Darbeye karşı ibret yaratmak

Evren ve Şahinkaya, darbe suçundan kendilerini yargılayacak mahkemeye yazılı savunma verdiler.
Saygın bir hukukçu olan Avukat Bülent Hayri Acar’ın kaleme aldığı 160 sayfalık savunma, iki generali yargılama yetkisinin kimseye ait olmadığı iddiasına dayanıyor.
“Son referandumda darbecileri koruyan anayasa hükmünün iptali halk tarafından onaylandı” denilecekse ona da şu cevap veriliyor:
“15’inci madde kaldırıldı ama MGK Başkanı’na (Evren) yönelik cezai düzenleme yapılmadı. Sanık için lehte hüküm yine geçici 15’inci maddedir.”
İlgilenenler haber sütunlarında ayrıntıları okumuşlardır. Belli ki geniş bir toplum kesiminin akıl erdiremeyeceği akademik tartışmalar, siyasi gündemin uğultusunu artıracaktır.
Yaşı 94’e gelmiş Kenan Evren’in bu ortamda mağdur gibi algılanması ihtimali, kaş yaparken göz çıkarmanın yanlışını doğurabilir.
Çünkü savunmada da belirtildiği gibi Evren ve Şahinkaya’ya atfen şu söyleniyor:
“Biz kurucu iradeyiz, yargılayamazsınız!”
Ayarı kaçırmanın bedeli
Savunma avukatı, böyle bir yanlış göze alındığı takdirde hükümsüz hâle düşecek yasama, yürütme ve yargı uygulamalarının 1960 darbesi öncesine bile gideceğini belirtiyor.
Darbelerin tuhaf karakteri şu ki; başaran kurucu irade oluyor, başvezir oluyor, başaramayan suçlu oluyor, rezil oluyor.
Türk halkı, amacına ulaşmış darbeyi yargılamak istiyor. Bunu son Anayasa referandumundaki tutumu ile ortaya koymuştur. Hukuku zorlamadan bu hedefe ulaşmak mümkünse ne âlâ, değilse kitlede oluşacak acıma duygusu ile silâhın geri tepeceğini hesap etmek gerekiyor.
Şu anda darbe anayasasının getirdiği siyasi ve hukuki yapıda yaşıyoruz. Darbelerle yüzleşmek istiyoruz. Ama dün konuştuğum bazı anayasa hocaları, Evren ve Şahinkaya için verilen savunmadaki hukuki zeminin bu amaca bizi ulaştırmayacağını, 12 Eylül darbesine karşı yargı yoluyla bir zafer kazanılamayacağını düşünüyorlar.
Olayın popülist bir gösteri, bir oyun olduğuna inananlar hiç de az değil.
Çünkü oyun kurucunun, rövanşist niyet ve eylemlerini siyasi muhalefete göre “sivil darbe” yapmaya nişanlamış bir iktidar olması kafaları karıştırıyor.
Darbe mutlaka kirletir
Darbenin hesabını siyasi anlamda sormanın 30 yıllık bir gecikme ile gerçekleşmesi inandırıcı gelmiyor.
Darbecileri koruyan anayasa maddesini iptal eden kararın referandumda halktan onay alması, millet iradesinin askeri darbelere bakışını anlamak bakımından yeterli sayılabilir ve hesap sorma işi “insanlığa karşı suç” sayılacak karar ve uygulamalara odaklanabilirdi.
Olmadı. Halbuki bundan yalnızca darbeleri, darbecileri affetmeyen bir toplumsal kararlılık çıkmazdı. Beraberinde darbelerin darbecileri suç işlemeye bir yerde mahkûm ettiği dersi de çıkardı.
Kirlenmeyen, eli kana bulaşmayan darbeci var mıdır dünyada; hiç sanmam.
Yaşadığımız tecrübe bize şunu öğretti:
12 Eylül’e evet deyip 13 Eylül’ü istememe, ona “hayır” deme lüksünüz yoktur. Marifet 12 Eylül yoluna girmemeyi başarmaktır.
“Generallerin temmuzda yapmayı tasarladıkları darbeyi, şartlar biraz daha olgunlaşsın diye eylüle erteledikleri” iddiası yıllardan beri zihnimi rahatsız eder.
O dönem 20-25 kişinin teröre kurban verildiği günler yaşadık. Darbeyi kurtuluş haline getirme tertibinde kaç masumu kurban verdik; ona bakmak lâzım...
Asıl ders oradan çıkar!
Amaç 90’ını aşmış darbecileri cezalandırmak değil yeni kuşakları koruyacak ibreti yaratmak olmalı.
Yorum Gönder