Ortak Metindeki Özgürlük - Mustafa Balbay

Desem ki:
Temiz hava insan yaşamı için çok
önemlidir. Böyle bir ortamda yaşamak herkesin temel hakkıdır.
Buna verilecek yanıtlardan biri şu olacaktır:
Tabii ki öyle; böyle bir genel doğruyu vurgulamanın ne anlamı var.
Onu bir de sürekli kirli bir havada yaşamak zorunda kalan kişiye sorun!
AKP ile CHP’nin kamuoyuna 11 Temmuz’da açıkladığı ortak metinden sadece bir cümleyi paylaşıp irdelemek istiyorum.
Meclis’in önemi ve sorunların çözüm yeri olduğu vurgulandıktan sonra şu cümle geliyor:
...Anayasa dahil, tüm mevzuatın hukukun üstünlüğü çerçevesinde ve kuvvetler ayrılığı ilkesi dikkate alınarak, özgürlükleri genişletici bir anlayışla yorumlanması ve uygulanması gerektiğine inanıyoruz.
Cümlenin anlamı açık; hukuk, özgürlüklerin genişletilmesinden yana olmalı.
***
Girişteki örnekte olduğu gibi pek çok kişi bu cümleyi herkesin bildiği genel doğrulardan biri olarak gördü, geçti.
Onu bir de yargılananlara sorun!
Silivri yargılamalarında hukukun bütün temel değerleri tersine dönmüş durumda.
Tutuksuz yargılamanın esas olması gerektiği, ancak uygulamada bunun tam tersinin yaşandığı büyük ölçüde kamuoyuna anlatılabildi. Devletin tepesinden sokağa kadar herkes bunun yanlışlığını görüyor, sorulursa söylüyor.
Ancak yargılamaların ayrıntılarında ortaçağ mantığını aratmayacak uygulamalar var.
Birkaçını paylaşalım...
Evrensel hukuk ilkelerinden biri şu:
Şüpheden sanık yararlanır.
Hiçbir özel açıklamayı, yorumu gerektirmeyecek, net bir ilke. Eğer ortada suçun işlendiğine dair, delillere dair bir şüphe varsa, bu sanığın lehine bir durumdur.
Silivri’de şöyle:
Şüpheden hâkim ve savcı yararlanır.
Suçüstü durumu olmayan, işlenmiş herhangi bir suçla kanıtlı bağlantısı bulunmayan kişilerin başlıca tutukluluk gerekçesi şu:
Kuvvetli şüphe.
Bir başka temel ilke:
Ceza yargılamalarında, delilden suçluya gidilir.
Silivri’deki uygulama şu:
Sanıktan delil üretilir.
Duruşmalardan birinde sorgusu yapılan sanık telefon konuşmalarıyla ilgili ayrıntılı bilgi vermek istemeyince şöyle uyarıldı:
Konuşun ve anlatın. Eğer konuşmazsanız, gerçeğe ulaşamayız.
Zira ortada delil olarak somut bir şey yoktu.
Bir başka sanık da iddia makamının sorularına tek tek yanıt vermek istemediğini, ancak soruların okunup kayda geçmesinin ardından avukatının yanıtlayacağını söyledi.
Şu karşılık verildi:
Biz soracağımız soruya verilecek yanıtlardan yeni sorular üretecektik. Toplu halde sormanın bir anlamı yok!
Bir başka evrensel ilke:
Kişi neyle suçlanıyorsa, iddia eden bunu ispatlamak zorundadır.
Silivri’de bu da tam tersine işliyor; sanık suçsuzluğunu ispatlamak zorunda! Hatta ispatlamanız yetmiyor, şüpheleri de gidermeniz gerekiyor.
***
Verilebilecek onlarca örnekten birkaçını paylaştık...
Şeffaf karanlık diye özetlenebilecek garip bir dönemden geçiyoruz. Bütün hukuksuzluk göz önünde, ama gören yok.
Toplumun önemli bir kesimi alıştı. Alışmayıp dile getirenlere de aynı şeyleri söylüyor muamelesi yapılıyor.
Ortak metinde vurgulananlar eğer genel doğruysa, herkesin kabul ettiği gerçeklerse, o zaman bunların yaşama geçmesi için de mücadele etmek gerekiyor.
Son operasyonlarla birlikte yaşamın şu gerçeğini bir kez daha anımsatmak isterim:
Bir kişi yaşamı boyunca suç işlemeyeceğine dair söz verebilir, ama hiç yargılanmayacağına dair söz veremez. Beklemediği anda, beklemediği bir suçlama ile karşı karşıya kalabilir.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget