Ülkemizin başına gelen türlü bela “sıfır sorun” kavramının yanında elbette solda sıfırdır.
Ama yine de bu iktidar, bilinçli bilinçsiz attığı, atacağı tüm kazıkların altyapısını bu türden fiyakalı kavramlarla hazırlıyor.
İleri demokrasi...
Kürt açılımı...
Sağlıkta dönüşüm...
Kentsel dönüşüm...
Profesyonel ordu...
4+4+4 vs... vs...
Bu kavramları duyduğunuzda...
Arkasından kalın ve kertikli bir yağlı kazık geleceğine iddiaya girebilirsiniz.
“Hizmet satın alma” da bunlardan.
Hizmet satın almak sözünü duyduğunuzda...
Yolsuzluğun avantacılığın, iktidar çevresine ve tabanına yayılmasından, Cumhuriyetin en köklü kurumlarının tasfiyesine kadar bin türlü musibeti anlayın!!
Başbakan, önceki gün “Dershaneler kapatılacak!” diye bir müjde verir gibi yaptı.
Ama ardından açıkladı ki bu da yeni bir “dönüşüm” ve “hizmet satın alma” projesi!
Tüm dershaneler özel okula dönüştürülecek..
Milli Eğitim Bakanlığı da buralardan “hizmet satın alacak!”
Sağlık sorunları nasıl özel hastanelerden “hizmet satın alarak” halledildi ise…
Eğitimdeki keşmekeş de aynı yöntemle çözülecek!!
Hizmet mi hezimet mi
“Hizmet satın alma” çok masum bir hukuk ve piyasa kavramı.
Ama hizmet kimden, nasıl ve hangi koşullarla alınacak?
Bu işin ölçüsü ve kararı kapalı kapılar ardında belirleniyorsa, hizmet satın alma sürecinin sonu iktidar eliyle adam zengin etmeye varıyor!
Son 10 yılımız, bunun her türlü şeklini izlemekle geçti.
***
Hukuki tanımında da belirsizlik vardır.
“Hizmet satın alma” kavramının çerçevesini alanın ve satanın paşa gönlü belirliyor.
Danışmanlık hizmeti, yemek hizmeti, bilgisayar bakım hizmeti, güvenlik hizmeti satın alınabiliyor.
Eşya niteliğindeki mallar ise hem satın alınabilip hem de kiralanabiliyor.
Dershaneden bozma okullardan alınacak 4+4+4 hizmeti kiralamaya mı girecek, yoksa satın almaya mı?
Dershanenin binası da kullanılacaksa, bina…
Yemekhaneden de yararlanılacaksa aşçı ve garsonlar...
Yönetecek müdürler ve yardımcıları...
Ders verecek öğretmenler ile…
Okulun kayıtlı öğrencileri de kapsama alınacaksa öğrenciler...
“Hizmet satın alma sözleşmesi”ne dahil edilecek.
Bu ise eğitimin A’dan Z’ye taşeronlaşması demek...
‘Ustalık dönemi’nin kaçınılmaz sonucu ülkenin topyekûn taşeronlaşmasıdır.
Acaba, sıra bakan koltuklarına da gelecek mi?
Müjde ama kime?
Dershaneleri kapatacağız derken...
Müjdeyi velilere değil, dershane sahiplerine veriyor.
Ülkemizde dershane tekelinin Cemaat’in elinde olduğunu ise Kutuplardaki Eskimo cemaati bile biliyor...
Dershane kapatmanın hedefi belli:
“Tabelalarını değiştirip okul yapmak!”
Tıpkı 4+4+4 diye diye, ilkokulların, liselerin imam hatip okuluna dönüştürüldüğü gibi...
Kentsel dönüşüm...
Sağlıkta dönüşüm...
Dershanecilikte de, “cemaatsel bölüşüm”.
Altın vuruş
“Hizmet satın alma”nın kapsamına; epeydir, Türk Silahlı Kuvvetleri de dahil edildi.
“Askerlik yan gelip yatma yeri değil!” sözünün boşboğazlık olmadığı çoktan anlaşıldı.
Başbakan’ın kastettiği erler / erbaşlar değildi.
O söz Silivri sürecinin, Balyoz operasyonunun uvertürüydü.
Belayı ve felaketi fırsata çevirmekte üstüne yok.
Bu konuda her yönden ve kesimden yardım eden edene...
Dünkü Zaman da manşetten, “altın vuruş”un zamanı olduğunu ilan ediyordu:
Altın vuruş eşittir “profesyonel ordu”!
Yani hizmet satın almayla oluşturulmuş ordu.
Adı sanı bilinmez emekli bir askeri yargıç, “Afyon’daki patlama ‘ordu’nun profesyonelleşmesinin şart olduğunu” ilan ediyor ve Zaman da bunu manşete çekiyordu.
Pasifik’ten esen rüzgâr demek ki, TSK’nin topyekûn tasfiyesi yönünde esiyordu.
İktidarın o rüzgâra karşı duramadığı, eski Genelkurmay Başkanı’ndan ordu komutanlarına, komutanların zindana atılmasıyla yeterince belli oldu.
Profesyonel ordu, vatan savunmasının, “dışarıdan hizmet satın alımı” yoluyla yapılması demektir.
Demek ki Ustamız, 13. Cumhurbaşkanı olduğunda “Başkomutan” sıfatını taşımak istemiyor.
Haklı...
Bir de reklam meraklısı valiler karşısında reaksiyonu yavaş Genelkurmay Başkanları ile mi uğraşacak!
Yorum Gönder