İlk tepkim, David Cameron’la Rupert Murdoch’u “Google”lamak oldu….
“David Cameron Murdoch bağlantısı/connection” yazdığımda, karşıma hemen üç yazı çıktı:
İlk iki yazı 2008’de yazılmış. Yani David Cameron’un Başbakanlık koltuğunu devralmasından iki yıl önce…
“Guardian” ve “Independent” gazetelerinde yayımlanan yazılar, 2008 yazında Cameron’un, Murdoch ailesinin 56 metrelik teknesinde yaptığı bir tatil durağını anlatıyor.
Murdoch ailesinin jeti; İngiltere’den Cameron’ları alıp önce İstanbul’a, oradan Yunan adası Santorini’ye götürmüş...
Cameron’lar, Santorini’de Murdoch’ların teknesine binmiş…
Teknede geçirilen bir geceden sonra, Murdoch’ların özel “Gulfstream” jeti o dönemde henüz daha ana muhalefette olan Cameron’u, ailesiyle yaz tatilini sürdürdükleri Türkiye’ye (Dalaman’a) tekrar bırakmış…
İki gazete, maliyeti o dönem “34 bin” sterlin olarak hesaplanan, ancak Cameron’lara “beleşe” mal olan “Murdoch jeti ile ulaşımı” problem yapmış ve son tahlilde konuklarla Murdoch’lar arasındaki “yakınlaşmayı” sorgulamış.
2009 sonunda “Independent”ta yayımlanan üçüncü yazı da merak edilen yakınlığı gündeme taşıyor: “Cameron Murdoch’la bir anlaşma mı yaptı?” başlığını taşıyan bu yazıda, “Muhafazakâr liderin, (2010 Mayıs’ındaki) seçimi kazanması halinde, Murdoch’a bazı vaatlerde bulunduğu” belirtiliyor…
Cameron’un kısaca seçim öncesi Murdoch’a -“medya desteği” karşısında- bir “kıyak” vaat ettiği anlaşılıyor…
Murdoch’a vaat edilen “kıyak” bugün büyük olasılıkla Britanya’nın nefesini tutarak izlediği “BSkyB” satışı…
Avustralyalı medya devi Murdoch; yüzde 39’una sahip olduğu dijital uydu kanalı “BSkyB”nin tamamını satın almak için atakta.
“BSkyB satışı”, Murdoch için öyle önemli ki; Cameron’a başbakanlık yolunu açan büyük medya desteği, muhtemelen uydu kanalın satışında engel çıkarılmaması karşılığında -Türkiye ve Yunanistan sahilleri açıklarındaki o tarihi Ege gezisinde-vaat edilmiş bulunuyor!
Cameron’la Murdoch’un “al gülüm-ver gülüm” ilişkileri böyle başlıyor.
İlişkinin mimarı: Coulsan
İlişkinin bir numaralı mimarının da yıl başına dek İngiltere Başbakanı’nın iletişim danışmanlığını yapan Andrew Coulson olduğu anlaşılıyor.
Andrew Coulson 2007 yılına dek, son sayısı bugün basılan ve Murdoch’un gözbebeği üç milyon trajlı “News of the World” gazetesinin (NoW) genel yayın yönetmenliğini yapmış.
Coulson 2007 Ocakı’nda, kısım kısım şimdi su yüzüne çıkan telekulak skandalının henüz ilk aşamasında, NoW’daki görevini bırakmak zorunda kalıyor…
Ve hayret ki ne hayret… Hatırı sayılır “skandal” nedeniyle görevinden olan gazeteci, öyle kıyıda kenarda bir iş değil.. o dönemde hâlâ ana muhalefette olan ve Murdoch imparatorluğu ile safları sıkılaştıran Cameron’un yanında hemen iş buluyor.
Coulson; gazetesinin düştüğü bir skandalın ortasında “İngiliz Muhafazakâr Partisi’nin” iletişim danışmanlığına terfi ediyor!
“Telekulak” skandalının İngiltere’de ilk günden izini süren “Guardian” başta olmak üzere; Cameron’u “Coulson’u o göreve getirme!” diye uyaranlar oluyor. Ama nafile!
Agresif bulvar gazetesi NoW ekolünden gelme Coulson’un; “Muhafazakâr Parti’yi halka yakınlaştırmakta”(!) yarar sağlayacağı savıyla, Murdoch imparatorluğuyla bağlantı halkası kuran “iletişim danışmanı” işe alınıyor…
“Guardian” gibi Murdoch medyası dışındaki gazeteler, ne var ki pes etmiyorlar. Ve Cameron’un başbakanlığa, Coulson’un da başbakanın “spin doctor/propaganda danışmanlığına” yükselmesinin ardından; “danışmanı” kıskaca alarak pres uyguluyorlar.
Sonunda önceki gün gözaltına alınan Coulson, 2011 Ocakı’nda eli mahkûm, başbakanlıktaki görevini bırakmak zorunda kalıyor…
Cameron’un inandırıcılık kaybı
Coulson’un göbeğinde bulunduğu NoW skandalı öyle büyük ki skandalın genişleyen halkalarına Cameron ve dünya devi Murdoch’un takılması işten bile değil.
Başbakanın eski basın danışmanı Coulson’a yöneltilen suçlama “rüşvet”, yani yolsuzluk.
NoW genel yayın müdürlüğü yaptığı dönemde Andrew Coulson göz yumduğu telekulak dinlemelerinin yanı sıra polise bilgi karşılığı “rüşvet” vermiş olmakla suçlanıyor.
Bu çapta bir “medya yolsuzluğuna” adı karışan birini göz göre göre “danışman” alan Başbakan; “istifa baskısı” ile olmasa da “inandırıcılık kaybıyla” karşı karşıya.
Tüm inandırıcılığını, okurlarını, reklam verenlerini ezcümle yitiren ve bu nedenle bugün kepenk indirmekten başka çaresi kalmayan NoW’un patronu Murdoch ise emellerini bağladığı “BSkyB” satışını elden kaçırmak tehdidiyle yüz yüze geliyor.
Küresel Murdoch imparatorluğu hisselerinin borsada serbest düşüşe geçmesi de ayrıca bir risk.
Velhasıl adına kısaca “post demokrasi/demokrasi sonrası” denilen ve büyük medya imparatorlarıyla kol kola giren büyük siyaset adamlarını içeren bir büyük “sistem krizi” bu.
Kapsama alanı içinde “medya krizi”, “etik krizi”, “medya ve siyasetin kredibilite krizi”... ne isterseniz var.
Bu yüzden artık “skandal” tanımı yetersiz kalıyor.
Yorum Gönder