Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay,ın 26 Mart 2012 köşe yazısı:
Esad Gitse de Rejimi Kalabilir!
Arap Baharı’na eklenemeyen Suriye’de Esad yönetimi her ne pahasına olursa olsun zamana oynuyor.
Başta ABD olmak üzere küresel aktörler de daha ileri adımları Türkiye üzerinden atmak için her şeyi yapıyor.
Suriye’de bu aşamadan sonra ne olabileceğine ilişkin yorumlara girişmeden önce Arap Baharı’nın yaşandığı ülkelerdeki durumu özetleyelim.
Libya’da Kaddafi’nin linç edilmesinden sonra yönetime gelenler devletin nasıl bir yapıya oturacağı konusunda kesin bir yol çizemediler. Aslında yönetime gelen yapı Kaddafi’nin eski çevresinden oluştuğu için “iktidar nasıl paylaşılır” sorusunun yanıtını biliyor ama toplumsal dengeyi oturtmada sorunlar var.
Mısır’da Mübarek’in devrilmesinin ardından yönetime yine Mübarek’in generalleri geldi. Onlar da iktidar oluşturma bilincine sahip ama, Tahrir Meydanı’nı tahrik etmeden bunu nasıl yaparız diye düşünüyorlar.
Yemen’de koltuğunu bırakmamak için aylarca direnen Ali Abdullah Salih gitmeyi kabul ederken iktidara eski yardımcısı geldi.
***
Tabloyu özetlerken, diktatörler devrildi de ne oldu, özünde değişen bir şey yok, demek istemiyoruz.
Ne olursa olsun uygarlık evrensel birikim. Olabildiğince geniş coğrafyaya demokrasi kültürünün yerleşmesini biz de istiyoruz. Ancak bir diktatöryal yapı devrilirken yerine ne konacağı bilinemiyorsa her şey “arapsaçına” dönüyor.
Tunus’ta biraz farklı bir seyir var. Bunun nedeni de ülkede 20. yüzyılın ikinci yarısı boyunca kimi modernleşme adımlarının atılmış olması.
Soruyu şimdi sorabiliriz:
Suriye’de Esad rejimi devrilirse ne olacak?
Yukarıda sıraladığımız ülke örneklerinden biraz daha karmaşık bir yapı ortaya çıkacak.
Suriye’den uzun süredir sağlıklı haberler alınamıyor. Esad yönetimi kapılarını dış dünyaya kapatarak aslında kendisini cezalandırmış oldu. Çünkü böylesi durumlarda dedikodusal haber değirmeni o kadar hızlı işler ki; öğütmedik kişi ve kurum bırakmaz. Bir başka deyimle kapıları kapattığınız an bu tür haberlerin ağzını açmış olursunuz.
Geçen hafta Beşşar Esad’ın yanına eşini de diktatör olarak koydular!
Öteki Arap ülkelerinin yeni iktidarlarına bakınca Suriye için de şöyle bir olasılık çok uzak değil:
Esad gider, Esad rejimi kalır!
***
Suriye’nin geleceği Türkiye için öteki Arap ülkelerinden daha önemli. Her şey bir yana, en uzun sınırımız Suriye ile. 750 kilometre uzunluğundaki bu sınırın 510 kilometrelik bölümü yarım yüzyıl boyunca mayınlıydı. Tam “21. yüzyıl sınırlarımızın mayınsız olacağı bir dönem olabilir” derken sadece sınırlarımız değil, bu ülkeyle tüm ilişkilerimiz mayınlandı.
Bahar geçiren Arap ülkelerindeki durumumuzu anımsamak, Suriye’ye ilişkin tavrımızı gözden geçirirken yardımcı olabilir.
Libya ile Kaddafi döneminde 20 milyar dolarlık ekonomik bağlantımız vardı. Yeni yönetimin işleri daha çok Batı ülkeleriyle bağladığı konuşuluyor. Kaldı ki bu konuda olumlu bir adım olsa davul-zurna ile duyurulurdu.
Mısır, Türkiye’yi temel örnek almayacağını değişik biçimlerde ifade etti.
Tunus’taki yeni yönetim kendi doğrularının Türkiye için yararlı olabileceği görüşünde!
Bütün bunların ışığında Suriye’ye yeni rejim biçilirken değil yoğurdu, dondurmayı üfleyerek yemek durumundayız. Zira Esad devrilse bile yeni iktidarın onun çevresinden çıkma olasılığı çok yüksek.
Yorum Gönder