ESKİ öğrenci dilinde “ikmal” denirdi, sonra “bütünleme” dendi. Not durumu iyi olmayanların tatil aylarında çalışıp eksiklerini gidererek yeniden sınava girip sınıf geçmelerine yarardı. Böylece, daha önce Arapça kökenli “ikmal” sözcüğüyle belirlenen böylece yeni bir anlam daha kazanmış, bütünlük kavramının desteğiyle eğitici bir niteliğe bürünmüştü. Doğru Türkçeleştirme işte tam böyle olmalıydı. Kim bulduysa doğru bulmuş, “zihni keder görmesin” gibi bir duaya hak kazanmıştı.
Önceleri daha çok askerlikte kullanılan “ikmal” sözü bu yüzden boşta kalmış sayılmaz; birliklerin gereksinimlerini karşılamak ya da eksiklerini gidermek anlamında daha geniş olarak kullanılmaya devam ediyor yine. Ama, sıra, artık klasik Yunanca kökenli “lojistik” kavramına tam denk düşecek biçimde ikmal ve taşıma işlevlerini yan yana getiren Türkçe bir terim bulmaya gelmiştir.
Çünkü Türkiye yeryüzünün hayli geniş bir bölgesinde rakipsiz denebilecek ölçüde elverişli bir lojistik merkezi olmaya aday bir ülke...
Dikkat etmişsinizdir, bütün kıtaları gösteren bir haritada dünyadaki yarımadaların hepsi kuzeyden güneye doğru uzanır; doğu-batı doğrultusunda tek yarımada Anadolu’dur. Böyle olduğu için, Asya’yla Avrupa söz konusu olduğunda bizim dilimiz hep “köprü” demeye kayar. Bu görüntüyü delicesine sevip benimsemiş gibiyizdir. Var mı yok mu köprü. Sanki başka meslek kalmamış gibi, ille köprücülüğü yakıştırırız kendimize ve bunun gereğini yapacağımızı söyleyerek AB’de görev tutmaya çalışırız.
“Merkez” ve “kaynak” benzeri deyimleri başkalarına bırakarak.
Oysa, bulunduğumuz topraklar, bir değil birkaç uygarlığın doğum yeri ve beşiği olmuştur. Yerimiz daha iyi değerlendirilmeli.
Bereket, bunun yolları henüz tükenmiş sayılmaz.
Nitekim, gelecek yazıda okuyacağınız gibi, deniz taşımacılığıyla demiryollarını ve karayolu olanaklarını akıllıca hazırlanmış bir limanlar sistemiyle tamamlayarak Türkiye’yi merkez durumuna getirecek ilginç hazırlıklar var. Önemli olan, bu lojistik canlanmanın verimli ve planlı bir üretim seferberliğiyle birlikte yürütülmesi ve bu ülke insanlarının, başkalarının mallarıyla birlikte, hatta onlardan da daha çok, kendi ürettiklerini taşıyor olmasıdır.
Yorum Gönder