Cumhuriyet yazarı Öztin Akgüç, ün 2 Mart 2012 yazısı :
1980’li yıllarda değişiklik, yenilik veya densizlik -bakış açınıza göre bu sözcüklerden birini kullanabilirsiniz- yapıldığında bazı çevreler bu tür uygulamalara tepki gösteriyor. Tepkilere karşı basına yansıdığı kadarıyla Sayın Semra Özal, “Alışırlar, alışırlar, zamanla alışırlar” diyor. Geçen zaman Semra Özal’ı haklı çıkarıyor. Toplum pek çok uygulamaya alışıyor, boyun eğiyor, duyarsızlaşıyor. Aksamayan az sayıda vatandaşlardan biri de benim. Gerçekten öyle uygulamalar var ki tepki göstermemek ve kuşku duymamak olanaksız.
Bırakın çağdaş demokratik düzeni, ciddi bir devlet düzeninde parti-cemaat koalisyonu, ortak yönetimi, bürokrat kadroların tarikatlar arasında bölüşümü, tarikat, cemaat destekli ya da bağlantılı yargıçlar, savcılar, polisler söz konusu olabilir mi? Yayın organlarında, “200 cemaate yakın polis bir gecede Doğu’ya sürüldü” gibi manşetten haberler yer alabilir mi? Türkiye bu tür haberlere, uygulamalara alışıyor, doğal karşılıyor, duyumsamıyor.
***
Bir kamu görevlisi cemaat, tarikatla bağlantılı hareket edebilir mi? Kamu bütçesinden maaş-ücret aldığı halde, kamu yararı, kamu hizmeti dışında başka çevrelere hizmet sunabilir mi? Sorunun etik yönü dışında bir de yasal yönü var. Etik yönü var; bizim vergi gelirlerimizin önemli bir bölümü, asgari ücretten kesilen gelir vergisiyle, yine düşük gelirlilerin ödedikleri KDV’den oluşuyor. Vergi gelirlerinin bu şekilde oluştuğu bir bütçeden maaş alındığında kamu görevinin çok daha titiz ve özenli bir şekilde yerine getirilmesi gerekir. Görev yerine getirilirken, kamu yararı, kamuya hizmet, hukuk, yasalar göz önünde tutulmaz mı? Yetkilerin başka amaçlara yönelik kullanılması, bir görev suçu oluşturmaz mı? Bence kurulan düzen yalnız etik açıdan değil, bir hukuk devletiyle bağdaşmayacak uygulamaların varlığı açısından da eleştiriye açıktır.
Çıkar amaçlı örgüt kurmak suçsa günümüzde bazı tarikat ve cemaatlerin tutumu bu açıdan değerlendirilmelidir. Ortada din alalaması altında çıkar amaçlı ve belki de dış bağlantılı, en azından iç dayanışma gözeten örgüt izlenimi veren oluşumlar var. Bürokraside kadro bölüşümü, terfilerde, ödüllendirmede cemaat tarikat referansı, hatta baskısı, iş ilişkisinde dayanışma, finans kurumları aracılığıyla mali destek, tüm bunlar bir çıkar örgütü varlığının kanıtları değil mi?
***
Kendimi bir yabancı düşmanı (xenophobie) olarak görmem. Ama özellikle emperyal devletlerin destekledikleri örgütlerden, kişilerden getirdikleri önerilerden kuşkulanırım. Emperyal devletlerden, bu aşamada ABD ve AB’den gelen telkinlerin, desteklerin, önerilerin, pohpohlamaların, hatta eleştirilerin sonuçta Türkiye lehine sonuçlar doğurmayacağını öngörürüm.
Sınırlı eğitimli emekli bir vaizin ABD’ye yerleşmesi, yeşil kart alışı, ABD’ce desteklenmesi, korunması kuşku yaratacak bir olgu değil midir? ABD’ye turistik amaçla gittiğinizde bile “Niçin geldiniz” diye sorgulanırsınız. Yabancılara, hele hele İslam ülkelerine hani pek hoşgörülü davranmayan bir ülkenin, emekli vaize karşı gösterdiği bu özen, bu kollama en azından irdelenmesi gereken bir olay değil midir?
Türkiye’nin bugünkü yönetimi, ülkenin geleceği açısından kaygı uyandırmaktadır. Kaygıyı arttıran bir etken, Türkiye’nin Ortadoğu’da giderek ABD’nin bir piyonu haline gelmesidir. Sayın Davutoğlu, ABD çıkarlarının adeta sözcülüğüne soyunmuştur. Barack Obama, Suriye için her türlü aracı kullanacağından söz ediyor, H. Clinton, Suriye’ye desteği için Rusya ve Çin’i kınıyor. Ardından Sayın Davutoğlu, “Suriye için masadayız” diyor. Suriye’ye karşı bir zor kullanma imasında bulunuyor. Yabancı basında Türkiye’nin Suriye’ye saldıracağı haberleri çıkıyor. Tüm bunlar kuşku uyandırmıyor mu?
Suriye’nin emperyal güçlerin denetimine geçmesinin kimin yararına olacağı açıktır. “Arap Baharı” alalamasının destekçileri de bellidir. “Arap Baharı”nın Mısır ve Tunus’a neler neler getirdiği de ortada. Bu gerçekler karşısında demokrasi, insan hakları, masum insanlar kandırmasının sığınmanın inandırıcı bir yönü olabilir mi?
“Arap Baharı” alalamasıyla emperyal güçlerin Ortadoğu’da tellak değiştirme operasyonu yaşanıyor. Türkiye’ye karşı emperyal destekli suç işlenmesi tehlikesini artık görelim.
Yorum Gönder