ANA MUHALEFET olmak, öbür muhalefet partilerini ya da kuruluşlarını yok sayıp iktidarın karşısına tek başına çıkıp onun fiyakasını sürdürmek değildir. Adı üstünde, böyle bir unvanı hem de Mustafa Kemal’in partisinde tepe tepe kullananlar, hemen nur topu gibi bir iktidarı bu ülkeye getirememiş olsalar bile, hiç değilse doğru düşünceler, hedefler ve tasarımlar ortaya koymuş olabilmeliydiler.
Herhalde muhalifleri ortak mücadeleye çağırmadan ve birlikte toparlanmaya öncülük etmeden “partimize üye olma kapısı herkese açıktır”la yetinip iktidar karşısındaki dağınıklığa ve zayıflığa katkıda bulunmak değildir muhalifliğin tepesinde oturmak.
Hele, büyük yanlışlarla ve birlikte mücadeleye yatkın insanları yanıltıcı sözler ve yöntem örnekleriyle iktidar karşısındakileri şaşkına çevirmek hiç değil.
Ana muhalefet liderinin, en yakın yardımcılarına bile ters düşerek “silah bıraktıracaksa terör örgütüyle görüşmeler devam etmeli, yeter ki anayasa ve ülkenin idari yapısı görüşülmesin” demesi yakın siyasal tarihimizin en trajik potlarından biridir. Liderin sonraki sözleri potu düzeltmeye yetmedi.
Hani silah bırakılmadıkça terör elebaşılarıyla görüşülmeyecekti?
Aslında, sayın liderin ifadesi birazcık kuşkulu bir tutumla irdelenince, daha da kötü yorumlara gidebilir insan: “Devam”dan söz edildiğine göre, bunun anlamı, şu ya da bu biçimde bir “görüşme” şimdi de var demektir. O halde, Oslo deneyimi yeterince öğretici olmamıştır: Söylentiye göre, orada varılan imzasız “mutabakat” imzalanmamış, ama kapalı zarfla “güvenilir” devlet olarak İngilizlere teslim edilmiş. Aman yarabbi, “İngiliz ipi” çeşitli anlamlarıyla bizim dilimizde hep gezinen meş’um sözlerden biri değil miydi?
Sorunu, Türkiye değil de Norveçlilerle İngilizler mi çözecek?
Üstelik, Suriye’yle kavga ettirerek ve İran’ı küstürerek mi?
Şimdiye kadar söyleyip durduk, “Ülke iyi yöneltilmiyor” diye. Ama, bir yandan da “Türkiye Türkiye’den yönetilmelidir” diyoruz. Böyle durumlarda dünyanın her yanındaki gözler geleceğin kadroları sayılan ana muhalefeti yönetenlere çevrilir. Ne var ki, aynı muhalefet, “terörle görüşmek ona güç verir ve ardından şantajlar başlar” diyerek “görüşmeme” perhizi istediği için, liderin ağzından çıkan “devam” sözleri tam bir “lahana turşusu” tadı vermiş oldu.
En son eğitim ve hukuk dalgalanmalarıyla şaşkına çevrilmiş bir ülkeye daha tutarlı bir yönetim ufku sunmak gerekmez miydi?
Yorum Gönder