Direnme Hakkı - 3 - Güner Yiğitbaşı

Direnme Hakk - 3 - Güner Yiğitbaşı
Direnme hakkı konusunda; ilkini 30/01/2011, ikincisini de 05/02/2015 tarihinde olmak üzere, iki kez makale kaleme almış ve yayınlamışız.

Bugünkü makale menümüzde, tazeliğini ve lezzetini bugün de korumakta olduğunu sandığımız, 05/02/2015 tarihli DİRENME HAKKI-2 başlıklı makalemiz yer almaktadır.

Hazırsanız, birlikte okuyarak hatırlayalım.Hepinize iyi haftasonu tatili diliyoruz.


13/05/2016 
Güner YİĞİTBAŞI 

DİRENME HAKKI-2

CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz salı günü grupta yaptığı konuşmasında; “Bugün geldiğimiz nokta yeni bir süreçtir. Anayasası askıya alınmış bir devlet var. Parlamentosu yürütmenin baskısı altında, yargı yürütmenin kontrolü altında, dolayısıyla bu süreç biraz daha hızlanarak giderse halkın direnme hakkı ortaya çıkacaktır” diyerek, demokrasimizin geleceği ve insan hak ve özgürlüklerimiz açısından çok önemli bir vurgu yapmıştır.
Ahmet Bey, KILIÇDAROĞLU'nun direnme hakkını gündeme getirmesinden hemen sonra bunun bir kışkırtma olduğu açıklamasını yapmış ve KILIÇDAROĞLU'nu kışkırtıcı olmakla suçlamıştır.

