Dalkavukluk - Cevat Kulaksız

Özellikle kral, padişah, şah, sultan gibi baskıcı ve de faşist yönetimlerde dalkavuklar kendilerini çok net bir şekilde ortaya dökerler.

"Bir ülkede dalkavukluğun sağladığı çıkar, dürüstlüğün sağladığı çıkardan daha verimli olursa o ülke batar." Montesqui
"Dalkavukluk, devlet adamlarının çevresini sarmış bir çemberdir." Montesquieu
"Dalkavuktan sakınınız, çünkü o insanı boş kaşıkla besler." Casisno de Gregrio
"Eğer düşmanlarınızı gülünç gösterip mahvetmek isterseniz, etrafını dalkavuklarla doldurun." Edmound Jaloux
"Gerçekten büyük olmayan büyük adamlar çevrelerini küçük adamlarla doldururlar." Reich
"İktidar dalkavukluktan hazzetmeye başladığı zaman, şeref daima ayaklar altında ezilmiştir." Shakespeare
Dalkavukluk - Cevat Kulaksız
DALKAVUKLUK

1-Kendisine çıkar sağlayacak olanlara aşırı bir saygı ve hayranlık göstererek yaranmak isteyen (kimse), şaklaban, yağcı, yalaka. 2- Saraylarda devlet büyüklerini nükteli sözlerle eğlendiren kimse. Özellikle kral, padişah, şah, sultan gibi baskıcı ve de faşist yönetimlerde dalkavuklar kendilerini çok net bir şekilde ortaya dökerler.
Kendine fayda sağlayacak durumda olanlara yaltaklanarak ve böylelerini eğlendirmek üzere soytarılık yapara geçimini sağlayan kimse. Dalkavuklar menfaatleri uğruna insanlık haysiyetlerini korumayan, doğruluğa önem vermeyen kimselerdir. Kendi çıkarları için doğru olmayan şeyleri, başkalarının zararına olsa bile, yapmaktan ve düşünmekten geri kalmazlar; böylece kendilerine faydası dokunacakların daima hoşuna gidecek yolu bulmaya çalışırlar.
Padişahın, kralın halka zulmü arttıkça, dalkavukçuların da dalkavukluğu artar. (Kralın çıplaklığını anlatan masalı bilirsiniz). Öylesine artar ki, kral çırılçıplak bile olsa, dalkavuklaşan halk “krala elbise ne güzel yakışmış” diye dalkavuklaşır. Kralın çıplaklığı, padişahın, başbakanın yanlışları, ülkenin acı da olsa sorunları özgürce söylenip yazılamıyorsa, o ülkede demokrasi yoktur; onun için de çağdaş gerçeklere, ulaşılamaz, çağdaş devlet olunamaz. Dalkavukluk hangi derece olursa olsun, insanı alçaltan, ruhunu yaralayan iğrenç bir şeydir.
Dalkavukluğun biraz yumuşamış hali yandaşlıktır. Dalkavuk ve yandaş, yönetimin haksızlığını, hukuksuzluğunu, adaletsizliğini bildiği halde beslendiği, korktuğu başbakana, krala, padişaha karşı övücü sözler söyle ve yazılar yazar.

