Cumhuriyet yazarı Işık Kansu,nun 26 Mart 2012 köşe yazısı:
Vakıf Amacı
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, kurucusu olduğu Ensar Vakfı’nın “Herkesin kendi dini ve felsefi inançlarına göre eğitim ve öğretim yapma hakkını kullanmasına destek ve yardım sağlamak temel misyonumuzdur” diye tanımladığı amacını, dörtlenmiş yeni eğitim sistemi ile uygulamaya sokmak üzere...
Ensar Vakfı’nın amacı, devletin hedefi ve çocuklarımızın geleceği oldu.
Yeni hak yok
Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası’nı değiştirmek için tasarı hazırlandı. Meclis’te görüşülüyor. CHP’li Musa Çam, tasarı ile ilgili komisyon kararlarına düştükleri “muhalefet şerhi”nden kimi bölümler aktardı bize:
- Kamu görevlileri, uzlaşmazlık durumunda, yalnızca “Kamu Görevlileri Hakem Kurulu”na başvurabilecek, grev ve başka hak arama yöntemlerini kullanamayacak.
- Yalnızca kamu görevlileri sendikaları konfederasyonları toplusözleşme yapabilecek.
- Tek bir konfederasyon, diğer konfederasyon üyeleri ile hiçbir sendikaya üye olmayan kamu görevlileri adına toplusözleşme yapabilecek. Sözleşme görüşmelerine katılma yetkisi olan iki konfederasyonun toplam üye sayılarının 600 binin, diğer konfederasyonun üye sayısının da 500 binin üzerinde olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bunun temsilde adaleti sağlamadığı açık.
- Anayasaya aykırı bir biçimde emeklilerin sendika kurabilme, sendikalara üye olabilme veya toplusözleşme görüşmelerine katılabilmelerine ilişkin bir düzenleme yok.
- Kamu görevlileri, çalışma koşulları, terfi, kıdem, kademe, kariyer, fazla çalışma sorunları gibi özlük hakları başta olmak üzere, mali haklar dışındaki ekonomik hakları, demokratik ve siyasal haklarını toplusözleşme görüşmelerinde bile dile getiremeyecek.
Tasarı, tam da “hak verilmez, alınır” türünden...
Hamamönü haberinin öyküsü
Arkadaşlarımız Sertaç Eş ve İklim Öngel, Spor Bakanı Suat Kılıç’ın, Altındağ Belediyesi’nin dönüşüm yaptığı Hamamönü’nden belediye görevlilerinin de vekâletiyle ucuza ev aldığını belirlediler. Haberin peşini hiç bırakmadılar. Kılıç’ın yeni evler için ortaklıklar yaptığını da belirlediler. Kılıç’ın evi, CHP’li Levent Kök’ün de çabasıyla TBMM’ye taşındı, gensoru konusu oldu.
Sertaç Eş ve İklim Öngel’e haberin öyküsünü sorduk:
- Habere nasıl ulaştınız?
- Habere ilk, Aralık 2010’da Ankara Kulübü’nde panel izlerken bir yurttaşın yakınmasıyla ulaştık. Suat Kılıç bölgeden ev almıştı. Hamamönü’nde yaptığımız araştırma, mahalle sakinleriyle görüşmelerimiz, bizi Kılıç’ın “restore edilmiş” evine götürdü. Geriye belgesi kalmıştı. Konuyla ilgili olmayan bir basın toplantısını izledikten sonra, haberlerimizi izleyen bir kişi yanımıza yaklaştı ve “Haberlerinizi okuyorum, satışın resmi senedi bende var, size verebilirim” dedi. Belgeyi haberleştirdikten sonra yeni ayrıntılara ulaştık. Bir anlamda yapılan haber yeni haberlerin de kapısını araladı.
- Tepkiler nasıldı?
- Haberlerimize öncelikle mahalle sakinleri verdikleri bilgilerle destek oldular. Ardından haberi okuyan okurlarımız, yeni boyutlarının ortaya çıkmasında yardımcı oldular. CHP’li siyasiler desteklerini esirgemediler. Büro yöneticilerimizin de haberlerin devamı için yaptıkları özendirmeleri unutmamak lazım.
- Sizce bundan sonra ne olur?
- Suat Kılıç’ın evini elinde tutacağı kesin. Hiçbir rahatsızlık duymadığını söyledi. Belediyenin Tarihi Alanları Koruma Şefi Alpaslan Ekinci’nin ve Bakan Danışmanı Erbil Yiğitbaş’ın taşınmazın alınmasında Kılıç’a çok ciddi yardım sağladıkları kesin. Onlarla ilgili bir işlem yürütülüp yürütülmediği, siyasi olarak olayın nasıl gelişeceği bundan sonra izleyeceğimiz işlerden olacak.
Duruşmaya çağrı
Vardiya Bizde Platformu’nun, Balyoz davasına ilişkin saptamaları:
“İddianamedeki ve delillerdeki 1500 maddi hata mahkeme heyeti ile paylaşıldı. Dijital verilere dayalı sözde delillerde birileri tarafından manipülasyon yapıldığı bilirkişi raporuyla kanıtlandı. Tanıklar; sözde Balyoz, Suga, Oraj, Sakal ve Çarşaf planlarını görev yaptıkları dönemde hiç duymadıklarını belirttiler. Mahkeme heyeti, tüm gerçeklere rağmen, iddia makamının esas hakkındaki mütalaa için süre talebini kabul etti. İddia makamının, deliller henüz değerlendirilmeden, başta Hilmi Özkök ile Aytaç Yalman olmak üzere dönemin kuvvet komutanlarının tanık olarak ifadesi alınmadan ve tüm dijital verilerin incelemesini yapabilecek bilirkişi heyetinin tayin edilmesine gerek duyulmadan bir hükme varması son derece manidardır.”
Platform, bugün Silivri’ye yurttaşları da çağırıyor.
Ciddi
Yabancı ülkelerin casuslarının eşliğinde, hem de başbakanın özel temsilcisi sıfatıyla ayrılıkçı şiddet örgütü ile görüşmeler yapacaksın, özerkliği bile masaya yatıracaksın; gemi azıya alanlar sokakları savaş alanına çevirecek.
Dönüp diyeceksin ki, “Artık İmralı ve Kandil’i ciddiye almayacağız...”
Kimin kimi ciddiye almadığı ortada...
Yorum Gönder