Tayyip Bey'in, bugüne kadar Cumhurbaşkanı olarak söylediklerine ve yaptıklarına bir bakarsanız, niçin Başbakan olarak kalmadığının ve kendisini Cumhurbaşkanı seçtirdiğinin cevabını bulursunuz.
Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Bey; göreve başlarken yapmış olduğu tarafsızlık ve anayasaya bağlılık yeminine sadık kalarak ve partisi AKP ile ilişiğini keserek, tarafsız bir cumhurbaşkanı olabildi mi?
Olamadı, daha doğrusu olmak istemedi.
Zira, onun asıl istediği şey, bu ülkede tüm yetkileri elinde toplayan tek adam olmaktı.
Bunun ilk aşaması da, anayasaya göre yetkileri az olduğu için, vatana hiyanet suçu dışında hiçbir sorumluluğu olmayan, dikensiz bir gül bahçesi konumundaki Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmaktı.İlk aşamayı başarıyla geçerek Cumhurbaşkanlığı koltuğuna yerleşti. Ondan sonra yapmak istediklerini ve tek adamlığa giden yolda neler yaptıklarını, hep birlikte görüyor ve canlı olarak yaşıyoruz.
Tayyip Bey; Başbakan olarak kalsaydı, kafasındaki tek adamlığı hiçbir şekilde gerçekleştiremeyeceğini, Anayasaya göre, Cumhurbaşkanının yetkilerinin Başbakan'a göre daha sınırlı ve az olmasına rağmen, Başbakan kalması halinde, Cumhurbaşkanına ait olan bu sınırlı yetkileri dahi, Cumhurbaşkanı ile paylaşmak zorunda kalacağını, kendi kontrolüne alamayacağı gerçekten tarafsız ve yapmış olduğu anayasaya bağlılık ve tarafsızlık yeminine sadık kalan bir Cumhurbaşkanı ile çalışmak zorunda kaldığında, Cumhurbaşkanı ile çatışabileceklerini, çift başlı yönetime boyun eğmek zorunda kalabileceğini, en önemlisi de, Başbakan'ın; anayasaya göre, hem kendi icraatlarından ve hem de seçtiği bakanlarının ve doğrudan kendisine bağlı kurumların icraatlarından siyaseten ve hukuken sorumlu olduğunu çok iyi biliyor ve görüyordu.
Bu nedenle, Tayyip Bey; aslında bir görev ve yetki paylaşımı olmasına rağmen, Başbakan olarak, Cumhurbaşkanının az olan yetkilerinden dahi rahatsız oluyor ve parlamenter sistemi çift başlı bir yönetim olarak görüyordu ve Cumhurbaşkanı seçilerek koltuğa oturduktan sonra, bu iki baştan biri olan, eskiden kendisinin oturduğu Başbakanlık koltuğunu yok ederek, o koltuğun yetkilerinin de yeni oturduğu Cumhurbaşkanlığı koltuğuna devrini istiyor ve Cumhurbaşkanlığı koltuğunun ismini de, cumhur'u, yani milleti çağrıştırması nedeniyle zararlı buluyor ve milletin, seçim dışındaki katılımını ve rolünü yok sayarak, milletin ensesinde boza pişirmek için, yasama ve yargıyı da kendisine bağlayan tek adam esasına dayalı,vatana hiyanetle sınırlı bir sorumluluğu olan, vatana hiyanetle suçlanarak yargılanabilmesi için dahi, birçok engellerin aşılmasını zorunlu kılan prosedürlere bağlı, tamamen sorumsuz başkan olmak istiyor.
Tayyip Bey; işte bu nedenlerle, Başbakanlık koltuğunu bırakmış ve bu koltuğu geçici olarak bir emanetçiye teslim ederek Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmayı tercih etmiş, parlamenter sistemi fiilen kaldırmış, Cumhurbaşkanlığı koltuğunun ismini değiştirerek, tüm yetkileri bu koltukta toplayacak olan ve fiilen uygulamaya koyduğu başkanlık sistemine anayasal bir taban oluşturmak için, sağlığını dahi riske atarak, legal, illegal demeden, her yolu deneyen ve sonuna kadar da denemeye devam edecek olan zorlu bir mücadelenin içine girmiş bulunuyor.
Ülkemizin geleceği açısından hayırlı olmayacağı kesin olan Tayyip Bey'in bu Anayasa dışı, antidemokratik ve dayatma içeren mücadelesinin,Tayyip Bey açısından da hayırlara vesile olup olmayacğını, ömrümüz varsa, hep birlikte göreceğiz.
16/05/2016
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Yorum Gönder