi mi düşünüyordunuz?
Hele şu “Nikahsız yaşayan çiftler”le, “göçmenler”i komşu olarak görmek istemeyenler var ya... Sorun bakalım; kaçı nikahsız yaşıyor? Kaçının evinde Azerbaycanlı ya da Romen bakıcı, temizlikçi var?
Tanrıya inanma meselesine gelince...
Size ne Allah aşkına? Benim inancım ya da inançsızlığım, durduk yerde komşuma neden sorun oluyor ki?
Ve şort meselesi...
Türk halkının yüzde 26’sı, kızları şort giyen komşu istemezmiş...
Madem rahatsız oluyorsun; kızın bacaklarına bakmayıver...
Hayır... Hem bakacak, hatta belki sapıkça hayaller bile kuracak ama hem de böyle bir araştırmada en büyük rahatsızlık nedeni olarak şortlu kızları gösterecek!
İkiyüzlü ya... Ne yapsa yeri...
Ve “sevmediği partiye oy verenlerle komşu olmak istemeyenler...”
Bunların oranı yüzde 17 çıkmış...
Yalan!
Bütün kentler; mahalle mahalle ayrılmış durumda...
Hangi semtte, hangi partinin ağırlığı olduğunu bilmeyene artık “enayi” deniliyor...
Bu yüzden CHP’li bir vatandaş gidip Sultanbeyli’de ev kiralamayı düşünmüyor... Ya da AKP’li emlakçı, zaten kendilerinden olmadığını anladığı müşteriye öyle bir fiyat çekiyor ki; müşteri istese bile o parayı veremeyeceği için ilçenin sınırlarına bir daha adımını bile atmıyor!
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nden haberdar, insana saygılı, kardeşlikten yana bir bireyin, yukarıdaki maddelerin birine bile “Evet” demesi mümkün değil...
Ama bizde, bu kriterler, “komşuluk kriteri” haline gelmiş...
İçki masalarında, “Türkiye nereye gidiyor” diye geyik yapanlara soruyorum:
Kör müsünüz?
20’NCİ GÜN!
İstanbul Emniyet Müdürü Sayın Hüseyin Çapkın...
Melek Doğan isimli ehliyetsiz bir sürücü, bundan
4 Temmuz’da Ümraniye’de Yazgülü Keleş’e çarptı... On beş metre sürükledi ve ölümüne neden oldu.
Kara çarşaflıydı...
Yani sözüm ona dindardı ama istemeden de olsa işlediği günahın vebalini ödememek için, kurbanını kanlar içinde bırakıp gitti!
Ve o günden bu yana kayıp!
SİZ HÂLÂ BU KADINI BULAMADINIZ!
Neden Sayın Çapkın; neden?
Yoksa elinizdeki en son teknoloji ve uzman kadro mu yetersiz?
Günün sorusu
PKK’nın eli kanlı reisi Murat Karayılan, BDP çatısından milletvekili seçildikleri halde BDP’nin ilan ettiği demokratik özerkliği onaylamayan Altan Tan ve Şerafettin Elçi’yi sert açıklamalarla uyarmış... Sorum Altan Tan ve Şerafettin Elçi’ye:
Bu tehditlerin altında kalacak mısınız?
Bugün ben de mutluyum!
Bugün ben de yüzde 77’den biriyim...
Hani; ülkede ve dünyada olup biten tüm olumsuzluklara karşın kendi küçük limanlarını bulanlardan...
Bugün ben de uçuyorum, sevinçliyim, mutluyum!
Yok; yok... Basın Bayramı olduğu için falan değil...
Bugün, benim dünyada en çok sevdiğim meleğe kavuştuğum gün...
Hoş gelmişsin canım... İyi ki gelmişsin!
Ve hayat ne kadar acımasız, insanlar ne kadar soğuk, olaylar ne kadar üzücü de olsa...
Varlığın için teşekkür ederim!
Mustafa Mutlu/Vatan
Yorum Gönder