Vatan yazarı Ruhat Mengi,nin 24 Mart 2012 köşe yazısı:
Anlaşılmayan nokta, BDP-PKK bir mi, ayrı mı?
“Kürt açılımı” diye başlanan ve PKK lideri Öcalan başta olmak üzere terör örgütü liderleriyle “devletin istihbarat örgütü”nün görüşmeler yaptığı süreç “referandum öncesinde” başladı ve “seçim sonrası”na kadar devam etti. Seçim bitince ne olduysa oldu, ortalık karıştı, Hükümetin istekleri doğrultusunda hareket eden MİT’in başı “yargıyla” derde girdi ve görüşmeler bitti.
Sonra “stratejinin değiştiği, artık PKK ile direkt görüşme yapılmayacağı, Meclis’te çözüm aranacağı” açıklandı.. Ama dün yapılan konuşmalar ortada tam bir karmaşa olduğu izlenimi veriyor. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç “Kürt sorunuyla ilgili yeni stratejiden haberim yok, demokratik açılım devam ediyor” dedi.. Başbakan Yardımcısı’nda olmayan bilgiden Gıda ve Tarımcılık Bakanı Mehdi Eker’in nasıl haberi oluyor bilinmez, o “Kürt sorununu ‘yeni yasal düzenlemeler’ yaparak çözeceğiz. Biz bunu yapmaya uğraşırken karşımıza ‘şiddet ve terör’le mukabelede bulunan bir güç çıkıyor, onlarla da silahlı mücadele yapılacak” dedi..
BDP PARLAMENTODA..
Şimdi birilerinin tekrarlayıp durduğu gibi “büyük resme” bakalım, diğer tarafta neler oluyor.. Milliyet’ten Aslı Aydıntaşbaş; BDP eşbaşkanları Gültan Kışanak ile Selahattin Demirtaş’ın “Hükümet’ten bir bakanla” bir araya gelerek “BDP’nin parlamento zemininde neler yapacağını tartıştıklarını” yazmış. BDP’liler “Karşılıklı güven ortamı oluşturma konusunda başarılı olursak şiddetin durması için ‘demokratik basınç’ yaratabiliriz” demişler. Daha sonra Selahattin Demirtaş “Hükümetle görüştük. Ama Başbakan bize yönelik sert mesajlar veriyor, grup toplantısında Kandil’den talimat aldığımız gibi gerçeği yansıtmayan şeyler söyledi... Bu iş eninde sonunda ‘siyasi çözüm ve müzakere’ noktasına gelecek” şeklinde bir konuşma yaptı.
BÜYÜK RESİMDE KARMAŞA!
Bütün konuşmaları bir araya getirdiğinizde “büyük resim”de görülen ne? Yeni strateji konusunda Başbakan Yardımcısı Arınç’ın bilgisi yok, oysa Bakan Eker’in var, yeni strateji gereği “Meclis’teki BDP ile bir bakan” görüşme yapıyor ama öte yanda Başbakan aynı “Meclis’teki seçilmiş parti”nin PKK’dan talimat aldığını söylüyor..
BDP “Meclis’te anlaşarak şiddetin, ölümlerin durması için demokratik ortam yaratmak”tan söz ederken Nevruz gösterilerinde “özgürlüğümüzü alana kadar bu çatışma sürecek”, “Parlamentoyu da kafalarına yıkarız” benzeri konuşmalar yapıyor.
HANGİ GÜVEN?
Daha önceki “Türkiye savaş alanına döner” benzeri tehditleri de hatırlarsak bir yandan böyle azılı tehditler savururken ve terör örgütü Cudi ’de 6 canı yeni almışken diğer tarafta “güven ortamı” nasıl oluşturulur bunu da kendilerinden başka kimse bilmiyor herhalde.. Peki BDP bugüne kadar devamlı olarak “PKK ve BDP birlik ve destek içinde” görüntüsü verdiğine göre.. Terör örgütünün planlı katliamlarından sonra yapılan operasyonları bile “sanki durup dururken ordu ‘gerilla’ya saldırmış” havasında yansıtarak devletle kavga ettiğine göre.. Şimdi nasıl oluyor da birdenbire BDP ile PKK iki ayrı grup, biri “Meclis’te hukuki ve demokratik yolla çözüm arayan muhatap”, diğeri ise (daha önca devlet hiç görüşme yapmamış gibi) silahlı mücadele yapılacak terör örgütü” haline dönüşüyor?
Tamam Hükümet “strateji değişikliği” yapmaya karar vermiş de “BDP ve PKK’nın bugüne kadarki stratejik pozisyonları” nasıl o karara göre şekil değiştiriverecek? Başbakan Erdoğan “BDP’nin Kandil’den talimat aldığını” söylerken, Hükümet BDP ile “PKK ile ve şiddetle ilgisi olmayan demokratik bir parti” olduğunu varsayarak “yasal düzenleme” görüşmesi yapacak?
BAHARDA HIZLANAN TERÖR
Selahattin Demirtaş “ Parti Meclisi’nin ortak kararı olarak bu adımı attık. Siyaset bugünler için vardır. Bahar geliyor ve korkarız ki çatışma tırmanacak. Ölümleri durdurmak için inisiyatif almaya hazırız” dediği sıralarda PKK Cudi’de askerleri öldürmeye devam ediyordu, BDP’nin uzlaşmacı sözlerine nasıl inanılacak? Ki “Bahar geliyor, çatışmalar artacak” dediği de her yıl baharda PKK’nın “onlarca kişiyi bir seferde öldürdüğü” terör saldırılarına, suikastlerine hız vermesinden başka bir şey değildir. Bütün bu nedenlerle son “strateji değişikliği ve BDP’nin ani söylem değişikliği” maalesef hiç inandırıcı değil.
YASAL ÇÖZÜM.. YENİ ANAYASA
BDP’yi “karşılıklı güven ortamı” aramaya iten ve tehditlerinden uzaklaştıran tek bir konu olabilir; Hükümetin “yeni yasal düzenlemeler”olarak söz ettiği “yeni anayasada istedikleri özerk yönetime kavuşma”.. Zaten Nevruz’da “özgürlüğümüze kavuşmadıkça hiçbir şey değişmeyecek, geri adım atmayacağız” dedikleri de bu değişiklikten başka bir şey değil. Kısacası arkadaşlar, bence son günlerde Nevruz öne sürülerek yapılan terör eylemleri, yakıp yıkmalar, tehditler ve maalesef 6 polisimizin öldürülmesi de tamamen “yeni anayasada özerklik talebinin gerçekleşmesi, en azından federatif yapıya geçilmesi”dir.
“Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” de budur işte.. Eğer “özerklik”le de kalmayıp “tam bağımsız devlet” noktasına varacağı bilinmese, zaman zaman söylenmiş olmasa belki gerçekten de artık “sıtma” daha makul gelebilirdi! Bakalım yeni anayasa neler getirecek?
Yorum Gönder