Telefonlarının dinlendiğinden kuşku duymayan yok. Bakanlar da, milletvekilleri de bu durumdan şikayetçi. Bunu son olarak dillendirenlerden birisi de AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar oldu. Gaziantep’te, “Polisin de içinde olduğu çete”yi gündeme getiriyor, siyaseti dizayn etmek isteyen şebekenin içinde İstihbarat Şube Müdürlüğü’nün de bulunduğunu öne sürmüştü. Günler öncesinde gazetedeki köşesinde ortaya attığı bu iddia üzerine, CHP Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ da, “Şamil Tayyar’ı kim dinliyor?” diye soru önergesi vermişti. Günler sonra aynı konu yeniden gündeme getirildi.
Bakanı, milletvekili, yazarı, avukatı “telefonlarının dinlendiğinden” kuşku duyar olduğuna göre, cezaevlerinde dinlenmez mi? Bu köşede bir belge yayımlamış, cezaevindeki bir tutuklunun avukatıyla ve ziyaretçileriyle yaptığı bütün konuşmaların kaydının istendiğini açıklamıştım. Yani, cezaevinde avukatınızla yüz yüze yaptığınız görüşmelerin, telefonla yaptığınız konuşmaların güvenli olmadığını bu belgeyle ortaya koymuştum.
Avukat-komutan konuşmaları dinlendi
Tutuklanan bir komutanın, avukatı, “Sincan F Tipi Cezaevinde, komutanlarla avukat odasında yaptığımız bütün konuşmalar sesli ve görüntülü olarak kayda alınıyor. Odalarda kamera dolu” demişti. O kameralarla avukatların, çantalarından çıkardığı belgelerin bile yakından görüntülerinin alınması mümkündü.
CHP’nin avukat kökenli milletvekili Levent Gök, bu tür konuların üzerine kararlılıkla giden bir isim. Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevaplandırması istemiyle TBMM Başkanlığı’na sunduğu soru önergesinde şöyle diyordu:
“Sincan 1 No’lu F tipi Cezaevi’nde avukat görüş odalarının tamamına sabit kameralar takılmıştır. Kameraların aktif çekim yaptığı kesindir. Kamera kaydı sayesinde, görüntüde yer alan yazılı herhangi bir bilginin, belgenin ifşası, savunma hakkına açıkça bir saldırıdır.”
Milletvekilinin sorusuna Bakan Ergin’in vereceği cevabı da tabii ki bu köşenin okurlarına duyuracağımı eklemiştim. Bakanın cevabı gelmeden, bu durumdan hayli rahatsız olan birkaç avukattan birden haber geldi. “Avukat görüş odasındaki kameralar kaldırıldı. Eğer ucuna farklı bir şey takılmadıysa, sadece kabloları görünüyor” dediler.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, böyle bir soruya cevap vermeden anında gereğini yaptı ve kameraları kaldırttı. Kameralar kaldırıldı ama acaba yerine “gizli bir göz” takıldı mı? Artık o kadar da olmaz ama…
------------
Levent Ersöz: O gazeteci, evimize de gelirdi.
Ergenekon Davası kapsamında 40 aydır tutuklu olan ve halen Cerrahpaşa Acil Servisinde tedavisi devam eden emekli tuğgeneral Levent Ersöz kadar onun başından hiç ayrılmayan eşi Muzaffer hanım da, gazeteci Nuray Başaran’ın, “Levent Ersöz beni ve kızımı takip ettirdi” iddiasına hayli şaşırmışlar.
Tutuklandıktan sonra yaklaşık 30 civarında ameliyat ve operasyon geçiren Ersöz, mahkemede hakkında ortaya atılan iddiaları SÖZCÜ’ye eşi Muzaffer Ersöz aracılığıyla şöyle cevaplandırdı:
“Gazeteci Nuray Başaran’ın söyledikleri karşısında hayrete düştüm. Dostluğu öteleyip de olmamış şeyleri olmuş gibi anlatması karşısında şaşkınlığımı ortaya koyacak kelime bulamıyorum. Ben, Nuray Hanımı ve 13 yaşındaki kızını takip ettiriyormuşum. Niçin takip ettireyim? Takip ettirmem için bir sebep de olamaz.
Kendisi evimizin yabancısı da değildi. Ailemizin içine girmişti. Biz onu, o da bizi sevmişti. Evimize gelip-giderdi. Kızımın düğününde de bizimle hep beraberdi. Bu kadar ailemize yakın olan kişinin, şimdi niçin bu şekilde ifade verdiğinin üzerinde durmak lazım.”
Tuncay Özkan’la resepsiyonda tanıştık
Emekli general Levent Ersöz, tanıdığı Nuray Hanımın ifadesinden duyduğu rahatsızlığı “meğer tanıyamamışım” sözleriyle açıklarken, gazeteci Tuncay Özkan için de şunları söylüyor:
“Gazeteci Tuncay Özkan’ı basından biliyordum. Ancak kendisiyle tanışmıyordum. 30 Ağustos resepsiyonunda tanıştık. Tüm birlikte olduğumuz süre belki iki üç dakika bile değildir. Keşke, daha yakından tanımış olsaydım. Hakim karşısına ilk çıktığımda tanıyıp tanımadığım sorulan isimler arasında Tuncay Özkan yoktu. İş adamı Mehmet Emin Karamehmet, randevu alıp Nuray Başaran’la birlikte gelmişti. Görüşme sırasında Albay Atilla Uğur’da yanımızdaydı.”
Muzaffer hanım ise “Nuray bizim ailemizden birisi gibiydi. Evimize girip-çıkan her zaman telefonla arayan arkadaşımızdı. Ne olduysa, Levent’in tutuklanmasından sonra oldu. Bir kez bile aramadığı gibi yapılmamış şeyleri yapılmış gibi gösteriyor. Demek ki kendisini hiç tanıyamamışız” diye sitem ediyor.
Nuray Hanım, mahkemede doğruları söyleyeceğine ilişkin yemin etmiştir. Yemininin gereğini de mutlaka yerine getirmiştir.
Yorum Gönder