Görülüyor ki, direnme hakkı kavramı Ahmet Bey'i çok korkutmuş.Demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine sahip çıkan ve saygı gösteren iktidarların, direnme hakkı kavramından çekinip korkmalarına gerek yoktur.
Direnme hakkı kavramı, siyasi literatürde yeri olan meşru bir kavram olup, bu kavramdan otoriter iktidarlar korkarlar.
Ülkemizin kurtarıcısı ve devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK de, Gençliğe Hitabe'sinde; Türk gençliğine, yeri geldiğinde ve koşulları gerçekleştiğinde, iç ve dış düşmanlara ve siyasal iktidarlara karşı direnme hakkının kullanılması direktifini vermekte olup, Ahmet Bey'in mantığını kabul ettiğimizde, Sevgili ATATÜRK'ümüz de kışkırtıcılıkla suçlanmış olmuyor mu?
Demokrasileri, sağ, sol ve dini esaslara dayalı tüm dikta rejimlerinden ayıran en temel ve belirgin özellik; yönetilenlerin, kendilerini yöneten siyasi iktidarlara karşı sahip oldukları demokratik hak ve özgürlüklerdir.
Ülkeyi yönetecek olanları belirlemek amacıyla yapılan seçimler, demokrasinin gerekli, ancak yegane koşulu değildir.
Dikta ile yönetilen ülkelerde de, seçimler yapılmakta ve ülkeyi yönetenler seçimlerle belirlenmektedir.
İleri derecede demokrasi ile yönetildikleri halde, kadınlarının, seçme ve seçilme hakkını, ülkemizin kadınlarından çok daha sonra kazandığı ülkelerin varlığı unutulmamalıdır. Bu da göstermektedir ki; ülkeyi yönetecek olanları belirleyen seçimler, tek başına demokrasinin koşulu ve ölçütü olarak kabul edilemez.
Bu itibarla, gerçek demokrasilerde, ülkeyi yönetecek olan siyasal iktidarlar; demokratik seçimlerle iş başına gelmeleri kadar, kendilerini seçerek iş başına getiren vatandaşların, Anayasa ve yasalarla tanınmış bulunan hak ve özgürlüklerine saygılı olmak ve iş bu hak ve özgürlükleri, antidemokratik bir şekilde sınırlandırmaya yönelik girişimlerden sakınarak, meşruiyetlerini tartışılır hale getirmekten uzak durmak zorundadırlar.
Seçimle iş başına gelen siyasal iktidarların; yönetimleri altındakilerin, demokrasinin gereği olan hak ve özgürlüklerine ilişmeye başlayarak meşruiyetlerini yitirmeye başlamaları halinde, vatandaşların, mevcut hak ve özgürlüklerine sahip çıkarak, hak ve özgürlüklerini savunmak amacıyla yapacakları ve ortaya koyacakları bireysel veya örgütlü yasal ve barışçıl her tepki ve karşı koyma eylemi, direnme hakkı içinde mütalaa edilmelidir.
Demokrasilerde, direnme hakkı Anayasal bir haktır.
Anayasamızda, direnme hakkı madde başlığı altında, açık bir düzenlemenin mevcut olmaması, siyasal iktidarların, Anayasaya ve rejime saldırı niteliğindeki girişimlerine sessiz kalınacağı, bu girişimlere yasal ve demokratik barışcıl tepki konulamayacağı anlamına gelemez.
Direnme hakkı, demokrasinin doğasında mevcut olan tabii bir haktır.
Direnme hakkına, ülkemizde demokrasinin gelişmesine büyük bir katkı yapmış bulunan 1961 Anayasasının başlangıç bölümünde açıkça yer verilmiştir.
Bu itibarla, insan hak ve özgürlüklerini alabildiğine sınırlandırmak amacıyla çıkarılmaya çalışılan iç güvenlik yasası, başkanlık tartışmaları karşısında, iyice otoriterleşmeye başlayan AKP iktidarına karşı, Sayın KILIÇDAROĞLU'nun, halkın direnme hakkının ortaya çıkacağı vurgusunu yapması, doğal karşılanmalıdır.
Yasalaştırılmak üzere olan İç Güvenlik Yasa tasarısı, demokratik hak ve özgürlükleri,özellikle, şu anda dahi kullanılamayan toplantı ve gösteri yürüyüşü hak ve özgürlüğünü, kişi güvenliğini tamamen yok edecek ve ülkemizi demokratik bir hukuk devleti olmaktan çıkararak, şu anda otoriterleşen AKP iktidarına yönelik barışcıl protesto hakkının kullanılmasını ortadan kaldıracak ve ülkemizde tamamen otoriter bir rejimi hakim kılacaktır.
İç Güvenlik Yasasının, Kobani olayları nedeniyle Güneydoğu Bölgemizde vukubulan terör olayları sebebiyle çıkarılmakta olduğu algısı yaratılmaya çalışılmakta ise de, Güneydoğu bölgesindeki asayiş ve iç güvenliğin temini işini PKK ve yandaşlarına terketmiş olan AKP iktidarının; bu bölgemizde, çözüm sürecine zarar gelmesin gerekçesiyle, mevcut yasaları dahi uygulamadığı ve uygulatmadığı, talimat vererek, güvenlik güçlerine görevlerini yaptırmadığı dikkate alındığında, AKP iktidarının, çıkarmayı planladığı İç Güvenlik Yasasını; ancak, çözüm sürecinde uğranılacak olan bir başarısızlık üzerine bölgede çıkacak olan bölücü ve kitlesel terör olayları sebebiyle kullanmak üzere yedekte bekleterek, şimdilik kaydıyla Güneydoğudaki asayişi ve güvenliği sağlamak için değil, git gide otoriterleşen Tayyip Bey destekli AKP iktidarına yönelik demokratik ve barışcıl protesto haklarını kullanan ve Sayın KILIÇDAROĞLU'nun, kendilerine direnme haklarını kullanma çağrısı yaptığı demokrasi mücadelesi içindeki halkımıza karşı kullanacağı anlaşılmaktadır.

05/02/2015
Güner YİĞİTBAŞI 
İzmir Barosu Üyesi Avukat

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget