Vatan yazarı Ruhat Mengi,nin 26 Mart 2012 köşe yazısı:
Muhafazakar demokrasi, muhafazakar sanat, muhafazakar estetik!
Geçen yazımda Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın haberinin olmadığı “Kürt sorunuyla ilgili yeni strateji”den “Gıda ve Tarımcılık Bakanı” Mehdi Eker’in söz ettiğine değinmiştim, çünkü eğer konuşulacaksa bu konuyu Tarım Bakanı yerine daha çok Başbakan Yardımcısı Arınç’ın bilmesi ve konuşması beklenirdi. Bugün ise Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen’in yaptığı “siyasi içerikli” konuşma dikkat çekiyor. Bir süredir “100 yıllık geçmişi olan ve bugüne kadar çok sayıda başarılı oyun sahnelemiş olan” Şehir Tiyatroları ile ilgili bir tartışma devam etmekte.. Zaman Gazetesi Yazarı ve Edebiyatçı İskender Pala’nın Şehir Tiyatrolarında sergilenen “Günlük Müstehcen Sırlar” isimli oyunla ilgili olarak “Sanat diye bize bayağılık yutturuyorlar. Tiyatro repertuarındaki oyunların yüzde 80’inde cinsel sululuk var” diye yazması üzerine İBB Şehir Tiyatroları ona cevap verdi, seyirci sayısının düştüğü, bunda da “müstehcen ve politik oyunların rol oynadığı” iddiasının doğru olmadığını açıkladı, seyirci sayısıyla ilgili rakamları verdi.
TARAFSIZ KURUMDA SİYASİ AÇIKLAMA
Tiyatro Eleştirmenleri Birliği de ayrıca kendi tepkisini açıkladı. Sanat camiasında bu konu tartışılırken en sık vurgulanan şey ise eskiden İBB’nin Sanat Danışmanı olan İskender Pala’nın yerine Kenan Işık’ın getirilmesine tepki duyan Pala’nın Şehir Tiyatroları’na karşı propaganda yapması ve bu iddiaların nedeninin de aynı olması.. Bunu bir tarafa bırakalım, şimdi son olarak Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen “İskender Pala’nın iddiası”ndan da söz ettiği bir açıklama yapmış.
Şehir Tiyatroları’yla, opera ve bale ile ilgili vurgulardan önce siyasi vurguları dikkat çekiyor. Örneğin “Muhafazakar kesimin nasıl bir ‘demokrasi anlayışı’ varsa, ‘muhafazakar estetik ve muhafazakar sanatın’ normlarını ve yapısını oluşturmak gibi bir yükümlülük içindeyiz”diyor. Oradan ekonomi konusuna geçerek “dünyanın 16’ıncı büyük ekonomisi olduğumuzu, kişi başına düşen milli gelir seviyesinde 50’inci sırada olduğumuzu” söyledikten sonra “insani gelişmişlik” te 92’inci sırada olduğumuza değiniyor ve hepsini tiyatro sorununa bağlayarak bitiriyor.
BU DEMOKRASİ TÜRÜNÜ AÇIKLAMALI!
Burada ilk akla gelen soru Kültür Bakanlığı eski Müsteşarı olan İsen’in kendini “hala eski görevinde” sanıp sanmadığıdır. Zira bugün “tarafsız” olması gereken, devletin en zirvesindeki kurumun genel sekreteri olarak siyasi konularda, hele de toplumu “muhafazakar kesim” deyimiyle bölerek, “muhafazakar demokrasi anlayışı” gibi duyulmamış bir demokrasi tarifini literatüre sokarak konuşma yapma görevi olduğunu sanmıyorum.
Öncelikle Prof İsen’in bu demokrasi tarifini topluma açıklaması gerekir, zira herkes profesör olmadığı ve çoğunluk “demokrasinin evrensel tarifi ve normları” olduğuna inandığı için bunu anlamak oldukça zor.. Hatta siyaset bilimi profesörlerinin de işin içinden çıkabileceği şüphe götürür. Daha sonra “muhafazakar estetik” ve “muhafazakar sanat” nasıl olacak, bunların yapısını oluşturmak için neler yapılacak kestirme yoldan ve arayı soğutmadan onları da açıklamalıdır.
Çünkü konuşmasının geneline baktığınızda, opera ve balenin de, Şehir Tiyatrosu oyunlarının da “Batı standartları” yerine farklı bir standarda getirilmesi, oyunların metinlerine sansür uygulanması, 2014’te 100’üncü yılını kutlayacak olan Şehir Tiyatroları’nın faaliyetinin büyük ölçüde kısıtlanması ve belkide tümüyle kaldırılması, kadrolu oyuncuların çıkarılması gibi değişikliklerin yakında gündeme geleceği açıkça görülüyor.
HEYKELİ NASIL MUHAFAZAKAR YAPACAK?
Bunların hepsi uzun uzun tartışılması gereken konular ama artık Türkiye’de işler böyle yürümüyor, bir tartışma bazı isimler, bazı gazete köşeleri, haberleri ile başlatıldıktan kısa süre sonra ortaya atılan değişiklik aniden gerçekleşiveriyor. Ama gerçekten İsen’in “muhafazakar sanatın normları ve yapısı gibi bir yükümlülük” sözleri sanat için duyulmamış sözlerdir ve “Bir hükümetin ya da Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nin görevleri arasında” da değildir.
Bir heykeli, bir resmi “muhafazakar sanat” ölçüsünde değiştirmek mümkün müdür ki, tiyatroyu değiştirebilesiniz? Hayatın bir parçası olan cinselliği Şehir Tiyatrosu oyunlarından çıkarsanız her an TV’lerde gösterilen filmlerden, dizilerden veya özel tiyatroların oyunlarından nasıl çıkaracaksınız? Ayrıca örneğin; içinde cinsellik olan o diziler çok daha muhafazakar Arap ülkelerinde kapış kapış alınıp izlenirken Türkiye’de neden izlenemesin? Aynı şekilde tiyatro oyunu neden izlenemesin?..(Zaten Şehir Tiyatrolarında da sinema gibi oyunlara göre ‘yaş sınırı’ konuyor).
Bu tartışmanın –gerekiyorsa- Kültür Bakanı yerine neden Mustafa İsen tarafından başlatıldığı ve sonunda nereye varılmak istendiği gerçekten soru işaretidir ama burada ortaya çıkan önemli bir başka nokta da Şehir Tiyatroları’nın hala “bu tür suçlamalara ya da kararlara karşılık söyleyecek sözü olan özerk bir yönetim” şekline kavuşmamış, kavuşturulamamış olmasıdır!
Yorum Gönder