Stefan Zweig’ın Suçu Neydi? - Erdal Atabek

Cumhuriyet yazarı Erdal Atabek,in 26 Mart 2012 köşe yazısı:
Stefan Zweig’ın Suçu Neydi?

Stefan Zweig, 1942 yılında Brezilya’da karısıyla birlikte intihar etti.
Eşiyle birlikte kendilerini öldürmelerinin nedeni, İkinci Dünya Savaşı’nın önlenememiş olması, bu Nazi iktidarını engelleyememiş olmaları, bu kaostan duyduğu acı ve sorumluluk idi.
Bugün pek çok kişi “Adamın zoruna bak, sen nasıl engel olabilirmişsin ki bütün olup bitenlere” der.
Elbette o zaman da öyle düşünen milyonlarca insan olmuştur.
Nazi iktidarı sadece Naziler tarafından kurulmamıştır.
Onları destekleyen işsizler,
onları destekleyen büyük işadamları,
onları destekleyen bilinçsiz kitleler,
arkalarından sürüklenen fanatikler,
sessiz kalan Almanlar.
Hatta belki olacaklara ihtimal vermeyen Yahudiler bile Nazi iktidarının sessiz yardımcıları olmuştur.
Hitler’i yatıştırmaya çalışan, ilk istilalarına göz yuman İngiltere Başbakanı Chamberlaine bile sorumluluğun ortağıdır.
Ama Stefan Zweig farklı düşünmüştür:
“Bu olan bitenlerden hepimiz sorumluyuz. Ben görevimi yapamadım. Bir yazar olarak buna engel olmalıydım” diye düşünmüştür. Sonra da kendisi için kara bir hüküm vermiş, eşiyle birlikte bu hükmün gereğini yapmışlardır.
Bu olup bitenlerde bizim sorumluluğumuz var mı?
***
Uzayıp giden tutukluluklar açık haksızlıklar değil mi?
Milletvekili seçilenler bile serbest bırakılmıyor.
Ergenekon davasında artık neyin ne olduğu bile belirsiz.
Ağır hasta tutuklular bile sağlık hizmetine kavuşamıyor.
Balyoz davasında kanıtların uydurulduğu iddiaları var.
Öğrenciler her gösterilerinde ağır cezalarla yargılanıyor.
Burada suç var mı yok mu, elbette yargı karar verecek.
Ama toplum vicdanını rahatsız eden ne çok şey var.
“Bana ne,” mi, demeliyiz?
“Bir şey var ki oradalar” diye rahatlamalı mıyız?
“Elimden ne gelir ki?” diye sızlanmalı mıyız?
“Ama muhalefet ne yapıyor ki?” diye yakınmalı mıyız?
Yoksa, sorumluluk duymalı mıyız?
Evet, kişisel sorumluluk.
Evet, ben de sorumluyum demek.
Evet, benim de bir şeyler yapmam gerekir demek.
Evet, bu haksızlıkların ortağı olmamalıyım demek.
Böyle başlayacaktır.
Sonrası da gelecektir.
Topluluklar oluşacaktır.
Böyle düşünenler bir araya gelecektir.
Haklılıktan yana olduklarını göstereceklerdir.
Haksızlıklara engel olacaklardır.
Elbette yolu budur.
Ama başlangıcı?
İşte o başlangıç “Ben de sorumluyum” demektir.
***
Karl Jaspers bir düşünür.
“Suçun dört boyutu vardır” diyor.
Cürüm suçu: Suçu işleyen fail.
Siyaset suçu: Suçu işleyenleri seçen vatandaş.
Ahlak suçu: Olan biteni seyreden, hiçbir şey yapmayan toplum.
Metafizik suçu: Oralı olmayan dünya insanları.
Düşünür, işlenen bir suçtan bütün dünya insanlarını sorumlu tutuyor.
İşte, sorumluluk duymak böyle bir ahlak sorunudur.
Olan bitenden yakınmaya hakkı yoktur.
Eğer haksızlıklar yapılıyorsa, hepimiz suçlu olduğumuz içindir.
Suç benim.
Suç senin.
Suç hepimizin...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget