Cumhuriyet yazarı Utku Çakırözer, in 4 Mart 2012 yazısı :
Meclis - Cezaevi Hattı
Geçtiğimiz hafta yeniden alevlenen 28 Şubat tartışmalarının gölgesinde sessiz sedasız bir başka yıldönümü daha yaşandı. 18 yıl önce 2 Mart 1994’te, dokunulmazlıkları Meclis tarafından kaldırılan DEP milletvekilleri kafalarından itilerek bindirildikleri polis otolarıyla DGM’lere götürülmüştü.
On sekiz yıl aradan sonra, 12 Haziran seçimleriyle Türkiye’nin gündemi bir kez daha Meclis-cezaevi hattına kilitlendi. Seçimlerden sonra ‘tutuklu milletvekili’ gerçeği ile yüz yüze geldik. CHP’den 2, MHP’den 1 ve BDP’den 5 kişi cezaevinde milletvekili seçilmelerine rağmen yasama faaliyetlerine katılma hakkına kavuşabilmiş değil.
Hal böyleyken, şimdi de BDP destekli bloktaki milletvekillerinden Kemal Aktaş’ın örgüt üyeliği suçlamasıyla aldığı mahkûmiyet kararının Yargıtay tarafından onanmasıyla ortaya çıkan bir durum var karşımızda. Anayasanın 84. maddesinde, hüküm giymiş milletvekiliyle ilgili mahkeme kararının TBMM Genel Kurulu’nda okunmasıyla, vekilliğin düşeceğine dair hüküm bulunuyor. Yargıtay kararı bir süre sonra Meclis Başkanlığı’na ulaşacak. Ne Meclis ne de siyasi iktidar milletvekilliğini düşürecek bu karara karşı yasal ya da siyasal bir önlem alıp almayacakları konusunda bir sinyal vermiş değil. Başta Ahmet Türk, Leyla Zana ve Aysel Tuğluk olmak üzere çok sayıda milletvekilinin sürmekte olan yargılamaları nedeniyle Aktaş hakkında izlenecek tavır önümüzdeki günlerde siyasetin dengeleri açısından büyük önem taşıyor.
Kılıçdaroğlu: Dönem sonuna kalmalı
Parlamento Büro Şefimiz Türey Köse ile birlikte ziyaret ettiğimiz ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu yaklaşmakta olan tehlikenin farkında. Aktaş ve diğer benzer durumdaki milletvekilleri için partisinin görüşünü şöyle açıklıyor:
“Aktaş’ın ya da herhangi bir milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesi doğru değil. Milli irade ne oluyor o zaman? Halkın oy verdiği, milletvekili seçtiği kişiyi mahkeme kararıyla, parlamentoya gelmeden indiriyorsunuz. Hani milli iradeye saygı? Milli irade sadece AKP’ye oy verenlerin iradesi olarak algılanıyor. Tehlikeli, yanlış olan da bu. Bu isimler mazbatalarını aldılar. Milletvekilliğini neye göre düşürüyorsunuz? Terörle Mücadele Yasası’na göre. Milletvekili parlamentoya gelip milletvekilliğini yapar, görevi sona erdikten sonra gider cezası infaz edilir. Milletvekili seçildi, görevini tamamlayacak, bir daha seçilmezse gidecek hapiste yatacak.”
‘Çiçek, kıyameti koparmalıydı’
CHP lideri sorunun çözümü için sorumluluk noktasında tek bir kişiyi işaret ediyor:
“Bütün bunların bana göre tek sorumlusu vardır. O da Meclis Başkanı Cemil Çiçek’tir. Kendisine görev düşüyor. Eğer Meclis Başkanlığı yapan kişi uluslararası sözleşmelere aykırı biçimde hapiste milletvekili tutuyor, seçilmiş milletvekillerini cezaevine gönderiyorsa hukukun üstünlüğüne inanmıyor demektir. Sayın Çiçek’in normalde kıyameti koparması lazım. Kendisinden önceki başkanların mesela Sayın Hüsamettin Cindoruk’un yaptıklarına baksın. Bu iş demeç vermekle olmaz. Ama Çiçek’in şu ana kadarki tutumu bizim için hayal kırıklığı.”
Ergin: Okunduğunda sonuç doğar
Konuyu dün Pozantı’daki taciz iddiaları için görüştüğümüz Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e de sordum. Kısa yanıtından hem hükümetin hem de Meclis Başkanlığı’nın krizin yaklaştığının farkında oldukları sonucunu çıkardım:
“Doğrudur, Yargıtay tarafından onanan karar Meclis’e okunduğunda sonuç doğar. Bu konuya Meclis Başkanlığı da bakıyor. Biz de bakıyoruz...”
***
Türkiye, 12 Haziran seçimleriyle cezaevindeki milletvekilleri gerçeğini yaşadı. Siyaset kurumu bir önlem almazsa milletvekillerini cezaevinden çıkaramayan Türkiye,18 yıl sonra yeniden Meclis’ten cezaevine milletvekili gönderen ülke konumuna gelecek.
Yorum Gönder