Nasıl da kıydılar ona - Rıza Zelyut


“Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu
Birinciliği beyaza verdiler”
Özdemir Asaf
Ozan Özdemir Asaf’ın çok kısa ama mükemmel biçimde anlattığı üzere; sömürgen mangaları; bütün kutsallarımızı son hızla kirletiyorlar. Özgürlükten söz edip de sivil sıkıyönetime destek verenleri mi dersiniz. “Barış ve demokrasi” diye haykırarak insanları katledenleri mi? Allah Allah çığırışları arasında sanatçıları yakanları mı? Kendilerine genç sivil deyip de yeni statükoya muhafızlığa kalkışanları mı?
Herhalde bunlar içinde en acıklısı, güzelim Nevruz’un başına gelenlerdir...
Nevruz, Farsça’da “yeni gün” demektir. Nev: yeni; ruz: gün. Eskiden buna Mart 9’u denirdi. Yeni takvimde 12 günlük fark ortaya çıktığından şimdi 21 Mart’a denk düşüyor.
Nevruz; Afrika’dan Çin’e kadar uzanan geniş coğrafyada; insanoğlunun baharı, ışığı karşıladığı bir şenlik olarak en az 5 bin senedir bilinen, kutlanan bir bayram.
Anadolu’da da Türkler, Araplar, Rumlar, Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Arnavutlar tarafından eğlencelerle kutlanmıştır. Bugün bütün Türk cumhuriyetlerinde stadyumlarda yapılan şenliklerle Nevruz kutlamaları yapılmaktadır. Çünkü Türkler; bu günü Ergenekon denilen demir dağlarla çevrili bir vadiden çıkıp dünyaya egemen olmalarının sembolü olarak kabul etmişlerdir. Merak edenler; 15. Yüzyıl’da Ebulgazi Bahadır Han’ın yazdığı Şecere-i Terakime (Türklerin Soykütüğü) isimli esere bakabilirler.
Nevruz kavramı, bin sene kadar önce Türk beyi Kaşgarlı Mahmut’un hazırladığı büyük Türk sözlüğü Divan- Lügat’it Türk de geçmektedir. Hemen arkasından, Büyük Selçuklu İmparatorluğu sultanı Melikşah da hazırlattığı yeni takviminde yılbaşı olarak Nevruz gününü kabul etmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu zamanında da Topkapı sarayında büylük Nevruz törenleri düzenlenir; Nevruziye pişkeşi denilen hediyeler alınır verilirdi. Güneş takvimine geçildikten sonra da Nevruz Osmanlılarda resmi yıl başı olmuştu. Bu durum 1925’te batılı ölçülerin kabulüne kadar sürdü. Ama mali yılbaşının Nevruz olması sürdü geldi.
Bugün de Azerbaycan’da Nevruz resmi tatildir. İran’da da durum budur ve resmen yılbaşı Nevruz’da başlatılır. Kazakistan’da Nevruz, “Ulusun Ulu Günü” olarak anılır ve şenliklerle kutlanır. Kırgızistan’da, Özbekistan’da, türkmenistan’da büyük törenler yapılır, yapılmaktadır. Aynı zamanda Çin’deki Uygurlar ile Rusya içlerindeki Tatarlar ve diğer Türk halkları da Nevruz törenlerini büyük coşkuyla yürütürler.
Anadolu’daki Aleviler de Nevruz’u Hazret-i Ali’nin doğum günü kabul etmişlerdir. Onlar da bugün cem yaparlar; dualar ederek karşılarlar Nevruz’u...
Beş yüz sene kadar önce büyük Kızılbaş (Alevi) ozanlarından Pir Sultan Abdal şöyle diyor:
“Sultan Nevruz günü cemdir erenler
Gönüller şad oldu ehl-i imanın
Cemal-i yar görüp doğru bilenler
Himmeti erince Sultan Nevruz’un.”
Alevi edebiyatında; bu tür şiirlere de Nevruziye deniliyordu.
KAVA-DEHHAK HİKÂYESİ
Yazılı kaynakların gösterdiği üzere en az bin yıldır Türklerin de kutladığı Nevruz’u Türk bayramı ilan etmek, gerçeğin tümünü görememek demektir. Çünkü bütün eski halkların ortak bayramıdır Nevruz ve bir ucu Avrupa’ya kadar da uzanmaktadır.
Gelin görün ki PKK ortaya çıkınca; Nevruz’u ele alıp bunu Kürtlerin isyan ve özgürlük günü gibi gösteren bir çarpıtma başlatıldı.
Güya zalim Dehhak’a karşı Kürt olan demirci Kave Nevruz günü isyan etmiş; Kürtleri özgürlüğüne kavuşturmuş...
Başta yazdığım gibi yıkıcı odaklar; insanımızın kutsal saydığı değerleri işte böyle esir alıyor; yalanlarla çarpıtıyor ve kötü amacı için kullanıyor.
HHH
PKK ideologlarının anlattığı bu masalın Kürtler ile de Nevruz ile de hiçbir ilgisi yoktur. Burada; konuyu bilmeyenlere temel gerçeği ve kaynağı bir kez daha hatırlatıyorum: Demirci Kave ile Dehhak arasında meydana geldiği söylenen olay; İranlı büyük ozan Firdevsi (935-1025) tarafından Şehname isimli destanda anlatılmıştır. Eski İran efsaneleri ile karışık olarak Sasani padişahlarının anlatıldığı bu eserde, zalim padişah Dehhak da ona isyan eden Kave de bir Farstır. Olayın içinde Kürtler de Nevruz da yoktur.
İsteyen; dilimize de çevrilen bu eseri inceleyebilir.
Dedim ya; maksat üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olunca, güzelim Nevruz kanlı Nevruz haline getirilir.
Umarım ki Nevruz’u ileride, Ahmed-i Hani’nin Mem ü Zin hikâyesinde anlattığı gibi, kırlara çıkarak; orada eğlenerek kutlarız.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget