Önce şu “özür dilemek” kavramına ya da davranışına bakalım. Özür dilemek marifettir, özür dilemek bir meziyettir de denilebilir.
Evet, sözlükleri zorlayarak özür dilemenin fazilet olduğunu, erdem olduğunu söyleyebilirsiniz.
Yapacağınızı yapmışsınızdır, kıracağınızı kırmışsınızdır, vuracağınızı vurmuşsunuzdur.
Sonra özür dilerim.
* * *
Bitti mi, yetti mi, özür dilemek kâfi mi?
Diyelim, evin camını kırdınız, komşunuzu penceresiz bıraktınız.
“Özür dilerim!”
Yeter mi? Kırılan camı kim taktıracak, kim camın parasını ödeyecek.
* * *
Karakollarda günde kaç kere özür dilenir bilir misiniz?
Hele geceleri...
Komşuyla birbirinize girmişsiniz ya da yolda başka bir şoförle itişip kakışmışsınızdır, hadi buyurun karakola. Karşılıklı davacısınızdır. Gün görmüş komiser bir süre ifadenizi almaz, bekletir, sonra: “Ayıp yahu” der, “koskoca adamlarsınız, yakışır mı, hadi birbirinizden özür dileyin, yoksa ikinizi de sabaha kadar bekletirim, savcılığa gönderirim...” der.
Önce dayanırsınız, sonra “özür dilerim”e çevirirsiniz; el sıkışır, hatta öpüşürsünüz bile...
Zararı ziyanı karşılamak zorundasınız.
* * *
Örnek en son Uludere’den, 34 Kürt asıllı vatandaş, terörist sanılarak, havadan katlediliyor:
“Affedersiniz, özür dilerim!”
Arkadan daha beteri:
“Ölenlerin yakınlarına büyük tazminat verdik!”
Bir “can”ın bedeli olur mu? Olur, öyle ucuzladık!
* * *
Herkes İçişleri Bakanı’na kızıyor, bize göre yanlış...
Çünkü İdris Naim Şahin doğruyu söylüyor, bir “derin devlet” tutturmuş gidiyoruz, işte size derin devlet budur.
Ne diyor Sayın Bakan:
“Bu insanlar kaçakçıydı, yakalansalar kaçakçılıktan yargılanacaklardı, hatta sağ kalanlar da... Özür dileyecek mahiyette bir olay değil. O emri Ankara’da Hava Kuvvetleri’ndeki general vermiştir.”
İşte derin devlet böyle düşünür, 34 insanın öldürülmesini böyle değerlendirir.
* * *
Hikâyeyi bilirsiniz...
Kahvede zenginin biri, fukaraya bir iş önermiş:
“-Şu geçen adamı görüyor musun? Ense kulak yerinde. Git arkadan ensesine bir tokat at, adam ne oluyor diye dönünce, özür dile, yanlışlık oldu de, gel al paranı!”
Bir süre sonra ense kulak yerinde adam yolun altında görülmüş, zengin, fukarayı yine göndermiş, tokadı atınca, özür dilemiş, dönüp gelmiş, parayı almış...
Üçüncü defa aynı teklif yapılınca koşup adamdan özür dilemiş:
“-Kusura bakma, sende bu ense, bende bu züğürtlük, bu herifte bu para oldukça sen daha çok tokat yersin ensene, ben de özür dilerim.”
Ne diyor Sayın İçişleri Bakanı:
“-Olay özür dileyecek mahiyette değildir.”
Yorum Gönder