İnatçı keçiydim, ödüllü keçi oldum! - Abbas Güçlü

Fethiye Ölüdeniz Belediyesi’nin geleneksel İnatçı Keçi ödülü bu yıl bana verildi. İlk söylediklerinde bozulmuştum. Keçilik de neyin nesi diye. Ama gerekçelerini anlatınca, daha önce ödül alanları duyunca, hiç tereddütsüz Ölüdeniz’in yolunu tuttum.
Aslında verilen ödül, bir anlamda gazeteciliğin temel kuralı olan fikri takip olayını yani bir haberin peşinden inatla koşmayı teşvik ediyor. Hep fırça yiyecek değiliz ya, arada bir ödüllendiren de oluyor. Zaten hayat dediğimiz de bu değil mi? Siz ne yaparsanız yapın kimi kızıyor, kimi alkışlıyor. Oysa yaptığınız aynı şey. Sadece bakış açılarına ya da zamanlamaya göre değişiyor. Hepsi o kadar...
Eğitim gazeteciliğinin peşinden 30 yıldır koşuyor olmak, öğrenciler ve öğretmenlerin haklarını inadına koruyor olmak, aslında hepimizin ortak amacı. Bu konuda alkışlayanlar kadar, kızanların da gençlerin hak ve hukukunu sonuna kadar savunacaklarından hiç kuşkumuz yok. Dün dünde kaldı. Geleceğe bakalım...

Ölüdeniz
Ölüdeniz eskiden Fethiye’nin doğa harikası kuytu köşelerinden biriydi. Şimdi belde olmuş. Yeni bir kimliğe, yeni bir ambiyansa sahip olmuş. Eskisi kadar olmasa da hâlâ İngilizlerin yoğun olduğu bölgelerden birisi. Tören sırasında 10. Yıl Marşı’nı öylesine coşkuyla söylediler ki ayakta alkışladık. Hisarönü ve Ovacık mahallelerindeki İngiliz restoranlarından birine gittiğinizde kendinizi İngiltere’de sanırsınız. Pek çoğu yılın önemli bir bölümünü burada geçiriyormuş. Özellikle de emekliler... Fethiye’nin içi ve çevresi de muhteşem güzelliklere sahip. Saklıkent’ten Kelebekler Vadisi’ne her biri birbirinden güzel koylardan antik kentlere ne ararsanız var. Mutfak konusunda hâlâ kafaları karışık. Ama gelecek yılların festivallerine yöresel yemek yarışlarını da eklerlerse bir önemli bir eksikliklerini de tamamlamış olurlar...

Neden keçi?
Ölüdeniz Beldesi 8 yıl önce kurulmuş. Belediye Başkanı Keramettin Yılmaz’ın katkılarıyla virane bir köyden bir Avrupa kenti yaratılmış. Bu çerçevede bir festival ve bu festival için de bir ödül düşünülmüş. Yörede Yörükler yaşadığından onlar için çok önemli olan Keçi ilk akla gelen isim olmuş. İnatçı kişiliği, özgürlüğü seven yapısı, temizliği, verimliliği, en önemlisi de lider özellikleri nedeniyle eleştirilere rağmen onda karar kılınmış. Görünen o ki daha bu kervana çok keçiler katılacak...
Ödül töreninden öncekindeki fotoğraf sergisinde Ölüdeniz ve Fethiye’nin son 50 yıllık görüntüleri vardı. Nereden nereye geldiğini çok çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyordu. Ardından internetin eğitime etkileri konulu bir söyleşi düzenlendi. Çok değerli edebiyatçılar katıldı. Hepsi birden internete ölesiye yüklendiler. İyi ki gençler yoktu. Ne kadar haklı olsalar da “ne diyor bunlar ya” diye dudak bükerlerdi. Oysa, onlar tıpkı kendileri gibi bugünün gençlerinin de şiir yazmalarını, klasikleri okumalarını, ödev yaparken kopyala-yapıştır yöntemi yerine ansiklopediler arasında kaybolmalarını istiyorlardı. Ama kabul etseler de etmeseler de artık o yıllar çok gerilerde kaldı!.. Sunay Akın’ın söyleşi şovunu ise her zamanki gibi nefes almadan dinledik. O yaptığı işe meddahlık diyor. Binlerce kitaptan, onlarca yıldan, on binlerce kilometreden arta kalanlar, öylesine özgün bir şekilde sunuyor ki, en iyi bildiğimiz konularda bile, en önemli ayrıntıları kaçırdığımızı, suratımıza bir şamar gibi vuruyor. Sadece bir saatte ondan o kadar şey öğreniyorsunuz ki, öğrenmenin tadına varıyorsunuz...
Akın’dan sonra Yörüklerin müzik şöleni vardı. Sazıyla, sözüyle biri sustu, diğeri başladı. Yörük çadırındaki, Yörük Müzesi de görmeye değer. Tıpkı Ölüdeniz Kültür Merkezi’ndeki köy müzesi gibi...

Gürültü kirliliği
Fethiye ve Ölüdeniz çevresinde müthiş koylar var. Yüzlerce, hatta binlerce tekne bu koylarda bu güzelliğin tadını çıkartıyor. Ayrıca on binlerce kişi aynı anda bu koylarda denizin, güneşin, ormanın güzelliklerinde kayboluyor. Tabii eğer deniz sporları adı altında vın vın öten jetski ve benzeri hız motorlarının yarattığı gürültü kirliliği ve benzin kokusundan kurtulabilirse...
Kayaköy Muhtarı Mustafa Karagöz, gürültü kirliliğinden o da şikâyetçi ama tümü ruhsatsız olan bu girişimcilere kimsenin de dur demediğini söylüyor. Tarihi Kayaköy’ün göz göre göre viraneye dönüşmesinde de Kültür Bakanlığı’nı sorumlu tutuyor.
Teknelerin bıraktığı her türlü atık ise başlı başına ayrı bir sorun!.. Dünyanın en uzun parkura sahip yamaçparaşüt alanlarından birisi de Babadağ’da eğer gözünüz yiyorsa, kuş gibi gökyüzünde saatlerce süzülebilirsiniz. Onlar uçuyor, siz tedirgin oluyorsunuz. Ama belli ki çok keyifli. Öyle olmasa dünyanın dört bir yanından akın akın turist gelmezdi..
Özetin özeti: Yolunuzu bir şekilde Ölüdeniz ve Fethiye’ye düşürün. Kazıklanmadan, canınız sıkılmadan, çok farklı bir tatil geçirebilirsiniz..

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget