Erdoğan, İl Başkanlığı döneminde askerin operasyonlarıyla adeta dalga geçiyordu
Türkiye’de onca önemli olaylar yaşanıyor ama bunların nedenleri bir türlü ortaya konulamıyor. Her alanda çok iyi yetişmiş uzmanlarımızın olduğuyla her fırsatta övünüyoruz ama bir olay meydana geldiği zaman bunun sonucu “öyle de olabilir, böyle de olabilir” diye açıklanıyor. Ya uzman personelimiz yetersiz ya da gerçek uzmanlar görevden uzaklaştırılmış, bir kenara itilmiş boşta tutuluyor.
Konuşan siyasetçi oluyor. Gaziantep’te bombalı araç patlatılıp 10 vatandaşımız hayatını kaybettiğinde, bakıyorsunuz ilk açıklama Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’den, patlamada 25 askerimiz şehit oluyor, açıklama Orman ve Su Bakanı Veysel Eroğlu’dan geliyor.
Erdoğan’dan Cudi’ye bakış
İl başkanlığı döneminde Recep Tayyip Erdoğan askerlerle ilgili konuşmasının mahkemedeki bant çözümünü okuyorum:
"Hala terörü Cudi dağlarında arıyorlar. Cudi dağlarında basmadıkları bir santimetre kare yer kalmadı. Yalan. Bir santimetrekare dedikleri. Cudi dağını geçen hafta yine bombaladılar. Hani basılmadık bir santimetre yer kalmamıştı? Uçaklar gidiyor, bombaları indiriyor. Niye? Yahu Amerika bomba satacak, silah satacak, stokların erimesi lazım ki tekrar o stokları doldursun, onun tatbikatını yaptılar olay bu kadar basit. Yok şuymuş, yok bu imiş hepsi hikaye?"
Konuşan asker olunca
Başbakanın eleştirdiği emekli Tümgeneral Haldun Solmaztürk’e “Niçin konuştunuz, Başbakanın sözlerini nasıl karşıladınız?” diye sordum. İşte söyledikleri:
“Patlamanın olduğu gün Gelibolu’da bir konferanstaydım. Ajans ve gazete muhabirleri patlamanın nedeninin ne olacağını sordular. Ben piyade subayıyım. El bombasını yıllarca üzerimde taşıdım, mühimmat aldım, fünyesini taktım, pimini çektim, maşasını bıraktım. El bombasıyla yatıp kalkmış bir insanım. 25 kişinin şehit olması çok sıra dışı bir durum. Böyle bir kayıp ancak savaşta olur. Nitekim o gün ne söyledimse hepsi doğruymuş. Bu konuda kimsenin tereddüdü kalmadı.
Kaza deyip kestirip atılmamalı
Böyle sıra dışı bir olaya ‘kaza’ deyip kestirip atmak doğru değil. Kaza da olmayabilir. Olayın nasıl meydana geldiğinin geri planına bakılması gerekir. Kaza oldu, patlama oldu, oldu, şehit verdik üzüldükle orada kalmamalı. Geri planına bakılmalı. Hiç olmaması gereken bir çok olay burada bir araya gelmiş. Bu kazaysa ya da değilse buna neden olan unsurlar ele alınmalı. Suriye ile uçak olayı, Uludere’de terörist diye bombalanan 35 kişi ve vermek istemediğim başka örnekler. Artık hastalığa teşhis koymak lazım. Bunun sebebi bulunup tedavisinin yapılması gerekir.
Sözlerine üzülmedim ama
İlk konuşan ve açıklaması yaygın basında yer alan emekli bir general olarak, Başbakan tarafından hedef alınan komutanlardan birisi olarak üzülmedim. Çünkü, başbakanın bunu her zaman yapıyor. Çocuğunuzu onun istediği yaşta okula göndermemek için rapor aldığınızda sizi ‘çocuğunuza ihanetle’ suçluyor. CHP Genel Başkanının terörle ilgili mektubuna ‘ahlaki ve siyasi olarak iflas etmiştir’ diyor. Eleştiren yazarları ahlaksızlıkla suçluyor. Bunları söyleyen bir insan her şeyi söyler. Ama Başbakanın üslubuna bu ülkede yaşayan bir vatandaş olarak üzüldüm. O ülkemizin başbakanı. Ülkemizin başbakanı böyle konuşmamalı.
Tehlikeli yaklaşım asıl bu
Günler geçti, patlama ile ilgili benim değerlendirmeme yeni bir bilgi katılmadı. Kaza olabilir, ama olmayabilir de. Sabatoajı, kötü niyetli kişilerin de olabileceğini göz ardı edemeyiz. Başbakanın, ‘ne tedbir alırsanız alın bu tür kazalar olur’ yaklaşımı son derece tehlikelidir. Bu yaklaşım yeni kaza ve olayları getirir.
‘Bu kaderdir’ deyip oturacak halimiz yok. Ancak, bu olay sıra dışıdır ve arkasına bakılması lazım…Bu olay meydana geldi. Söylenecekler söylendi. Sıcağı sıcağına söylemek şehit ailelerini yaralar ama bunların söylenmeliydi. Şimdi, konunun üzerine daha fazla gitmemek ve Genelkurmay’ın bu olaydan ders çıkarmasına fırsat verme zamanıdır.
Bu, TSK’ya en ağır hakaret
En çok da üslubuna dikkat etmesi gereken sayın başbakan ve çevresidir. AKP genelbaşkan yardımcısı basının önüne çıkıp, ‘Necdet Özel paşa, Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki kasuratları, pislikleri temizliyor’ dedi. Şimdi, bu sözleri söyleyene, başbakanın ‘sus’ demesi, uyarması gerekmiyor mu? Başbakan, kurumların suçlanmaması istiyor ama en yakınındaki kişi TSK’yı suçluyor.
Bu kişi, ‘kasurattan’ söz ederken, Necdet Özel paşayı bir yere, TSK’yı başka yere koyuyor. O ifadeye göre Özel paşa , silahlı kuvvetleri temizlemek için görevlendirilmiş bir memur gibi gösteriliyor. TSK’ya bundan kötü bir şey söylenebilir mi? TSK’ya en büyük hakaret, Başbakanın yakınından geldi. Başbakan, son acının üzerinden siyaset yapmayı bırakmalı ve bundan da ders çıkarılmalı. TSK içine nifak sokucu üsluptan, söylemden herkesin kaçınmasını bir TSK mensubu olarak en çok biz isteriz.”
Basının, toplumun susturulduğu ülke özleminde olanlar boşa bekler…
Yorum Gönder