Vahşete kelepçe yetmez! - Ruhat Mengi

Türkiye’de kadın ve çocuklara karşı işlenen suçlara “şiddet” demenin hafif kaldığını, tecavüz, toplu tecavüz, işkence, bıçakla-silahla bilmem kaç yerinden vurarak kurbanlık koyun gibi öldürme olaylarına şiddet değil “vahşet” demenin ve en ağır cezaları uygulamanın doğru olacağını kaç kez yazdım.

Son duyduğumuz haberler arasında; “Konya’da işsiz bir adamın sevgilisini döverek komaya sokması”, İzmir’de Nezih Adıgüzel isimli adamın tartıştığı eşini baraj gölünde boğarak öldürmesi, Kocaeli’nde “savcılığa tehdit edildiğine dair dilekçe vermiş olan” İlknur Büyükyazıcı’nın eski kocası tarafından öldürülmesi, Hatay’da henüz 21 yaşındaki genç kadının işsiz kocası tarafından terk edilmesi üzerine “yaşı küçük olan erkek kardeşine vurdurularak” öldürülmesi vardı... Babası olayın olduğu odayı kilitleyerek ölmesini beklemiş.

Bu canavarlıkların daha kaç tanesine susacağız söyler misiniz? Bu cinayetlerin terör saldırısıyla öldürülen askerlerin karşılaştığı vahşetten ne farkı var? Bu cinayetleri işleyenleri de bin çeşit ceza indirimi yaratarak hafif cezalarla serbest bırakırlarsa biz yine öylece “görmez gözlerle” bakıp duracak mıyız? Yoksa artık kesinlikle “bir toplum tepkisi gerektiğini” düşünecek miyiz?

BOYNUNA TAKSAN FARKETMEZ

Yeni “Kadın ve Aile Bakanı” Fatma Şahin (Bakanlığı bu isimle anmaya devam edeceğim) kadına şiddet uygulayan, evden uzaklaştırma cezası almış erkekler buna uymadıkları takdirde “elektronik takip sisteminin devreye gireceğini” söylemiş. Bu karara uymadığı görülenlere “elektronik kelepçe” benzer bir izleme cihazı takılabilirmiş.

Öncelikle Fatma Şahin’in göreve başlar başlamaz “kadına karşı vahşet” konusunda şimdiye kadar yapılmayanı yapması, farklı bir çözüm geliştirmeye çalışması ümit verici, takdir edilecek bir durum onu söyleyeyim. Ama “kadınları en vahşi şekilde öldürmeyi göze almış” potansiyel suçluların kelepçe nedeniyle geri adım atmayı düşüneceklerini de hiç sanmıyorum, o vahşeti planlayabilecek hasta kafalar için kelepçeyi boyunlarına taksanız da bir şey değişmez. Zaten “o kelepçe takılana kadar geçecek zamanda” kadını ortadan kaldırırlar.

25 yıl önce gazeteciliğe başladığım günden bu yana aynı barbarlık olayları eksilmedi, çünkü cezalar asla “zamanında ve en ağır şekilde verilip” uygulanmadı. Tek çözüm o ağır yaptırımları getirmek, hakimlerin doğru karar vermesini de izlemektir. Batı ülkeleri nasıl çözmüş sorunu, incelesek göreceğiz.

PROTESTO ŞART AMA NEREDE?

Bu arada, Hüseyin Üzmez davası ve “çocuklara toplu tecavüz” davaları neyi bekliyor, suçlu neden hala dışarıda, Bakan Şahin bunu da cevaplar mı acaba? Bir ilave daha; kadın örgütleri “ağır cezalar” için bir kez daha ortaya çıkmanın, TBMM önünde protesto eyleminin planını yapıyorlar mı, yoksa topluca yeni olayları mı bekleyeceğiz?




*****


Bodrum hayvan barınağında

Milas’tan sonra dün de Torba’da bulunan Bodrum Hayvan Bakımevi’ni habersiz olarak gezdim. Memnunlukla söyleyebilirim ki daha önceki yıllarda “bakımsız olduğu, hayvanların güneşte ve aç bırakıldığı” konusunda şikayetler duyduğum ve yazdığım Bodrum barınağı bugün gayet iyi durumda. Belediyenin asıl veteriner doktoru aynı zamanda mezbaha ile ilgilendiği için devamlı orada bulunamadığından bir başka genç doktor; Aydın Coşkun bakıyor hayvanlara, kısırlaştırılmalarının, tedavilerinin çoğunu o yapıyor.