GÜNÜMÜZÜN YANDAŞLARI, DALKAVUKLARI

Günümüzün baskıcı, faşist AKP-RTE iktidarına bir bakın; çağdaş bir ülkede birbirinden bağımsız ve özgür olması gereken, devletin çatısını teşkil eden yürütme, yasama, yargı erklerini sayısal çoğunluğu sayesinde ele geçirmiş. Yandaşları, yandaş basını beslerken, yandaş olmayan basını da en ağır para cezası ile cezalandırıyor. Ekonomik sıkıntıya soktuğu medya kuruluşlarını da yandaşlarına satın aldırıyor. Bu nedenle Türk medyasına bir bakın, medya adeta ya İran Molla medyasına, ya Hitler medyasına veya Komuniz Rusya medyasına dönüşmüş gibi, iktidarın dalkavukçusu gibi. Yandaş olmayan kişileri, aydınları, gazetecileri de birer bahane ile bilmem ne terör suçlusu diye tutukluyorlar, salt aleyhlerine özgürce yazamasınlar diye. Demek ki, başbakanın dediği gibi, “bitaraf olan bertaraf oluyor” yani tarafsız olan bile hallediliyor. Vay vay bu nasıl demokrasi anlayışı, muhalefet olmak şöyle dursun, tarafsız olmak bile bertaraf edilmeye yetiyor. Bu düşüncenin, bu bencilliğin olduğu yerde demokrasi gelişir mi hiç?. Hele protesto yapan öğrencilerin aylarca tutuklu hapis yatmasına ne dersiniz? Protesto etmek (İslam ülkeleri hariç) demokrat çağdaş ülkelerde en doğal bir haktır.
Bakıyoruz, Deniz Feneri olayını kamuoyuna duyurdu diye Doğan grubuna en ağır vergi cezası uygulanıyor; yandaş cemaatin kitap yazarak foyasını meydana çıkardı diye, Pozantı’da çocuklara yapılan işkence ve tecavüzü ortaya çıkardı diye gazeteciler tutuklanıyor; yumurta attı, protesto etti diye öğrenciler tutuklanıyor (daha neler). Böylesine faşizan bir demokrasi mi olur?
Tarihte sansürcülüğü, jurnalciliği ayyuka çıkmış Padişahı ll. Abdülhamit’ de Volkan gibi yandaş gerici gazeteleri el altından para ile beslerken, yandaş olmayan gazeteleri kapatır, Namık Kemal, Şinasi, Ziya Paşa gibi aydınları ya zindana atar, ya da sürgün edermiş. Şimdiki yönetim de aynı şeyleri yapmıyor mu? Sürgün yoksa da, Silivri zindanları aynı işi görüyor. Hür basın olmadıkça demokrasi gelişemez.
Bir yöneticiyi, dalkavuk, yandaş takımı yönlendiriyorsa o ülkenin vay haline.

PADİŞAHIN MI PATLICANIN MI DALKAVUĞU?

Osmanlı padişahlarından biri bir gün sarayda yemek yerken önüne konan patlıcan yemeğini beğenmemiş, yiyememiş ve eklemiş:
“-Yahu şu patlıcan ne gereksiz bir sebzedir öyle değil mi ey dalkavuk?
Dalkavuk cevap verir:
-Evet, haşmetlim, hatta öyle gereksizdir ki derhal tüketilmesi yasaklanmalıdır, hem sağlığa da zararlıdır, zehirdir, zemberektir…’
Aradan zaman geçer, padişah bu sefer başka bir yemekte önüne öyle bir patlıcan yemeği koyarlar ki, yemeğe doyamaz, padişah patlıcan yemeğini övmeye başlar.
-Yahu şu patlıcan ne fevkalade bir sebzedir değil mi ey dalkavuk?
Dalkavuk ona da cevap verir tabi:
“-Evet, haşmetlim hatta öyle güzeldir öyle mükemmeldir ki, her gün tüketilmesi zaruri kılınmalıdır, hem sağlık içinde faydalıdır, iyidir, hoştur.
Padişah dayanamaz sorar:
“-Ey dalkavuk daha geçen gün patlıcan için zehirdir zemberektir demiştin, bugün şifa diyorsun aynı patlıcan için nedir bu?
Dalkavukta hemen dalkavukluğunu gösterir:
“-Haşmetlim, ben sizin dalkavuğunuzum patlıcanın değil.”

DALKAVUKLUK OSMANLIDA MESLEK Mİ İDİ?

Demek ki Osmanlıda dalkavukluk bir çeşit meslek gibi bir şeymiş galiba, devlet büyüklerinin birer dalkavuğu olmalı ki, devlet dalkavuklara ilişkin bazı kurallar koymuş.

I.Mahmut dönemine ait bir belgede efendisinin bir dalkavuğa yapabilecekleri ve bedel olarak da ödemesi gereken ücret ayrıntılı olarak belirlenmiş.
Tarife şöyle:
* Dalkavuğun burnuna fiske vurma (fiske başına) 20 Para
* Suratına tokat atma (tokat başına) 30 para
* Yüzüne mürekkep veya kömür karası sürme 37 para
* Bir salkım üzüm sapı ile birlikte yedirme 40 para
* Kel başa tokat atma (tokat başına) 45 para
* Üzengisi olmayan haşarı hayvana bindirerek olacakların seyredilmesi 300 para
* Kuyruğu dışarıda kalmayacak biçimde ağzına fındık sıçanı sokma 400 para
* Bostan dolabına bağlayarak manda gibi çevirme (bir devir için) 600 para
* Oturduğu minderden yuvarlama 30 para,
* Merdivenden yuvarlama 180 para
* Sakalının yarısını kırkma 90 kuruş,
Dalkavuğun sahibi kafa esti mi dalkavuğunu merdivenden yuvarlayınca 180 para, tokat vurunca 30 para vb verirmiş. Bu nasıl sadistçe bir zevk.
I.Mahmut döneminde padişaha dalkavuklar, dalkavukluğun bir nizama bağlanmasını, buna ilişkin bir dalkavuk görevlisinin atanmasını isteyen dilekçe ile başvururlar. Topkapı sarayının arşivinde bulunan bu dilekçe sahibi, “peşkircibaşı, çeşnicibaşı” gibi adeta bir “dalkavukcubaşı” atanmasını istemektedir.
Dilekçe aşağıdadır:
“Devletli, inayetli, merhametli efendim!
Kimsesiz dalkavuk kullarınızın arzuhalidir.
Her sene Ramazan-ı Şerif geldiğinde İstanbul”da davetli, davetsiz iftarlara gideriz.
Ulemanın, ricalin ve devlet büyüklerinin sofralarında çeşitli nefis yemekler, türlü türlü reçeller, süzme aşureler, tavukgöğüsleri, helvalar, kaymaklı baklavalar yer içeriz.
Lakin içimizde bazı terbiyesizler bulunup, edebe uymayan tavırlarıyla velinimetimiz efendimizi gücendirmekte, zararı hepimize dokunmaktadır. Dalkavukluk, sağlam bir nizama bağlanmazsa, cümlemizin açlıktan öleceğimiz aşikârdır.
Yeni bir nizama bağlanmamızı, içimizden uygunsuzların tart edilmesini, Şakir Ağa”nın cümlemize kâhya tayin olunmasını ve eline memuriyetini bildiren bir kıt”a ruhsatname ihsan buyrulmasını niyaz ederiz.
Emir ve ferman, devletli, inayetli sultanım hazretlerinindir”. [i]

OSMANLININ DALKAVUKLARI

Osmanlı Devrinin tarihçileri, şairleri yazdıkları eserlerinde padişahları öylesine överler ki, nereden bakarsan bak, padişaha yağcılık çektiği belli olur. Överler, çünkü yazılan eserler pahalı olduğu için, her şahıs bu kitapları satın alamıyordu. Ancak, padişah ve devlet büyükleri, o da kendilerini övdükleri için, büyük bahşiş vererek o eserleri alıyorlardı. Tarihi kaynaklardan, bu övgülerden örnekler verelim:
Kendi adiyle Peçevi, tarihinin 1.Cilt, 212.sahifesinde şöyle yazıyor: “Ne mutlu! Böyle kadir bilir, insaflı ve adaletli padişah uğruna kulları niçin canlarını vermesinler ve bir gün önce yolunda kurban olmaya koşmasınlar”.
“ ….âlemin sığınağı olan padişah, kurallar üzere, tüm kapı kulları ile denizi aşarak Üsküdar’a geçti. Gözler bebeği cihan bahtı Şehzade Sultan Cihangir henüz yeşermiş bir filiz gibi ve padişahın mutlu bağında açılmamış bir gonca gül idi. Padişahın önünde, güzel bir ata binmiş olduğu halde, toplanmış olan kalabalığı selâmladığı zaman,“yüce Tanrı size yardımcı olsun” duaları göklere erişti. Dünyayı aydınlatan ay gibi, her gün bir konaktan kalkıp ötekine konulmadıkça, her ova her vadi, İrem Bağının bir parçası haline dönüştü. (Peçevi Kanuni Sultan Süleyman’ı övüyordu) [ii] “…..güven yolunu tutmasını ve yiğit padişahın atının ayağı tozunu sevinçle başına taç etmesini bildirdi”. [iii]
Şah İsmail’i yenen Yavuz Selim Tebriz yolunda. “ …Bu olayın peygamberin şeriatının yeniden doğuşuna işaret sayarak, gönül alıcı atının nalı tozunu umut taşıyan gözlerine sürme ve parlatıcı tutabildiler. (Tacu’t Tevarih Cilt:4 Sf: 221)
Yavuz Sultan Selim’in Halep’i alması sırasında, Hoca Sadedin Efendi şunları yazıyor: “…Yüce padişahın keklik gibi seken atının ayağının tozunu yüzlerine sürmek, ulu sultanın melâikeleri andıran ordusunun ayak tozlarını şifa macunu etmek için…” (Tacu’t Tevrih Cilt: 4 Sf: 290)
“Cihanı aydınlatan yüce yaratışlı, doğuşu beklenen ve ayağının tozu yüzlere sürme olan şehzadenin gelişi beklenmekte idi. [iv] “Yeryüzünde Allah’ın gölgesi olan padişahın şerefli vücuduna halkın ihtiyacı olduğunu bildiren” sözleri…
Fatih’in Tarihi -Tursun Beg Sf: 21
“Adaletle güven hem aman ülkelerinin şahı oldu, devrinde darmadağın zulüm ile kötülükler, Rahman ve rahim Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesidir. Anın eşiğini saygı değer kişiler hep öperler.” (Tacu’t Tevarih Sf: 1 s 19)
“Dinin sığınağı olan padişah hazretleri”(Peçevi Tarihi Sf:343)
“……Âlemlerin sığınağı Tanrı’nın gölgesi olan padişah hazretlerinin (1V.Murat) varisi ile o çöl ve bozkırlar cennet bahçelerini imrendirerek bir güzelliğe kavuştu. (Peç. Tar. Cilt:2 Sf: 412)
Osmanlı Aydınları ve örnekte de görüldüğü gibi bazı tarihçiler, yazdıkları yazılarda, Osmanlı padişahları için “Zillullah-i fi’l arz (Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesi) diye yüceltirler, överlerdi (Peçevi Tarihi Cilt:2 Sf:435) Oysa bu anlatımlar (Allah’ın gölgesi) ve yüceltmeler kesinlikle dine ters bir durumdur).

“Olgunluk tahtında taç sahibi her biri
Yeryüzünde oldular Allah’ın gölgesi
Dengelendi onlarda savunma yüceliğe
Kaynaştırdı Han soyu adaletle erdemi”, (Tacu’t Tevarih Cilt 1 Sf:15)

Tarihçi Mehmet Halife, Tarih-i Gilmani adlı tarih kitabında, Sultan lV. Murad, Sultan İbrahim, lV. Mehmet devirlerini gördüğü için, onlar hakkında ilginç methiyeler yazmıştır: (Oysa bu padişahların devirlerini tarihler acı bir şekilde yazarlar)
Ey zamanın Süleymanı, ey Osmanlı soyunun seçkini, Feridun ve Keykubat senin lütfünün gölgesinde kul olur.”
“Ey cihanın efendisi, ey üstün talihli hükümdar, zulmünün korkusundan İran Şahı yilâncık çıkarır.”
“Sarayın cennet gibidir bu Enderun oğlanları da orada huriler ve kılmanlar gibidir, kıyamete kadar mamur olsun”. [v] (Oysa Enderun dedikleri eğitim ocağına, “kaba Türk” diye aşağilândıkları için, tek Türk çocukları bile alınmıyordu).
O günleri yaşayan ve yazan tarihçilerin yazdıklarından öğrendiğimize göre, padişah atlarının ayak tozlarından göze sürme yapmadan söz ediliyor. Burada ister istemez, nedense, yüzyıllar sonra, Kurtuluş Savaşında Türk Ordusunun İzmir’e girdiği sırada Mustafa Kemal’le ilgili şu olay aklımıza geldi:
Mustafa Kemal yanındaki komutanları ile İzmir’e gelirken Nif (Kemal Paşa) dadırlar. Orada konaklayacağı evde, zulüm ve ateşten kurtulan, başlarında beyaz başörtülü bazı Türk kadınları diz çökerler, sarılıp M. Kemal’in dizlerinden öperler; “başörtülerinin ucuyla çizmelerinin tozunu alıp sürme gibi gözlerine sürdüler”.[vi] Bu yağcılık, dalkavukluk değil, Türk kadının işgalden, zulümden kurtuluşunun sevinç nişanesi olarak içten gelen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e en candan teşekkürün ifadesidir.

DİPNOTLAR

[i] http://cendam.blogcu.com/dalkavuk-yalaka-kimdir-osmanlida-dalkavuk-haklari/10681186
[ii] Peçevi Tarihi Neşiyat Yurdu 1968 Cilt:1, Sf: 212-214-290-343-412-434-435
[iii] Tacu’t Tevarih Hoca Sadettin Efendi Cilt:1-4 Sf: 15-19- 155–156–173-241-290
[iv] Solak zade Tarihi Cilt:2 Sf: 58
[v] Tarihçi Mehmet Halife, Tarih-i Gilmani
[vi] Şu Çılgın Türkler Turgut Özakman Bilgi Yayınevi 2005 Sf: 662

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget