Güçlüye düşen görev mağduru dövmek değil mağduriyeti gidermektir! - Mustafa Mutlu

CHP’nin yemin boykotunu yanlış bile bulsanız, yapmanız gereken tek şey “anlamaya çalışmak”tır...

Kendinizi bir an için bu partinin yöneticilerinin yerine koyun:

Tutuklu iki ismi milletvekili adayı gösteriyorsunuz...
Yüksek Seçim Kurulu, bu adaylıkları onaylıyor.

Halk da onların tutuklu olduklarını bile bile oy verip, Meclis’e gönderiyor.

Ama... Kararlarını “halk adına” veren yargı, “kaçma ve delil karartma şüphesi taşıdıkları için” bu iki milletvekilini salıvermiyor.

Yani; halkın doğrudan iradesi, halk adına dolaylı irade kullanan yargı tarafından yok sayılıyor...

Bu durumda, Meclis’e giren girmeyen bütün partilere düşen görev, halk iradesinin Meclis’e yansımasını engelleyen yasal düzenlemeleri ortadan kaldırmaktır.

Üstelik bunun için taraf olan CHP’nin veya BDP’nin devre dışı kalması da fırsattır.

Bu konuyu çözmek, Meclis’te çoğunluğa sahip iktidar partisine düşer...

Demokratik parlamenter sistem bunu gerektirir...



***

Peki; iktidar partisi ne yapıyor?

Dün Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamayla gün ışığına çıktığı gibi... Bu krizi “kendisi için fırsat”a dönüştürmeye çalışıyor...

Ana muhalefet partisini tehdit ediyor ve “Beş oturum üst üste yemin etmezseniz, 133 CHP’linin milletvekilliği düşer ve ara seçime gidilir. Bu süre 15 Temmuz’da doluyor” diyor...



***

Kuşkusuz ki; Meclis İç Tüzüğü’nün, Meclis Başkanlık Divanı’nca da böyle yorumlanması, siyasi tansiyonu alabildiğince yükseltir!

Kılıçdaroğlu’nun dün Elitaş’ın sözlerine karşılık olarak söylediği, “Şantaja boyun eğmeyeceğiz” sözlerinden de anlaşılıyor ki, CHP bu konuda dönülmez bir yola girdi!
İyi de AKP’nin bu baskıcı tavrı, Başbakan’ın seçimden sonrası meşhur “balkon konuşması”ndaki uzlaşmacı ve kucaklayıcı söyleme uyar mı?

Sorunu çözmeden, mağduru zorlamak; demokrasi etiğine yakışır mı?

Böyle bir zorlama; ana muhalefet partisine oy veren ve yemin boykotunu destekleyen 11 milyon kişiyi yaralamaz mı?



***

AKP, bu baskıcı tavrıyla CHP’lilerin ve BDP’lilerin vekilliklerini düşürebilir ve ülkeyi sonbaharda bir ara seçime götürebilir...

Böylece CHP’nin ve BDP’nin 163 vekiline ait en az 100 sandalyeyi ara seçim yoluyla devşirebilir!
Ve sonuçta; referanduma gitmeksizin anayasayı değiştirebilecek çoğunluğa ulaşabilir...

Ama unutmayın; bu tavır, son seçimlerde CHP’ye ve BDP’li bağımsızlara oy veren yaklaşık 15 milyon seçmenin iradesini hiçe saymak anlamına gelir...

Bu durumda “güçlü”ye yakışan tavır, mağduru dövüp elindekileri almaya çalışmak değil, mağduriyeti ortadan kaldırmaktır...



***

Peki; AKP bunu yapar mı?
Hiç sanmıyorum...

Eğer yaparsa... Yani CHP’li ve BDP’li milletvekillerinin milletvekilliklerini düşürmeden sorunu çözmek için olumlu bir adım atarsa...

Söz veriyorum; bu “önyargı” için özür dileyeceğim!
Ama dedim ya... Bu saatten sonra buna ihtimal bile vermiyorum...



*****

GÜNÜN SORUSU

Dün bazı gazetelere sızdırılan bilgilere göre Fenerbahçe, İstanbul Büyükşehir Belediyesporlu İbrahim Akın’a kendilerine gol atmaması için 100 bin dolar teklif etmiş...

O da bir din adamına telefon açıp, “Haram mı, yoksa kabul edeyim mi” diye sormuş. Sonuçta, 100 bin dolar yerine 100 bin Euro’ya anlaşmış... Sorum kısa:
Kim bu din adamı?



*****

Şamil Tayyar’a göre şikenin arkasında da Ergenekon varmış!

Gazetecilik yaptığı dönemde Ergenekon davasıyla ilgili yazdığı “sızma haberler”le ün yapan ve bu yüzden hakkında açılan binlerce davadan kurtulmanın yolunu Meclis’e girmekte bulan AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, futboldaki şike iddialarını da Ergenekon’a bağlamış:

“Şu andaki iddiaların ötesinde vahim bir tablo ortaya çıkabilir. Devam ederse bazı isimler üzerinden Ergenekon’un finansman ayağı da ortaya çıkabilir!”



***

Adam iki yaşındaki oğluna elmayı gösterip sormuş, “Bu ne?”
“Mem-me...”

Gülmüş adam, bu kez vazoyu göstermiş, “Bu ne?”
“Mem-me...”

İş çığırından çıkmış, adam ne gösterirse göstersin çocuk “meme” diyor... Sonunda adam, karısının göğüslerini gösterip sormuş çocuğa:

“Peki; bu ne ulan?”

“An-ne!”



***

Her şeyi “meme” sanan çocuk gibi Şamil’in aklı fikri de Ergenekon’da...

Her taşın altında mutlaka Ergenekon arıyor ve ne bulursa bulsun, bir şekilde ilişkilendiriyor!

Böyle olunca da gerçek derin devleti, “anne” sanıyor...

Ne diyelim; yaşı elverişli, umarım büyüdüğünde aklı başına gelir!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget