Nevruz, Kürtler ve Barzani

Cudi’de operasyon sürüyor... Önceki gün acı haber gelmişti:
“Beş polis şehit düştü...”
Bu sayı dün 6’ya yükseldi...
Cizre’de çıkan olaylarda 28 yaşındaki polisimiz Ahmet Toprakoğlu yaşamını yitirdi.
Güneydoğu’da yaşamın ne olduğu bilenlerdenim. Dağ başlarında taş olmak gibi bir şeydir oralarda yaşamak.
İnsan yaşamı PKK’nin avucunun içindedir.
Ve dün sabah kimi gazetelerin manşetlerinde devletin “yeni Kürt planı”nı okurken iki şey dikkatimi çekti:
“Kandil ve İmralı devre dışı... Muhatap BDP ve arabulucu Barzani...”
Haber ne kadar doğru bilmiyorum...
Bildiğim, Barzani’nin bugün Kuzey Irak’ta “kukla devlete” doğru önemli bir yol aldığı.
Nevruz gerekçesiyle dağa taşa Kürdistan bayrağı asıldı Irak’ın kuzeyine.
Bu arada benim gözlemlerim Türk-Kürt düşmanlığının giderek körüklenip ivme kazanması.
Bir de PKK’nin özellikle İstanbul, Adana, İzmir, Ankara, Mersin gibi kentlerde yeni bir yapılanma içine girmesi.
Devlet sonunda bunu fark etti...
***
Bir toplum kin, nefret duygularıyla Nevruz’u kutlayamaz...
Biraz mitolojiyi bilenler, Halikarnas Balıkçısı’nın (Cevat Şakir), Azra Erhat’ın kitaplarını okuyanlar, salt Kürtlerin bayramı olmadığını bilirler Nevruz’un...
Türkler olsun Kürtler olsun, ne İyonya ne de Mezopotamya efsanelerinden haberdardır.
İlk alfabe Ege’den gitmiştir Avrupa’ya...
Halikarnas Balıkçısı şöyle der:
“Tüm uygarlıklar Doğu’dan Batı’ya gitmiştir.”
Cevat Şakir, bunu söylediği için kimi sözde liberallerin hışmına uğrayıp “ırkçı ve faşist olarak” suçlandı.
Öykü uzundur, daha önce çok yazdım, geçiyorum asıl konuya.
Nevruz kan, şiddet, öç alma bayramı değildir...
Kürt hareketinin başında olanlar, PKK’ye göbekten bağlı oldukları için bu olup bitenleri ölüm korkusundan ötürü açıkça söyleyemiyor.
Kürt kardeşlerimizin yüzde 60’ı Ankara’nın batısında yaşamıyor mu?
Yaşıyor!
Güneydoğu’da sorun var mı?
Var!
Demokrasi ve özgürlükler salt Kürtlerin değil bu coğrafyada yaşayan herkesin hakkı...
Elbet 90’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasını, derin güçlerin işlediği kanlı eylemlerin ortaya çıkarılmasını istiyoruz.
Ne yazık ki bugüne değin bir adım atılmadı...
Hele hele Ahmet Türk gibi bir siyasetçinin polisçe dövülmesi benim de içimi acıttı.
Peki Cudi’de ve Cizre’de şehit düşen polislerimiz acaba Kürt kardeşlerimizin içini acıttı mı?
***
Dünyanın hiçbir ülkesinde terör örgütü silah bırakmadan masaya oturulup görüşülmez.
PKK önce silahını bırakacak!
Bakıyorum Kürt siyasetçilerinin söylemleri birbirini tutmuyor.
Kimi bağımsız devlet istiyor, kimi federasyon, kimi özerklik.
Anadilinde eğitim haklı bir istek olabilir...
Buna aklı başında birinin karşı koyacağını sanmıyorum.
PKK rant peşinde koşuyor ve kan gölünden besleniyor...
İçeride ve dışarıda destekleyicileri var!
Ana sorun Türk ve Kürt emekçilerin, sol hareketin paramparça olması, güçlü bir sosyalist partinin bulunmaması.
Elbet bu gerçeği gören, sorunun temelinde “emek-sermaye çelişkisi” yattığını bilen milletvekilleri de var; sayıları çok az.
BDP, Kürt miliyetçiliğini ve din eksenli politikaları öne çıkarıyor.
***
Nevruz kutlamalarını teröre araç yapan bir düşüncenin demokrasi ve özgürlükle hiç mi hiç ilgisi yoktur.
Nevruz ateşi öç almaya dönüştü...
Devlet ne yaptı?
Nevruz ateşinde zıplayan göbekli bürokratları görevlendirdi.
Yani devlet zıpladı!
Kara mizah...
Benim gördüğüm Nevruz ateşi üzerinden bir siyaset, tarikatların bölgede egemen olmasını isteyen bir düşünce var.
Bu da çok tehlikeli bir oyun!
Asıl tehlike ise ABD güdümündeki Barzani’nin “kukla devlet özlemi” ve olayın arka planı; babası Molla Barzani’nin 25 Eylül 1966 yılında yaptığı açıklamasıyla örtüşüyor:
“İkinci hedefimiz Türkiye’dir!”
***
ABD’nin “Büyük Ortadoğu Projesi”nin en önemli ayağıdır Türkiye...
Bugün Suriye’de Esad rejimini devirmek isteyen güç Müslüman Kardeşler, Esad’ı destekleyenler ise Lübnan Hizbullah’ı...
Bu çelişkiye ne diyorsunuz?
Rusya, Çin, İran ve Hindistan’ı ve kimi AB ülkelerini unutmayın!
Yorum Gönder