‘Tutuklu Gazeteciler’ - Mustafa Balbay

Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay,ın 11 Mart 2012 köşe yazısı:
‘Tutuklu Gazeteciler’

Ülke yönetimi için ciddi tehlikelerden biri, iktidarın çözümün değil, sorunun parçası haline gelmeye başlamasıdır.
Böyle durumlarda iktidarın başlıca hedefi kendini güçlü tutmaktır. Güçlü kalmanın başlıca silahı da istikrardır.
Gündemin ilk sırasına “istikrarın bozulmaması” maddesini koyduğunuz an, rahatınız kolay kolay bozulmaz.
Özellikle bizim gibi etrafı sancılı ülkelerde istikrarın elbette özel bir önemi var ama, istikrarı salt iktidarınızın korunmasına indirgediğiniz an, başta iç barış olmak üzere her şey bozulmaya başlar.
İktidar koalisyonunun 10. yılında geldiğimiz noktanın özeti bu.
Hatta nakaratını bile üretebiliriz:
Demokrasinin ne önemi var, mühim olan istikrar!
***
Bu şarkıyı liste başı yapıp öteki şarkıların hiçbirine de izin vermeyebilirsiniz ama, bunu sadece bir süre için kendi ülkenizde yapabilirsiniz. Zira günümüzde uluslararası algıyı kendi isteğiniz doğrultusunda yönlendirmeniz olanaksızdır.
İktidar koalisyonuna yönelik dış algının değişmekte olduğunu daha önce vurgulamıştık. Böylesi değişiklikler kısa sürede olmaz, başlayınca da kolay kolay durdurulamaz.
Algı değişikliğindeki nedenlerden biri tutuklu gazeteciler. İçimizdeki durum bir yana, dünyada Türkiye deyince ilk akla gelen tanımlardan biri bu oldu:
“Tutuklu gazeteciler.”
Açıkça söylemek gerekirse dışımızdaki hiçbir Türkiye karşıtı bizim imajımıza bundan daha büyük zarar veremezdi. Zira demokrasinin vazgeçilmezleri olan “açıklık” ve “hesap verebilirlik” için başlıca unsur ifade özgürlüğüdür. Bu da büyük ölçüde gazeteciler eliyle kullanılabilir.
Hükümet dünyaya giderek yerleşmekte olan bu algıyı ortadan kaldırmak yerine şu üç yöntemi nöbetleşe uyguluyor:
Yok saymak...
Çarpıtmak...
Dile getirene saldırmak...
Her biri ötekinden demokratik, seç seç kullan.
Günümüzde böylesi kangrenleşen sorunları yok saymak olanaksız. Bunu hükümet de gördü.
Çarpıtmak bir süre işe yarayabilir ama, gerçekler hep inatçıdır. “Onlar gazeteci değil”, “meslekleri nedeniyle tutuklanmadılar”, “aralarında adam öldürenler var” gibi söylemler artık muhatapların da alaysı gülümsemelerine neden oluyor.
Şimdi sıra, bu sorunları dışarıda dile getirenlere çıkışmakta.
Düne kadar içeride attıkları her adımı “reform” diye dünyaya anlatıyorlardı. Dışarıda da “Türkiye’de reformcu bir iktidar var” iklimi yerleşiyordu. Bununla da yetinmiyorlardı; muhalefeti şikâyet edip, “Onlar engel olmasa daha büyük reformlar yapacağız” propagandası yapıyorlardı.
Yabancılar da muhalefete yüklenip, “Neden tutucu davranıyorsunuz, reformlara omuz vermiyorsunuz?” diye tavır koyuyorlardı.
CHP, gerçekleri dışarıda da dile getirmeye başlayınca bu kurgu bozuldu.
***
Dünyada da çok yankı bulduğu için örneği oradan verdik, ama sorun salt tutuklu gazeteciler olayı değil.
İktidar pek çok konuda çözüm üretemediği gibi umut ve beklenti de üretemiyor.
İçinde korku barındırmayan yeni bir toplumsal uzlaşma ortamı yaratmak gerekiyor. İktidarın eline çok güçlü fırsatlar geçti. Ne yazık ki kullanamadı. Şimdi toplumun çaresizliğini, “her şeyi yine bizden bekliyorlar” diye okuyorlar.
Türkiye’nin ortak paydalarını inandırıcı biçimde öne çıkartıp toplum içinde çoğaltacak siyasi rüzgâra ihtiyaç var.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget