TCK’nin 312. maddesine göre ‘hükümeti yıkmaya teşebbüs’ ile suçlanan 19 asker için müebbet istenmiş.
Bu haberi Zaman gazetesi yayınlamış. Yani davanın gizliliğinin önemi yok. Bu davada müdahil avukatların bile haberi olmadan ki, bunlar yazıldı, söylendi yandaş gazete bunu nasıl haber alıyor? Hukuk iğfal ediliyor!
Müebbet hapis istemi! Güçlü Ordu, varlığımızın, birlik ve bütünlüğümüzün ve Türkiye Cumhuriyeti’nin garantisi iken düştüğü durum her yurtsever vatandaş gibi beni de çok üzdü.
Yıllardır TSK’nin moral gücünü çökertmek, bitirmek, kendine olan güvencini yok edebilmek için gizli eller sistemli bir şekilde çalıştılar.
Biliyoruz, çeşitli iddia ve ihbarlarla sabaha karşı evleri basılarak gerek muvazzaf gerekse emekli subaylar birer kanlı katil, terörist gibi elleri kelepçelenerek gözaltına alınarak hapislere tıkıldılar.
Yandaş basın onların haklarında yıpratıcı bir kampanya başlatarak henüz hâkim karşısına bile çıkamamış şerefli komutanlarımızı birer vatan haini göstererek propaganda yarışına girdi adeta.
Bu Türk Subayları millete, vatana ihanetle suçlandılar. Hükümeti yıkmakla suçlandılar.
İşte bunlar henüz iddia safhasındayken kamuya gerçekmiş gibi yansıtıldı.
Her zaman diyoruz ki, her insan suçu sabit görülene kadar masumdur. Bunu biz değil insan hakları bildirgesi söylüyor.
Daha önceki yazılarımda ne demiştim hatırlayın. Siyasi satranç oynanıyor ve bu oyun ABD ajanları tarafından oynanıyor.
Türk Ordusunu yenemeyen emperyalist, faşist güçler, İstiklâl Savaşı’ndan sonra meclisin içinde olan padişah yanlıları Batı işbirlikçisi gericilik ve bölücülükten yana olanlarla yıllarca yer altında faaliyetlerini sürdürdüler. Hükümetin, devrimci millî güçlerin elinde olması
İsyanları, gericiliği kararlı bir şekilde bastırmıştı. (Şeyh Sait isyanı gibi.)
Nakşibendîlerin o dönem bölgedeki en önemli ismi olan Şeyh Sait’in İsyan gerekçesi halifeliğin kaldırılmış olmasıydı. Kemalist iktidara karşı emperyalizmin doğal müttefiki olan Şeyh Sait İngilizlerle işbirliği içinde hareket ederek Musul ve Kerkük sorununun İngilizler lehine çözülmesini istiyordu. Yani resmen vatan hainiydi.
Şeyh Sait, Atatürk Devrimlerinin ve Atatürk’ün bir numaralı düşmanı olan adamdı.
BDP’liler Şeyh Sait’i Cumhuriyet’e ve Mustafa Kemal’e isyan ettiği için “şehit” ve “kahraman”, onu idam edenleri ise katil olarak ilan ediyorlar. Geçtiğimiz Haziran Ayında Diyarbakır’da mitinge dönüştürülen anıda bölücü terör örgütü lehine atılan sloganlar halen o günlerin devamı gibiydi. Tüm bu olanlara sessiz kalan AKP, BDP ‘lilere Özerklik ilanı için büyük cesaret verdi.
Bu durumda Atatürk sayesinde cumhurbaşkanı, başbakan olmuş kişiler bölücülere ödün vermediler mi acaba?
Oysa Kürtlerin lideri olduğu iddia edilen Öcalan bile 2000 yılında PKK’nın yayın organı Serxwebun dergisinde yayınlanan yazısında, Şeyh Sait isyanını gerici olarak nitelemiş ve Kemalist iktidarın bu isyanı bastırırken haklı olduğunu söylemişti.
Gelelim ordumuza; Ordumuz düşmanla işbirliği mi yaptı? Halkı toplayıp hükümete karşı kışkırttı mı? Yoksa BDP’ liler gibi kırmızıçizgiler çizerek, özerklik ilan ederek vatanı bölmek mi istediler?
Aslında Türk Ordusunun üzerine gidilmesi olayı, Atlantik sistemine girildiği yıllarda başlamıştır.
Dikkatli bakılırsa, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 Amerikancı darbeleri, aynı zamanda Orduya darbe olarak planlanmış ve uygulanmıştır. Atatürk Devrimi’ne bağlı binlerce subay tasfiye edilmişti.
1994 yılında Org. İsmail Hakkı Karadayı’nın Genelkurmay Başkanı olmasından sonra, Türk Ordusu Kuzey Irak’ta ABD’ye rağmen uygulamalara yönelmiş 1995 Martındaki Çelik Harekâtı’yla ABD’nin işgal ettiği topraklara girerek PKK’ye ağır darbeler indirmişti.
Türk Ordusu güçlü ve yılmazdı. Biz öyle generaller gördük, okuduk ki onların yerleri tarihin altın sayfalarında yer alacaktır mutlaka.
Bitlis Paşanın helikopterinin düşürülme olayını unutmayalım. Ordumuz hakkında yazılacak o kadar güzel, gurur duyacağımız şeyler var ki. Hangisini anlatalım.
Tabi bunların yanı sıra AKP ye destek çıkan generallerimiz de olmuştur. Mesela Org. Büyükanıt ve Org. Başbuğ, AKP’yi güçlü gösteren tutumlarıyla AKP’ye en büyük desteği sağlamışlardır.
Başbuğ, sık, sık Türk Ordusuna karşı psikolojik harekât yürütüldüğünü söyledi ve sadece asimetrik savaşın psikolojik cephesine dikkatleri çekti. Ancak bu psikolojik harekâtı yürüten düşmanın kim olduğunu milletine açıklama kararlılığını ve cesaretini neden gösteremedi acaba?
Bu kadar subay tutuklandığı zaman sanki hiç oralı olmadı bile. Acaba kendisi o ordunun içinde değil miydi?
Bu sorular çoğumuzun beynindedir sanırım. Büyükanıt emekli olduktan sonra altına verilen zırhlı araç ve başbakanın onunla mezara kadar götüreceği sır konuşma neydi?
****
Başbakanın aklında kendi ordusunu kurmak gibi bir hayal var sanırım. Bu ordu polis ordusu olmayacaktır bence.
Terörle mücadele de Polisin de görev almasını isteyen başbakan henüz profesyonel birliklerle polis arasında nasıl bir görev bölüşümü olacağını anlatmadı.
AKP önce polisi askerlikten muaf tutmaya kalktı şimdi ise polis ordusu kurmaya mı kalkıyor?
Arada rekabet mi yaratacak?
Yok, yok hiç sanmıyorum. Nedenine gelince polis örgütü içinde de Fethullah Gülen örgütlenmesi iddiası var. Fethullah Hocanın Türkiye’de Humeyni gibi dönmesi ve Türkiye’ye egemen olması söylentileri de var ayrıca.
Amerikanın parası ile güçlenmiş her yerde okullar, ışık evleri açmış kendine bağlı bir çeşit tebaa yetiştiriyor veya yetiştirmiş değil mi?(Ilımlı İslam teorisi.)
Eeee, başbakan bu kadar söylemler, iddialar ortadayken başkasına bağlı bir ordu neden kursun ki? Nasılsa keyfi tıkırında onun.
Bir 23 Nisan bayramında küçük öğrenciye dediği gibi astığı astık, kestiği kestik.
Türk Ordusu emrinde ve yarı parçalanmış durumda. Kendine bağlı adamları koyar oraya olur biter.
Çıkarttığı yeni yasa ile de yüksek askeri şura kararlarına göre ordudan uzaklaştırılan subaylara af gelecek veya geldi.
Böylece ne kadar cumhuriyet ve Atatürk düşmanı asker varsa yeniden devlet ve asker kadrolarına yerleştirilecek. Al sana ordu işte!
Cumhurbaşkanı veya başkan olacak belki de padişahlığını ilan edecek. Neden başkasına çalışsın ki?
****
Bir önceki yazımda bunca şehit vermemizin profesyonel askerlerin dağa gönderilmediğinden hep acemi gencecik fidanlarımızın yollandığından bahsetmiştim.
Mehmet Ali Şahin terörle mücadele için daha profesyonel mücadele etmek gerek. Keşke daha önce bunu düşünseydik demiş. Bunu itiraf etmesini güzel ve samimi buldum. İnşallah biran önce girişim yapılır.
Polis ordusu,19 asker için” müebbet hapis” diye gündem tutulurken öte yandan Özerklik davası kaynamasın diyorum.
Son olarak şöyle diyorum sevgili okurlarım;
Verilecek, bölünecek bir karış toprağımız yoktur, bu böyle biline.
Atatürk, bütün devrimciler gibi, karşıdevrim tehlikesini yıllar önce görmüştü. Nutuk, Bursa Nutku ve somut olarak son vasiyeti bunu gösterir. Vatan savunması, bir bakıma laik cumhuriyetimizin ve onun devrimlerinin savunulmasıdır. Hiç bir şey için geç kalınmış sayılmaz. Yeter ki andımız vatan olsun.
Sevgilerimle.
Tünay Süer
Yorum Gönder