Cumhuriyet yazarı Mümtaz Soysal, ın 3 Mart 2012 yazısı :
Köprübaşı
ANKARA Anlaşması, Milli Mücadele tarihinin önemli aşamalarından biridir: Fransa’nın, Millet Meclisi Hükümeti’ni tanımasıyla işgalciler birliğinin bozulması... Elbet Sakarya zaferinin ve Antep-Maraş savaşçılarının da payı vardır bunda: Ama, asıl neden bölge pazarlığına uymayan İngilizlere Fransızların tepkisidir.
Bir de, bu vesileyle Ankara’ya gelip giden Franklin Bouillon’un Kemalist rejimle tanışmış olması. Hiçbir Fransız, siyasal çizgisi ne olursa olsun, Anadolu’nun ortasında kendi “büyük ihtilal”inin etkisini görünce heyecanlanmadan duramazdı. Zaten cumhuriyetin kuruluş aşamalarında Fransa’daki devrimin etkisi hep belirgindir; Osmanlı reformlarından kalma “Avrupai”liğe eklenen ve Mustafa Kemal’in de dünyaya bakışında ağır basan bir Fransız etkisi.
Buna karşılık, çok sonraları, Türkiye’deki AB macerasının Paris yerine Kuzey Avrupa’yla Almanya eksenlerine kaymasının ve üstelik Washington’dan lehte baskı istenmesinin olumsuzluğu da açıkça görülür. Yanılgının kabahati bir ölçüde Ankara’da olsa da, asıl yanlışlık Fransa’nın bu konuda hep çekingen ve edilgin kalmasındadır.
Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin şimdiki davranışları, olsa olsa, zaten tadı kaçmış bir çorbaya fazla biber ekmek sayılabilir.
Bütün bunları bir 3 Mart gününde düşünmek, başka bir konuya da Türk-Fransız ilişkileri açısından bakmayı akla getiriyor: Halifeliği kaldırıp öğretim birliğini kuran 1924 yasası, Türk Devrimi’nin özünü oluşturur. “Safsata”ları bırakmak ve öğretim birliğiyle akılcılığa yönelmek, cumhuriyetçi laikliği başka türlü “sözde laiklikler”den ayırmış ve köktenci niteliğiyle Fransa’daki örneğe yaklaştırmıştır.
Buna karşılık, bizdeki birtakım toplumbilimcilerin laiklik yerine pek beğendikleri “sekülerlik”, sözcüğün kökenine uygun biçimde, asrın modernizmiyle yetinip akılla dinsel inancı harmanlayan bir çeşit “Amerikanvari” yaşama tarzını çağrıştırıp durur sürekli.
Büyük düşünce akımlarının da çatışma yeridir Türkiye. Bu alandaki Fransız etkisini sürdürmek demek, uzun geçmişten elde kalan bir köprübaşını tutmak için mutlaka verilmesi gereken bir kültür ve siyaset savaşını vermek demektir.
Yorum Gönder