Bayram - Barış - Kin Ateşi? - Şükran Soner

Cumhuriyet yazarı Şükran Soner,in 20 Mart 2012 köşe yazısı:
Bayram - Barış - Kin Ateşi?


Nevruz kutlamaları bazen bayram, bazen barış bazen de kin ateşinin yakılması anlamında sonuçlar üretiyor. Hafta sonu yaşadıklarımızın kin ateşlerinin yakılması içerikli, ağırlıklı olduğunu söylemek, olumsuz önyargı değil, gerçekçi olmanın kaçınılmaz sonucu... Medyamıza yansıyan fotoğraf karelerinde Nevruz ateşinin üstünden şenlikli, gülerek zıplayanları gösteren bir tek örnek bile yok... Ateşi, orantısız güç kullanan polis şiddetinde, aynı insafsızlık ölçüsünde önüne çıkan her şeyi yakıp yıkmaya çalışan, ağaçları bile yakan, karşılıklı büyütülen kin ve öfkede görüyoruz. İktidar baskısı altında tir tir titreyen, sınırsız otosansür güdüleri kabaran medyamızın “Nevruz savaşları” haberleri üzerinden yakılmak istenen Nevruz ateşlerinde, tarafların “bayram - barış - kin” tohumlarını ekmek, beslemekteki gerçek niyetlerini okumak zor...
“Bozuk yumurta, hasta tavuk” olumsuz kısır döngüsü gibi bir durum var ortada.. “Kin ateşi” diye başlık atarak, BDP ekseninde farklı tarihlerde Nevruz kutlamalarında direnenleri suçlamak ne kadar haksız, tek yanlı ise; polis şiddeti, yasağa karşı önlerine çıkan her şeyi yakıp yıkanları “Masum, mağdur, hak arayanlar” olarak tanımlanmaları da o kadar zor. Aslında en kolay olanı, iki uç, çok siyasal, zıt kutbun; çıkar, iktidar savaşlarında apaçık kin üzerinden yürütülen iktidar, güç çatışmalarında barıştan yana olmayan, sorun çözmekten uzak, olumsuzlukların peşinden sürüklenmek...
Acaba Nevruz ateşi üzerinden yaşanmışlıklara bakarak, “bozuk yumurta, hasta tavuk” olumsuz kısır döngüsünü kıracak “sağlam yumurta, sağlıklı tavuk” hâlâ çok uzak bir düş olsa da o amaca doğru kısır döngüyü kıracak dönemeç, kilit noktalar, adımlar için, kimi sağlam ipuçları bulunabilir mi?
***
Geldiğimiz noktada sanki Nevruz ateşinin yakılmasının, kutlamaların yasaklandığı önyargılı yıllardan uzaktayız. Ağır bedeller ödenen toptan yasaklı, bu çerçevedeki kayıp yıllar için sanki hayıflanıyor, yeni ortak değerlerimizle, “aptallık, aymazlık” olarak yargılıyoruz. Nevruz kutlamaları, Nevruz ateşinin yakılmasının, sadece Kürtlerin değil, Türkler de içinde olmak üzere pek çok ırk kökenli, ortak kültürler, değerlerin inanç ve bayramı olduğu sonucunu çıkaranlar ile Kürtlerin kültürlerine, inançlarına, bayramlarına saygıda buluşanlar, Nevruz kutlamaları, ateşinin yakılmasını ülkemiz için bir karabasan günleri olmaktan çıkarmışlardı. En çok da Erdoğan iktidarları bu karabasan günlerin yıldönümlerini bayram-barış odaklı kutlamaya dönüştürmekten kendine pay çıkarmıyor muydu?
Kanıtlanmış bir örnek ve deneyimden ders çıkarırsak; “Erdoğan hükümetleri, aldıkları karar, polis uygulamaları ile 1 Mayıs kutlamalarını hem bir karabasana, savaş meydanlarına dönüştürme hem de kutlamaya dönüştürmede, iktidar iradesinin ne kadar önemli, iktidarlarının ellerinde olduğunu ortaya koydular” diyebiliriz. 1 Mayıs yıldönümleri Erdoğan hükümetlerinin karar ve icraatlarıyla, işçiler için 1 Mayıs alanı Taksim Meydanı, çevresini hem orantısız polis gücü kullanımı ile savaş meydanına dönüştürme örnekleri yaşandı. Hem de 1Mayıs alanını kazanmada direnenlerin öncülüğünde sonunda Taksim’e girilmesinden sonra, en son geçen yıl olduğu üzere, hükümetin yasak koymaktan vazgeçmesiyle Taksim’de işçi sınıfı bayramının barış içinde, şenlikli kutlanmasına tanıklık ettik.
Nevruz kutlamaları tabusunu kırmakla övünen, bol bol barış ateşi yakılmasına ortam yaratan Erdoğan iktidarları, bu yıl neden yasaklı bir karar alma gereğini duydular? Hafta sonunun kin ateşleri yaktıran yeni gelişmelerinden, AKP’nin belirlediği tek tarihte, belirlediği koşullara boyun eğmeyen, direnen, “ötekiler” cephesini tek suçlu ilan edebilir miyiz? Demokratik Halklar Federasyonu adı altında, bir yelpazede örgütlenmelerini yaptıkları, hükümetin belirlediği resmi kutlamanın dışında Nevruz kutlamaları kararı ve çağrılarının maksadı, sadece iktidar cephesinin öne sürdüğü gibi çatışma çıkarmak mıydı?
Kürtler üzerinden siyaset, iktidar savaşları ya da daha önemlisi uluslararası siyaset, iktidar, çıkar savaşlarının bütününde, ülkemizdeki Nevruz kutlamalarının “bayram - barış - kin ateşi” işlevinin olmasının anlamları nasıl okunmalı?
“Yine yasak olmasaydı, bu çapta provokasyon da olmazdı” sonucuna varmak ne kadar kolaysa, Erdoğan hükümetlerinin bizim kolayca gördüğümüz bu gerçeği görememiş olmasına inanmak o kadar zor. Aynı çerçevede hükümetin karşısında duran, Kürt haklarının barışçı - savaşçı savunucuları, birlikte yaşam ile ayrılma özlemi arasında gidip gelenlerin yelpazesinden, provokasyonları görmek ne kadar kolaysa, hak arama direncinden vazgeçmeden, provoksyonları önlemenin bir yolunu bulmak da zor.
Kürt açılımı günlerinden bugüne Erdoğan hükümetleri iktidar çıkarları ile muhalefet Kürt cephesi arasında, çok keskin, siyasal, “birinin yükselişine bağlı diğerinin yok oluşu” ölçeğinde, bir algılama tablosu ortaya çıkmış... Gözler kararmış...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget