Haziran 2011 tarihli nüshasında New York Times’da yer alan habere göre eski IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn’a (DSK) karşı açılan seksüel tecavüz davası çökmek üzere. Nitekim ertesi gün savcılık makamının DSK’yi serbest bırakması bunu doğrulamıştır. Ancak bu henüz aklama anlamına gelmemektedir. Zira mahkeme tutuksuz olarak devam edecektir. Savcılık makamının bu sürpriz kararı, tecavüze uğradığı savlanan oda görevlisi hanımın çelişkili ifadeleri, kaynağı belirsiz yüz bin dolarlık banka hesabı, uyuşturucu pazarlayan kişilerle ilişkilerinden ve kara para aklanmasındaki rolünden kaynaklanmaktadır. Ancak bu karar henüz bir aklama anlamına gelmemektedir. DSK’nin tutuksuz olarak yargılanmasına devam edilecektir. DSK 18 Temmuz’da yeniden hâkim karşısına çıkacaktır. Ancak dava çökmüş görünmektedir ve aklanma gecikmeyecektir.
Haber beklendiği gibi tüm dünyada manşetlerden verildi. Zira DSK, IMF Başkanı olmanın yanında gelecek mayısta yapılacak Fransız başkanlık seçimlerinde Sosyalist Parti’nin açık ara en güçlü adayı, Nicolas Sarkozy’nin ise korkulu rüyasıdır. Kimilerine göre siyasal bir komplo olan tecavüz suçlaması, istenmese de DSK’nin adaylığının da sonu oldu. Gerçi kimi taraftarları DSK’nin yeniden adaylığının önünün açıldığını söylese de Sosyalist Parti’de zarlar atılmış, geçen 28 Haziran’da partinin başkanı ve aynı zamanda Lille kentinin başarılı belediye başkanı Martine Aubry’nin önseçim için adaylığını açıklamasıyla adayların sayısı altıyı geçmişti. Önseçime katılacak adayları şöylece sıralamak mümkün: Sosyalst Parti Başkanı Martine Aubry, eski başkan François Hollande, eski adaylardan Segolene Royal, ne hikmetse Blairci olarak anılan Manuel Vals, küreselleşme karşıtı Arnaoud Montebourg, DSK’nin öksüzü olarak bilinen, ne ki DSK’den umudu kesince son dakikada François Hollande’dan yana olduğunu açıklayan, önseçim için adaylığı konusunda kararsız Pierre Moskovici ve pek tanınmayan sekiz aday daha...
DSK’nin aklanmasının ciddi bir ihtimal sayılması taraftarlarını eski IMF Başkanı’nın yeniden aday olması umutlarını da gündeme getirmiş görünmektedir. Bu yüzden kimileri şimdiden önseçim zamanının uzatılmasını talep etmeye başlamışlardır. Ne var ki, daha önce de belirtildiği gibi adaylık konusunda Sosyalist Parti’de zarlar atılmıştır. DSK aklansa bile olay öncesine dönülmesi söz konusu değildir. Üstelik DSK’nin adaylığı kamuoyu araştırmalarında ön sıralarda gitse de, ünlü spor araba Porche ve lüks merakı yanı sıra mali durumları aksayan kimi gelişmekte olan ülkelere liberalizmi dayatan etkin kuruluşlardan birinin başında olan kişinin nasıl olup da sosyalistlerin, giderek Birleşik Sol’un cumhurbaşkanı adayı olacağı yoğun bir biçimde tartışılmaya başlanmıştı. Tecavüz savlarıyla bu defter, umarız bir daha açılmamak üzere kapanmıştır.
Sosyalist Parti’nin 2007 seçimlerinde başkanlığı Sarkozy’e kaptırmasının ardında sol ve sosyalistlerin dışında, merkez sağ ya da kimi orta yolcularla ittifak arayan adaylar ve onlara destek çıkan partinin ‘filleri’ arasındaki tepişmelerin rolü olduğu kesindir. Bu kez Martine Aubry gibi ciddi, sözünün eri ve üst düzeyde donanımlı bir başkan adayının yönetiminde sosyalistler, Birleşik Sol’un dışında ittifak aramayacakları gibi önseçim sınavından geçmiş adayı aralarındaki çekişme adına hırpalamaya da çalışmayacaklardır. İktidarı süresince emekçilerden, halktan yana hiçbir olumlu iş yapmamasına karşın, vergi kalkanlarıyla sürekli zengin takımını kollarken emekçilerin kazanılmış haklarını olduğu gibi halkın alım gücünü de neredeyse sıfırlayarak birer ikişer yok eden Sarkozy iktidarı, halka hizmet açısından eksiksiz bir fiyaskodur. Tek başarısı, gece gündüz birlikte olduğu CAC 40’ın zengin takımının dev şirketlerinin kârlarını zirveye çıkarmasını sağlamış olmaktır. Sarkozy bu yüzden üflesen düşecek duruma gelen bir ‘Topal Ördek’tir ve günleri ne yapsa sayılıdır. Yeter ki sosyalistler, onları sosyalist yapan temel ilkelerden ve Birleşik Sol’la ittifaktan ne iktidar öncesinde ne de iktidar sonrasında çoğunca yapıldığı gibi vazgeçmesinler.
Yorum Gönder