Ancak şu günlerde olağanüstü şartlar yaşıyoruz.
Sadece birinci ligde değil, futbolda ikincisinden üçüncüsüne, amatör liglere kadar ortalığı saran pisliğin farkındaydık hepimiz. Büyük paraların döndüğü her yerde, bu durumdan yararlanmak isteyen kan emiciler her zaman bulunur.
Ne yazık ki pek çok kişinin bildiği, tahmin ettiği, duyduğu bazı pislikleri ortaya dökmek, bunları konuşmak kolay olmuyor. Çünkü belgelemek çok zor. O yüzden de kimse bildiğini yazamıyor söyleyemiyor, sohbetlerde bile fısıltıyla anlatabiliyordu. Sonuçta karşınızda paranın gücünün ve o gücün satın alabildiği bir mafya yapılanmasının olduğunu da unutmamak gerekir.
Şimdi, doğruluğunu yine tam olarak bilemiyoruz ama, ortaya saçılan bazı belgeler, bilgiler, telefon kayıtları ve beyanlar var. Bunların üzerine gidilmesi, varsa bu pisliğe bulaşanların, yönetenlerin, yararlananların en ağır şekilde cezalandırılması gerekir. Ki bunun arkasında kendi adıma duracağımı da zaten söyledim.
Ancak buradan yola çıkıp fanatizmin batağına saplanarak olayı FB düşmanlığına çevirmenin kimseye bir yararı olmaz.
İki gündür üç tip yorumla karşılaşıyoruz.
Birincisi, olaya tamamen hak ve adalet açısından bakan, bu nedenle ister Fener ister başka takım olsun, gerekirse küme düşürme dâhil en ağır cezanın verilmesini isteyenler.
İkincisi duruma kuşkuyla yaklaşan, hak ve adalet adına en ağır cezaların verilmesini isteyen ama bunun toplum moralini altüst etmesine de vicdanen razı gelmeyenler.
Üçüncüsü ise olaya tamamen fanatik açıdan bakıp, Fenerliyse “her şey yalan” değilse “FB küme düşürülsün” diyenler.
Aziz Yıldırım’ın sabahın köründe gözaltına alınması elbette şok bir gelişmedir.
Buna karşı başta spor çevreleri olmak üzere herkes soğukkanlı davranmalı, daha sonra savunamayacağı fikir ve beyanlarda bulunmamalı, fanatizme kapılıp “işte rakibi yok etmenin günü geldi” sevinciyle özellikle “küme düşürülme” operasyonuna balıklama atlamamalı.
Henüz iddia ve belgelerin tamamını; dinleme kayıtlarına ve bazı fotoğraflara muhatapların ne cevap verdiğini, iddianamenin nasıl olacağını bilmiyoruz.
O halde halk deyimiyle “gökün direklerini hemen kesmek” yanlış olur. Küme düşmesi, Fener’den nefret edenleri çok sevindirebilir. Ama Fener’in olmadığı bir futbol ortamından kim ne kadar keyif alabilir, bunun Türk futboluna ne yararı olur sorularına da herkesin vicdanının sesini dinleyerek cevap vermesini öneririm.
VE SON SÖZ: Bu konuda başta GS ve BJK olmak üzere bütün takımların yöneticilerine de büyük sorumluluk düşüyor. Olayı bir tür fanatizm ve düşmanlık haline getirtmemek onların elinde. Bütün başkanların bu sağduyuya sahip olduklarına inanıyorum.
Beşiktaşlılar şaşırttı
Önceki akşam iki ayrı TV‘deydim. İlki TV Net’ti. Taraf yazarı Mehmet Baransu ile 2 saate yakın hem şike olayını hem de Meclis’teki yemin krizini tartıştık. Çok keyifli ve kaliteli bir program oldu.
Şike konusunda Baransu, henüz geldiği Emniyet Müdürlüğü’nden aldığı çok taze bilgileri aktardı. Bir kısmını gazetelerde de okuduğunuz bu bilgileri açıkçası kanım donarak dinledim. Baransu aldığı bilgilere dayanarak Beşiktaş’ın da başının derde girebileceğini hatta kazandığı Türkiye Kupası’nın bile elinden alınabileceğini söyledi. Bu iddiaların detaylarını bilmiyorum.
Arkasından CNN Türk’te Tarafsız Bölge programına yetiştim. Ahmet Hakan, futbol siyaset ilişkilerini sorduktan sonra “bu olayın daha da genişleme ihtimalinin var olup olmadığını” sordu. Ben de cevaben “Siyasetin futbol içinde olduğunu, özellikle kent takımlarının başına bir şey geldiğinde hemen kendi millevekillerini devreye sokmaya çalıştıklarını” ayrıca futbol taraftarlığındaki duygusallık duygusal nedeniyle “siyasetçiler biraz da oy deposu olarak gördükleri taraftarlık üzerinde çok durduklarını” belirttim.
Olayın daha da genişlemesi konusunda ise “Bugüne kadar kimse konuşamıyordu, ama olay patladı, şimdi pek çok kişi daha rahat konuşacak. Kimi hırsla kimi adalet uğruna bildiğini duyduğunu anlatacak, o zaman iş çok büyür” dedikten sonra “Örneğin Beşiktaş’ın kupasının da gideceğini söyleyenler var” dedim.
Programa telefonla bağlanan Mehmet Baransu da emniyetten aldığı bu bilgiyi bir şekilde teyit etti.
Daha sonra özellikle Beşiktaş’tan tepkiler yağmaya başladı. “Fenerbahçe’nin batağına Beşiktaş’ı çekme, nedir bu Fenerbahçe fanatizmi, Beşiktaş’ın adını ağzına alma” gibi mesajları görünce çok şaşırdım.
Normal zamanlarda karşılıklı takılmalardan zevk almaktan başka fanatikliği olmayan ben, bir anda sanki fanatizmin batağındaymışım durumuna düştüm.
Bu üzücü. Bu kadar hassas bir dönemde, aynı programda tüm taraftarlara, “Aman sakin olun, sakın işi taraftarlıkla karıştırmayın, gerçekle ortaya çıkmadan sakın sokağa dökülmeyin” diyen ben, nasıl olur da Fenerbahçe lehine başka takımları karalayabilirim.
TV programları bu açıdan çok tehlikeli. İzleyen milyonlar içinde lafını anlamayan da var, kin ve öfke içinde duyduklarını değil de duyduğunu sandıklarını temel alıp saldıran da.
Bütün Beşiktaşlılar bilmeli ki, Fenerbahçeli olduğum için ne Beşiktaş’ı ne Galatarasaray’ı ne de başka takımları karalarım. Bugüne kadar hiç yapmadığım gibi...
Kanun değişikliğiyle ehliyet alması imkânsız duruma gelen ilkokul mezunları, “İlkokul mezunu bakan yardımcısı olup ülke yönetiminde ehliyet sahibi olabiliyorken, biz neden ehliyet alamıyoruz?” diye sormaz mı? (Gani Yıldız)
Federasyon Başkanı Aziz Yıldırım’dan sonra “kimin Fenerbahçe Başkanı olacağı” sorusuna ezici bir çoğunluk “Mehmet Ali Aydınlar çok yakışır” diyordu. Bana göre de öyleydi. Şimdi biraz geriye gidelim. Şike operasyonunun 7 ay önce başladığı anlaşılıyor. Fenerbahçe Başkanı’nın da adının geçmesi nedeniyle bundan Başbakan’ın haberinin olmadığını düşünmek mantıksız olur. Yani Aziz Yıldırım’ın başının derde gireceği ve hatta başkanlığı kaybedebileceği biliniyordu.
Derken Federasyon Başkanlığı seçimi geldi çattı. Adaylar konusunda sorun çıktı, Aziz Yıldırım AKP’li Göksel Gümüşdağ’ı desteklediğini bildirdi.
Son anda Başbakan devreye girdi, Aydınlar’ın Federasyon Başkanı olmasını arzuladığını belirtti. Aydınlar tek aday olarak seçime girdi ve tabii ki kazandı.
Kısa bir süre sonra şike operasyonu başladı. Aziz Yıldırım tutuklanırsa, başkanlığı sürdürmesi mümkün değil. Yıldırım’dan sonra başkanlığına kesin gözüyle bakılan Mehmet Ali Aydınlar, Başbakan’ın isteğiyle Federasyon Başkanlığı koltuğuna oturdu.
Bu durumda Fenerbahçe’nin başına kim gelir? Neden? Aydınlar’ın başkanlığının önü mü kesildi, yoksa Fenerbahçe’nin başına iktidara çok yakın başka bir isim mi uygun mu görüldü?
Yorum Gönder