İçimde buruk bir sevinç vardı dün sabah uyandığımda... Vadide bir rüzgârın estiği bir zaman diliminin içinde gibiydim.
Masmavi bir göğün altında Şişli’de, Mecidiyeköy’de, Gümüşsuyu’nda toplandıkları saatlerde gazeteye geldim.
Şişli’den Taksim’e doğru yürürken, zamanın o güzel türkülerini mırıldanıyordum.
Aklımda 1977 katliamı...
Bu katliamı kimlerin yaptığını çok önceden biliyorduk...
Bunun devlet sırrıyla bir ilişkisi olabilir miydi?
Yazdım yazmasına ama bugün yinelemem gerekiyor yine...
12 Eylül’le yargıda hesaplaşmak isteniyorsa önce 35 yıl önceki katliamın bilinen katilleri ortaya çıkarılmalı, Kahramanmaraş, Çorum, İzmir İnciraltı Öğrenci Yurtları kıyımının sorumluları yargılanmalı.
***
Ben yakın tarihimize doğru bir yolculuğa çıkmıştım dün sabah...
İnsanca yaşam için, emeğin örgütlü gücü için, demokratik hak ve özgürlükler için yürüyordum Taksim’e...
Zorbalığa karşı olduğum için, özgürlüğün, eşitliğin, kardeşliğin, barışın gerçekleşmesi için...
Din, dil, ırk, mezhep, inanç, renk ayrımına, faşizme karşı olduğum için...
Hem askeri hem de sivil siyasi vesayete karşı olduğum için... Vahşi kapitalizmin güler yüzü küreselleşmeye, emeğin sömürülmesine karşı olduğum için.
Emperyalizme “dur” demek için...
Tutuklu gazeteciler, üniversiteli gençler için...
Hopa’da çevre eylemi sırasında polisin biber gazından etkilenip kalp krizi geçirerek ölen emekli devrimci öğretmen Metin Lokumcu için...
Tüm dünya halklarının kardeşliği için... Kör cehalete, dini sömürenlere “yeter artık” demek için...
Sanatın içine tükürenleri lanetlemek için... Şehir Tiyatrosu sanatçıları için...
Faili meçhul cinayetler ve onların ağababalarının yakalanıp yargılanması için...
Askeri darbeleri yapanların; Erdal Eren’i, Deniz’i, Yusuf’u, Hüseyin’i asanların yüzlerine tükürmek için.
İşçileri zor koşullarda çalıştırıp ölüme gönderen hainlerin yargılanmaları için.
Uğur Mumcu, Doğan Öz, Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Hamit Fendoğlu, Musa Anter, Hrant Dink’i öldüren tetikçilerin değil gerçek katillerin bulunması için.
***
1 Mayıs tüm dünyada emekçilerin dayanışma günüdür...
Işıltılı bir göğün altında her dinden, mezhepten, ırktan, dilden, renkten insanlar vardı dün Taksim’de.
Farklı ideolojiler kendi düşüncelerini özgürce haykırdılar... Antikapitalist Müslümanlar Fatih’ten Taksim’e yürüdü ilk kez...
Türkçe, Ermenice, Kürtçe ve Arapça bez pankart dikkatimi çekti:
“Kölelere özgürlük! Mülk Allah’ındır!”
Tiyatro ve sinema sanatçılarının pankartı:
“Korkuya karşı özgür tiyatro... Şehir Tiyatroları yok edilemez...”
Yaşamın rengi özgürlüğün sesi türkülerle, şarkılarla, şiirlerle buluştu...
Yaşam için!
İnsanlık için!
Çoğulcu demokrasi için!
Böylesine bir coşku içindeydik.
***
Ankara’da yapılan kutlamalar ise siyasal iktidarın gölgesinde yapıldı.
Eğitim-İş Sendikası, Birleşik Kamu-Sen üyeleri Sıhhiye Alanı’na girmek isteyince biberlendiler...
İstanbul, Ankara ve İzmir...
1 Mayıs... 77’de Kazancı Yokuşu’nda, 89’da Şişhane’de, 96’da Kadıköy Rıhtım Alanı’nda katledilen insanlarımızın anısı önünde saygıyla eğilirken gözlerim o 800 metrekarelik dev postere takılıyor:
“1 Mayıs 1977 suçluları yargılansın!”
Mavi göğün altında Taksim’den Şişli’ye doğru yürürken, içimde kabaran bir deniz yemyeşil vadiler, umudun bir parçası mıydı?
Yorum Gönder