Yolsuzluğun, torpilin, adam kayırmanın ayyuka çıktığı günümüzde aklımıza, Hasan Ali Yücel’in bakanlığı, Can Yücel ve Gazi Yaşargil’in öğrenci oldukları yıllarda, torpil-adam kayırma konusunda örnek olacak, ibretlik erdemli yaşanmış bir olayı anımsadık.
Birçoğumuzun bildiği bu torpil olaya yer vermeden önce, günümüzdeki adam kayırma, torpil, yandaş yaratma olaylarına bir bakın. Düşünebiliyor musunuz, muktedirin çocuğu Amerika’da bir işadamının parası ile okuyor. Necati Doğru Sözcü’deki köşesinde şöyle diyor: “İşadamı Remzi Gür, ustalık dönemi zengini. (Ustanın oğluna burs verdi); İşadamı Mehmet Cengiz, Ustalık dönemi ihale avcısı, (Ustanın partisine güç verdi.); İşadamı Ahmet Çalık, Ustalık dönemi havuzcusu. (Ustanın damadına iş verdi.) Yine Panama belgelerinden öğrendiğimize göre Türkiye’den 684 işadamının, 101 şirketin, 21 aracının Panama’ya kaçırılmış paraları bulunuyor” [1]
“Ağzınızla kuş tutsan” diye bir özdeyişimiz vardır dilimizde. İşte öylesine bu AKP-RTE düzeninde kıdem ve liyakatiniz ne olursa olsun, yandaş değilseniz, “ağzınızla kuş tutsanız” emsalleriniz arasında bir yere gelemezsiniz, getirilemezsiniz. Öylesine bir ülkede işler de öylesine dangıl dungul olur.
Osmanlıda da, böyle değil miydi? Rüşvet, yolsuzluk, torpil öylesine yaygındı ki 15. Yüzyıl ozanlarından Fuzuli, rüşvetten, torpilden yakınırken, “selam verdim rüşvet değildir, diye almadılar” diye mısralarında dile getirir. Böylesine nice pek çok örnekler verebiliriz.
Bu iktidar döneminde, gerek üniversitelere giriş sınavında, gerekse memuriyete giriş sınavlarında bütün sınavlar, ya şaibeli, ya da mahkemelik olmuştur. Bunun amacı, tanıdıkların, yandaşların iyi bir yere gelmesi için, hak etmedikleri halde sınavlardaki hırsızlıklar, usulsüzlükler sayesinde sınavları haksız yere kazandırmaktır. Unutmayalım ki Osmanlı, bilime, bilim adamlarına, liyakate değer vermediği ve vasıfsız, yeteneksiz insanları hurafelerle bezeyerek devletin üst kademelerine getirdiği için cehalet yüzünden nice topraklarıyla birlikte ve devlet olma, çağdaş olma vasfını kaybetmiştir.
Şimdikilerden bazılarının özendiği Osmanlı döneminde böyle işler daha beterdi, öyle ki, rüşveti çok verenler devletin üst makamlarına atanırdı; örneğin Osmanlı’da okuması yazması az olan, olmayan sadrazam ve vezirler vardı. Öyle devletin bekası da az olur, sonunda yıkılır gider.
Şimdi bu girişten sonra, Cumhuriyet Devrinin eski Milli Eğitim Bakanlarından Hasan Ali Yücel ve Oğlu Can Yücel’in anısını saygı ile anarken, onlarla ilgili yaşanmış bir torpil olayını tekrar aktaralım. Günümüzün, bu torpil, rüşvet, yolsuzluk, haksızlık günlerinden, ucube insanların “enkaz” dedikleri Cumhuriyetimizin 70 yıl önceki devrimli, erdemli günlerine gidelim, bu onurlu öyküsünü anlatalım.
ÜLKE BU ERDEMLİ GÜNLERİ DE GÖRDÜ
Oldukça mütevazı döşenmiş odaya iki tane lise talebesi girdi. Tombul yanaklı olan Milli Eğitim Bakanının yanına yanaşarak "Babacığım merhaba. Elini öpmeye geldik Gazi ile beraber" diyerek arkadaşını gösterdi.
Mezun olmuşlardı iki samimi arkadaş liseden. Gazi ve Can. Bakanın elini öptükten sonra masanın karşısındaki koltuklara oturdular.
Tombul yanaklı çocuk söz aldı ve şöyle dedi: “babacığım biliyorsun okulumuzu her ikimiz de başarı ile bitirdik. Ve bir yıldır para biriktiriyorduk. Eğer senin de iznin olursa bakanlığın bursundan yararlanıp Amerika'ya okumaya gitmek istiyoruz." Bakan küçük bir sessizlikten sonra "oğlum biraz dışarı çıkar mısın? Bizi arkadaşınla bir iki dakika yalnız bırak" dedi.
Oğlu dışarı çıktıktan sonra uzun boylu çocuğa şöyle dedi:
“Bak evladım, ben sizler gibi başarılı öğrencilerin yurt dışında öğrenim görmesini her zaman desteklerim. Fakat bir bakan olarak oğlumu Amerika'ya gönderirsem, bunu başkaları farklı değerlendireceklerdir. Bu yüzden sadece sana burs vereceğim. Gerekli işlemlerin yapılması için talimatı veririm” dedi.
Az sonra, “hayırlı olsun” deyip dışarı çıkmasını söyledi.
Heyecan içinde kapının önünde bekleyen bakanın oğluna sarıldı çocuk. "Can sana bir iyi, bir kötü haberim var. Baban bana burs verdi ama senin gitmeni onaylamıyor”.
Tombul yanaklı çocuk elini cebine atıp bir mendil çıkarttı.
İçi para dolu olan mendili arkadaşına verip, "al bunları Gazi. Nasıl olsa bana lazım değil bu para artık" dedi, bir yıldır biriktirdiği parayı arkadaşına uzattı.
Oğlunun geleceğini bile ülkesinden sonra düşünen onurlu Milli Eğitim Bakanımızı Sayın Hasan Ali Yücel’i saygıyla anıyoruz.
Oğlu Can büyük edebiyatçı, şair Can Yücel'dir.
Onun lise arkadaşı Gazi ise, günümüzde dünyanın en ünlü beyin cerrahlarından Prof. Dr. Gazi Yaşargil'dir. İşte erdemli insan, erdemli davranış böyledir. O güzel insanlar ayaksız beyaz atlara binip ruhlar âlemine gittiler, ruhları şad olsun. Bir de günümüzün “rabbena hep bana” düşüncesinde olan torpilci muktedirleri düşünün.
Cevat Kulaksız
ckulaksizster@gmail.com
DİPNOTLAR
[1] Panama Panama! Selam söyleyin Büyük Ustama Necati Doğru Sözcü 12.5.2016 sf 3
Yorum Gönder