Ey Paşalar, çok mu lazımdı o tören? - Can Ataklı

Tekrarlamakta yarar var; Ergenekon Davası’na tümden karşı mı çıkıyorum? Hayır, ama bu davayı temel alıp, her türlü hukuksuzlukla muhalefetin sindirilmek istendiğine de inanıyorum.

Balyoz Davası’na şüphe ile mi bakıyorum? Evet. Çünkü bu davanın üzerinden Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yıpratılmaya ve bunun da ötesinde Cumhuriyet tarihinden intikam alınmak istendiğine inanıyorum.

Her iki dava ile ilgili kuşku ve endişelerimi dile getirdiğimde, hele askerin yerin dibine batırıldığını söylediğimde yürekleri Türkiye sevgisizliği ile karamış malum bir çevre hemen ayağa kalkıyor “Vay darbeci, postalcı, statükocu, vesayetçi, demokrasi düşmanı” sloganları ile saldırıyor.

Askerin bütün olanlara karşı sessiz kaldığını söylemek “Darbe mi yapsınlar yani?” zevzekliğine yol açmıyor mu, işte ona ifrit oluyorum.

Hayır, tepkisiz kalmanın karşılığı “darbe” değildir.

Ama her kurum gibi ordu da yeri geldiğinde kendini savunabilmeli, demokratik hukuk devleti çerçevesinde sesini çıkarabilmeli, en azından bir tepki mesajı verebilmelidir. Dünyanın her yerinde de bu böyledir.

Örnek bir tepki mi istiyosunuz? Vereyim.

Önceki gün Harp Akademileri’nde “mezuniyet töreni” yapıldı. Gazeteler bu töreni “İlk kez komutansız tören” başlıklarıyla duyurdu. Komutan yok, çünkü “darbecilikten, teröristlikten, çete üyeliğinden” tutuklu.

Şimdi anlı şanlı paşalara sormak iterim; Çok mu gerekliydi o tören? 169 yıldır yapıyorsunuz zaten, bu sefer de yapmayıverin.

Cumhurbaşkanı orada, Başbakan orada, Savunma Bakanı orada, Genelkurmay Başkanı ve tüm Kuvvet Komutanları orada.

Ama o önemli günün asıl sahibi komutan Hasdal’da.

Üstelik 13 askerimiz şehit edilmiş, Türkiye’nin başına musallat olmuş bir kesim askerlerimizin bizzat Silahlı Kuvvetler tarafından öldürüldüğünü söyleyecek kadar ileri gidiyor, hükümet askerine güvenmediği için bir de sivil savcı soruşturması yaptırıyor.

Şaşaalı tören yapan bu paşaların hiç mi vicdanı sızlamaz, hiç mi arkadaşlık dostluk duyguları yoktur, hiç mi vefa duygusu taşımazlar?

Tepki ille “muhtıra vererek” ille içinde “laiklik kaygısı” taşıyan bildiriler yazarak, devir törenlerinde imalı konuşarak ve sonunda ille “darbe yaparak” gösterilmez.

“Bin yıllık tarih”ten söz ederken, bunun taşıdığı sorumlulukla da hareket edilmelidir. Harp Akademileri mezuniyet töreni bu yıl tamamen içe dönük yapılıverir, bir tepki, bir kırgınlık, bir duyarlılık gösterilirdi.

Bazı tutum ve davranışların yasal hiçbir yaptırımı olmayabilir, kamuoyunun dikkatini bile çekmeyebilir, ama bin yıllık bir kurumun onurunu kurtarır.

Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik çok ağır saldırı, iftira, yalan, karalama ve sindirme kampanyasının yürütüldüğü doğrudur. Buna karşı ordunun tutumu buna çanak tutmaktan ileri gidememektedir.



*****


Türk Lejyoner’den PKK terörüne bakış

Fransızların ünlü Lejyoner Birliği’nde 10 yıl görev alan ve 25 yıldır Fransa’da yaşayan Halit Karan adlı okurumdan bir mektup aldım. Karan mektubunda Türkiye’de yaşanan terör olaylarından büyük üzüntü duyduğunu belirterek, benzer mücadelelerde yer almış biri olarak deneyimlerini anlatıyor.

“Son şehit haberlerinde Türkiye’de PKK’nın hiçbir terör örgütünün sahip olmadığı bir medya desteği ve moral üstünlüğe sahip olduğunu gördüm. Bu konudaki görüşlerimi belirtmek istiyorum” diyen Karan bakın neler yazmış;

BİRİNCİSİ: Siyasi irade. Dünyada büyük devletler terör örgütleri ile gizli görüşmeler yapabilir ama bunlar asla kamuoyuna sızmaz. Sızması demek üstünlüğün terör örgütüne geçmesi demektir. Apo ile görüşmeler beceriksizce götürülmüştür. Apo, devletle antlaşmaya vardığını söyleyerek devleti yola getiren imajı yapmış, örgütünde daha da güçlenmiş, Türk halkı ise devletin ne karşılığı anlaştığı sorusuna dalarak yenilgi ruh haline kavusmustur. Apo ile görüşmeler kamuoyunun duyacağı ve bileceği şekilde yapılırsa ne askerinizde ne polisinizde moral kalmaz, ama buna mukabil teröristler daha da öz güven kazanırlar.

İKİNCİSİ; Düzenli bir ordu her ne kadar timler kursa da vurkaç yapan bir yapıyla tam başarı elde edemez. ABD ve koalisyon güçlerini Körfez savaşında cepheden çok şehirler içindeki örgütler uğraştırmıştır ve en büyük kayıpları oralarda vermişlerdir. Sadece askeri yöntemlerle kaynağı yurtdışında olan bir örgüte karşı başarı şansınız çok azdır.

ÜÇÜNCÜSÜ; Moraldir. Moral üstünlük karşı taraftaysa askerinize daha fazla saldıracaktır. Zira saldırdıkça askerinizin morali bozulur, örgüt ise hem halkı hem de elemanları nezdinde daha da güçlenir. Maalesef ki TSK’nin moral üstünlüğü şu anda yok.

DÖRDÜNCÜSÜ; PKK hücreler oluşturarak çalışmaktadır. İstihbarat birimlerinin en zorlandıkları yapı budur. Çünkü 2-12’şerli hücreler birbirleriyle çok fazla haberleşmezler. Nereye saldırı yapılacağı üstten söylenmez, sadece ne zaman yapılacağı söylenir, yerini ise en uygun olan hücre kendisi belirler.

Cevabını merak ediyorum; ABD 11 Eylül saldırısından sonra ilk iş olarak ne yaptı? Afganistan’a girdi. Peki aynı stratejiyi Türkiye uygulayabilir mi, ya da izin verilir mi?



*****


Gök gürültüsü

Yaşlı karı koca yataklarını ayırmışlar, kadın çatı katında, adam zemin katta uyumakta, gece yarısı gök gürültülü sağanak yağmur başlayınca kadın aşağı kattaki kocasına korkuyla “Çabuk buraya gel, acayip gök gürültüsü var!” diye bağırmış. “Ne gereği var ki?” diye cevap vermiş kocası, “Buradan da çok net bir şekilde duyuluyor..!” (Yıldırım Tuna)



*****


‘Şu çılgın Türkler’ Rusça’ya çevriliyor

Kurtuluş Savaşını destansı biçimde anlatan ve 1 milyon 500 binin üzerinde satan “Şu Çılgın Türkler” kitabı Rusça’ya çevriliyor. Daha önce Japonca’ya da çevrilen “Şu Çılgın Türkler” kitabının Rusçası Eylül 2012’de Uluslararası Moskova Kitap Fuarı’nda ilk kez Rus okurlarıyla buluşacak.

Yazar Turgut Özakman’ın kitabının sunulacağı Moskova Kitap Fuarı’nda Türkiye’nin de onur konuğu olacağını öğrendim.

Kitabın çevirisi Rusya’da yaşayan Türkolog Profesör Tevfik Melikov yapacak. Kitabın Rusça’ya çevrilmesi kararını ise Rusya Federasyonu Kültür Bakanlığı tarafından desteklenen Rusya Kültür ve Sanat Vakfı verdi. Kitap Rusça konuşulan bütün ülkelerde satışa sunulacak.

Kitabın Rusça’ya çevrilmesinde Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Yayımlar Genel Müdürlüğü de destek veriyor.



***


“Başbakan’a dokunmak bile bence ibadettir” diyen AKP’li vekilimize, “Dokunulmazlıkları kaldırıp Başbakan dahil her siyasiye dokunalım ve ibadetin büyüğünü yapalım!” desek nasıl olur? (Gani Yıldız)

Can Ataklı/Vatan

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget