Çanakkale Zaferimiz ve Pazarören Köy Enstitümüz

Kayseri’deki Pazarören Köy Enstitüsü yapılarının “yaşatılarak korunması” kararını duydunuz mu? Müjdeyi paylaşmadan önce, 18 Mart 1915’te tarihe yazılan “Çanakkale Zaferi”mizi kutsayalım.
Dönemin en gelişkin emperyalist donanması, Çanakkale’yi geçebilmek için o gün saat 10.00’da boğaza girmişti; topçularımız, gemiler menzile gelinceye dek pusuda beklediler. Triumph zırhlısı bataryalarımıza ilk ateşi açınca efsanevi savunma da başladı.
Öğlene kadar Agamemnon zırhlısı büyük yara almış; Inflexible’ın amiral köprüsü uçurulmuş; Gaulois kaçmış; Bouvet bir gece önce Nusret gemimizin yerleştirdiği mayınlara çarparak batmış; derken Suffren, Irresistible, Inflexible ve Ocean da sulara gömülmüş; neye uğradığını şaşıran Amiral De Robeck “çekiliyoruz” demişti.
Çanakkale’yi denizden aşıp İstanbul’a giremeyen emperyalist kuvvetlerin 25 Nisan 1915’ten 9 Ocak 1916’ya dek süren kara saldırılarını da Mustafa Kemal komutasındaki Mehmetçikler durdurdu.
Tarihçiler der ki: “Türklerin kahramanlığı emperyalizmi dize getirmenin yanı sıra Rusya’daki 1917 Ekim Devrimi’ni de kolaylaştırmıştı. Beklediği yardıma kavuşamayan Çarlık Yönetimi, iktidarı ele geçirmek için emekçileri örgütleyen Bol-şeviklere karşı direnememişti.”
Efsanevi yurt savunmasıyla birlikte evrensel sonuçlarıyla da tarihe geçen; Mustafa Kemal önderliğindeki Ulusal Kurtuluş Savaşımızın ilk kıvılcımlarını taşıyan Çanakkale Zaferimizi ve tüm şehitlerimizi, her 18 Mart’ta kuşaktan kuşağa ve sonsuza dek onurla anacağız…
Cumhuriyet mirası
Aynı kahramanlığın 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’ni bizlere armağan etmesinin ardından, bağımsızlığına sevdalı bir ülkenin “yaratıcı aklı ve üreterek kalkınma”yı temel alan eğitim devrimi de 1940’tan itibaren Köy Enstitüleri ile gerçekleşmiştir.
Köy çocuklarının bilinçli ve çağdaş birer öğretmen olarak yetişmeleri için 21 ilde kurulan; 14 yılda 17 bin 251 öğretmen yetiştiren bu okullara, UNESCO “örnek temel eğitim kurumları” demişti…
1954’te “karşıdevrim” anlayışıyla kapatılan Köy Enstitüleri’nin binaları, ilerleyen yıllarda bakımsızlığa ve yıkıma terk edildiler. Bu aymazlığı önlemek için Mimarlar Odası’nın 1999’daki “Kültür mirası olarak tescillenmeliler” başvurusu üzerine, Kültür Bakanlığı’na bağlı koruma kurullarınca “Cumhuriyet mirası” olarak koruma altına alındılar.
İşte o başvuru ve kararlarla bugüne dek korunabilen Kayseri’ye bağlı Pazarören ilçesindeki Köy Enstitüsü binaları da valilik tarafından restore edilerek yeniden eğitime kazandırılıyor.
Kayseri Olay gazetesinin adeta “müjde”lediği haberde deniyor ki: “Kayseri Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, Pazarören Köy Enstitüsü’nün onarımına ilişkin talebi kabul etti.” (24 Şubat 2012)
Peki, bu tarihsel talep nasıl gelişti?
Kayserili mimar Ali Salman Pazarören’deki binaların haraplığından çok etkilenmişti. Mimarlar Odası’nın 1999’daki tarihsel başvurusunda Pazarören dosyasını hazırladı… 1935’te Gesili Ethem Bey tarafından yaptırılan yatılı okul, 1940’ta çıkan yasayla Köy Enstitüsü’ne dönüşmüştü. Ne var ki 30’a yakın binasından 13 tanesi kalabilmişti.
Kurul hiç değilse kalanların korunması kararını aldı. Şimdi valiliğin de sahiplenmesiyle ulusal bir borç yerine gelmiş oluyor.
Mülkiyeti, İl Özel İdaresi’ne ait binaların nice anılar taşıyan özgün mekânlarını yaşatmayı hedefleyen Vali Mevlüt Bilici’ye ve İl Özel İdare Genel Sekreteri Mustafa Atsız’a teşekkür borçluyuz.
Pazarören’in yenilenmesi (restorasyon) özellikle şu 4+4+4 geriliminde daha bir anlam ve değer kazanmıyor mu?
Yorum Gönder