Cumhuriyet yazarı Şükran Soner, in 1 Mart 2012 yazısı :
Pazar akşamüstü kapı önünde, gelenek ve kültür üzerine kitaplar yazmış, çok okuyan, az konuşan, insana sınırsız hoşgörü ile bakabilen komşumla karşılaştım. Elinde kocaman bir naylon torba, yüzü kaygılı; "Taksim taraflarında işim vardı. Mitingin içine döştüm. Çok büyük bir kalabalık vardı. Dayanamadım, yerlere atılan bayraklardan topladım... Milliyetçi, taşıdığı bayrağı miting sonunda yere atar mı?.. Anlayamadım" sözleri arasında, kocaman torbanın ağzından içindeki basılmaktan çamurlanmış bayraklar yığınını gösteriyordu....
Hocalı katliamının yıllardır unutulmuş protestosu, anma etkinliğinin bu yıl Fransa Ermeni soykırım karan bağlantılı, örgütlendiğini bilmeyen yok. Fransa gelişmelerinde Türkiye ile dayanışma eksikliğinden sitem alan Azerbaycan iktidarının, İstanbul'da örgütlenen miting için milyar dolarlar harcadığı söyleniyor. Yasalar gereği, bu mitingde işlenen hakaret, insanlık suçları için dava açılırsa doğrudan sorumlu ayrı bir tertip komitesi olsa da bizim hükümetin doğrudan desteklediği ortada. Sadece İçişleri Bakanı'nın konuşma yapması, çok sayıda milletvekilinin katılmış olması ile sabit .
Elbette bu kadar kalabalık katılımlı bir mitingde Ermenileri çok ilkel, acımasız, toptancı hakaretle hedef alan suç gösterilerinin doğrudan sorumluluğunu hükümete yüklemek haksızlık olur. Ancak bu mitingin düzenlenmesinde iktidar bu kadar doğrudan irade göstermişse, ağır ırkçı suç içeren sloganlar, pankartların hesabının sorulması sorumluluğunu üstlenmek zorundadır.
Benzer mitinglerde çok etkin, hatta gaddarca müdahale eden polis güçlerinin, bu mitingde işlenen suçlara, estirilen havaya seyirci kalmalarının, iktidar, hele de bakanları orada, konuşma yapmışken., sorumluluğu çabası...
***
Tek sesli iktidar gücünün; devletin tüm kurumlan, bağımsız, özerk olması gereken örgütlen* melerinin ele geçirilmesi, iktidarda adım adım, çok hızlı, çok güçlü yol alınmasında elde edilmiş ( başarıların sarhoşluğunda, pervasız gidişinde sınar yok... Dünün taze yorumlarında Başbakan Erdoğan'ın, "28 Şubat rövanşı, eğitimde 4'lü dayat-malan.." üzerinden, son ültimatomlarında, hukuk devleti, demokratik düzeni, güçler ayrılığı, demokratik örgütlenmeler, kurumların varlığı, ses vermelerini reddeden açıklamaları mahcup [mahcup eleştirilmeye çalışılırken, gazeteciliğin altın makası ile tasfiye edilmemek uğruna da "Hasta yatağında iken, muhalefetten gelen eleştirileri biriktirmiş, bilenmiş, üslubuna uygun yanıtlar verdi.." diye de dolaylı onay cümleleri ekleniyordu .
Her neyse, doğrudan söylenemeyenler üzerinden Kimi yaşamsal noktanın altını bir kaz daha
çizmeliyiz. Başbakan Erdoğan yüz yıllık proje 28 Şubat'ı nasıl tepetaklak ettiklerinin siyaseten övüncünü paylaşırken, yerine koydukları projelerin, ne kadar insan haklan, hukuk devleti, güçler ayrılığı, demokrasi ilkeleri ile çeliştiği üzerinden sorunları, ağır ihlalleri elbette ustaca gözler önünden uzak tutacaktı. Sorun bu yaşamsal noktaların çarpık medyatik algılama ile toplumun algılama kapsamı alanının da dışında kalmalarında.
Askeri darbeleri alaşağı eden, sandıktan çıkan, çoğunluk sivil iktidarın, insan haklan, hukuk devleti, laiklik, cumhuriyet, güçler ayrılığı, özerk kurumlar, demokrasi çarklarının işleyişinde belirleyici rol oynamaları gereken parlamento dışı sivil toplum örgütlenmeleri, görüşleri, toplumsal ittifak arama yükümlülükleri ne olacak? Hepsi birden ayaklar altına alınıyorsa, ortaya çıkan düzen sivil diktatörlük olmaz mı? Dün Meclis komisyonunda tek yanlı dayatma ile görüşülmekte olan 4'lü dayatma ile eğitimin olmazlarının tepetaklak edilmesi operasyonunda, imam hatip liselileştirme amacı başrolde... "Önce imam sonra doktor, siyasetçi, yargıç.." yüz binler, milyonlarla, kimlik oluşmadan, , çocuk yaşta "en sadık dindar, kindar gençler" yaratma tek ilke..
Meslek okulu, bu işin yasaya kılıf yalanı. Çünkü dünyadaki gelişmeler, bilim, meslek okulu eğiti- . minin daha da ileri yaşlara alınmasını zorunlu görürken, bizimkiler çocuk yaşta meslek okuluna çekmekle, gençlere sayısız zararlar vermeyi umursamıyorlar... Dünya eğitiminde. Örneğin Hıristiyanlar için yüz binlerin çocuk yaşta papaz okuluna alınıp, papaz yapılıp sonradan doktor, siyasetçi, yargıç olmaları hedeflenen bir örnek var mı?
Yorum Gönder