Yolun iki tarafındaki bölümlerin bakıcılarının da temizliği, beslenme işini özenle yaptığı belli, burada da hayvanlara kuru mama veriliyor ama bence mezbahadan alınacak fazla etler, kemikler de kaynatılıp verilse (ki Milas’ta benzeri yapılıyor) çok iyi olur. Burada da sahipleri tarafından sokağa atılan (aferin !! o sahiplere) köpekler var, annesiyle birlikte atılmış küçük yavrunun güzelliğini görmelisiniz.

Annelerini kaybetmiş, anne sütü almadığı ve bağışıklığı gelişmediği için gözleri virüs kaparak kapanmış kedi yavruları beni ağlattı yine.. Onları da alıp İstanbul’a götürmek, sevgi vererek, okşayarak bakmak, Dr Ümit Örs veya Dr Zeki Şahinoğlu’na tedavi ettirip açılacak kedi parklarına bırakmak geçti içimden. THY’ye sordum, 4 yavruyu birden almalarının garanti olmadığını söylediler, yine de gelecek ay bunu yapmayı deneyeceğim. Dr Aydın Coşkun “merak etmememi, onları iyileştirmek için elinden geleni yapacağını” söyledi. Sonra Kuşadası, Adana, İstanbul Hasdal ve diğerlerini görmeye çalışacağım. (Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon’un hayvanlara gösterdiği ilgiyi duymuştum, barınağı görünce ben de emin oldum. Bu medeni çabayı kutluyorum!)

YALIKAVAK’LI ROSEMARY VE 140 CAMİ

Barınağı gezerken “küçük bir köpeği tedaviye getirmiş, başında Veteriner’i bekleyen” bir Amerikalı hanımla karşılaştım. Konuşurken adının Rosemary olduğunu söyleyince ‘Aa, o Rosemary siz misiniz’ deyivermişim, onunla ilgili birkaç e-posta almıştım, komşuları “evinin bahçesinde köpek barınağı kurduğunu ama köpeklere nasıl baktığını kimsenin bilmediğini” anlatıyordu. İçleri rahat olabilir, keşke herkes hayvanları onun kadar sevse..

Yalıkavak Gökçebel’de “15 köpek ile 20 kedinin zehirli yiyecekle öldürüldüğü” Spor Kent-1 sitesinde bu canavarlığa kalkışanlar her kim ise, ondan birazcık vicdan öğrense (Her öldürülen kedinin günahının ancak “7 cami yaptırarak affettirilebileceği” söylenir, 20 kedi için 140 cami yaptırarak günahlarını belki affettirebilirler).. Bu arada Yalıkavak’ta “hayvanların korunması ve özenle kısırlaştırılması” konusunda neler yapıldığını sordum. Küçük bir barınak oluşturulduğunu fakat kayda değer bir çalışma olmadığını söyledi. Kontrol için sırada Yalıkavak da var demek ki..

ÇOCUKLARA HAYVAN SEVGİSİ

HAYTAP “Toplumda artan her tür şiddete karşı mücadelede ‘hayvan sevgisi, yaşam hakkına saygı ve merhamet duygusu geliştirilmesi”nin, bu konuda toplumsal eğitimin önemini düşünerek “ONLAR İÇİN DE BİR DAMLA YAŞAM” projesini geliştirmiş. Tüm yurtta her köşeye gidebilecek, “YAŞAM ARABASI” olarak adlandırdıkları arabayla okullarda animasyonlu ve çocukların katılabileceği eğitsel faaliyetler, kalabalık yerlerde standlar kurulup, gösteriler yapılacak. Hoparlörle “BİR KAP YEMEK, BİR KAP SU”, “ONLARI TERKETMEYİN” gibi mesajlar verilecek. Gönüllü ve duyarlı insanlarla “hayvan hakları grupları” oluşturulacak. Bunların hepsi de harika çabalar, gelişmeler değil mi? Bu arada, sokaklara hayvanlar için gönüllüler tarafından konulan su kaplarını bile “birilerinin” kaldırdığı haberleri geliyor. Biraz insaf, biraz dikkat lütfen, muslukları yalıyor zavallılar!

Ruhat Mengi/Vatan

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget