Osmanlı’yı tarihe havale eden Talat-Enver-Cemal üçlüsü acaba bugünkü Tayyip-Abdullah-Bülent Arınç üçlüsüne ne kadar benziyor?
İşte birkaç tespit:
1) Enver-Talat Cemal üçlüsü idealistti, Tayyip-Abdullah-Arınç üçlüsü ise intikamcı.
2) Enver-Talat-Cemal üçlüsü ütopikti, Tayyip-Abdullah-Arınç üçlüsü ise hamasi.
3) Enver-Talat-Cemal üçlüsü maceraperestti, Tayyip-Abdullah-Arınç üçlüsü ise teslimiyetçi.
4) Enver-Talat-Cemal üçlüsü pratiğe, Tayyip-Abdullah-Arınç üçlüsü ise ideolojiye bağımlı.
5) Enver-Talat-Cemal üçlüsüne göre İmparatorluk koşullarında bile ülkenin omurgası Türklerdir... Tayyip-Abdullah-Arınç’a göre üniterlik sıralarında bile Türklük otuz ayrı etnik yapıdan biri ve dolayısı ile milletin de otuzda biridir.
6) Enver-Talat-Cemal üçlüsü hiç kayırmacılıkla, yandaşlıkla, para ve servet ile anılmadılar,Tayyip-Abdullah-Arınç üçlüsü ise hâlâ anılıyorlar.
7) Enver-Talat-Cemal üçlüsü tepeden inmeci, yani aleniydiler, Tayyip-Abdullah-Arınç üçlüsü ise işlerini usul usul kurnazca görüyorlar!
8) Enver-Talat-Cemal üçlüsünün gizli gündemleri yoktu, Tayyip-Abdullah-Arınç üçlüsünün gizli gündemi olduğu dillerdedir.
9) Enver-Talat-Cemal üçlüsünün amacı devleti kurtarmaktı, Tayyip-Abdullah-Arırnç üçlüsünün amacının ise devleti ele geçirmek olduğu kaydediliyor.
***
BORÇ ALAN...
Osmanlı’nın son günleri ve bugün?
Dün bu sütunda yayınlanan “100 yıl önce ve bugün!” başlıklı yazımız fevkalâde ilgi topladı. Meğer aynı bakışlar epey bir süre önce İlhan Kesici tarafından TBMM’de dillendirilerek Osmanlı’nın sonunu getiren olguların bugün de Türkiye’yi tehdit ettiği tarihsel seyir sunularak ortaya konmuş.
İşte İlhan Kesici’nin Meclis’te yaptığı o konuşmanın özeti:
“Sayın başkan, Sayın milletvekilleri;
Sene 1853-1856 Kırım Harbi:
Kırım Harbinin yükünü Osmanlı İmparatorluğu taşıyamamış, 1854 yılında ilk borçlanmayı yapmış.
1854-1874 arasında 15 büyük borçlanma yapmış; gelmiş 1875 yılına.
Bakmışlar ki, 1875 yılında devletin faiz borcu, devletin toplam varidatının yüzde 25’ini aşmıştır.
Şimdi ne? Devletin borcu toplam varidatının nesi?
O, 1875’te Düyûn-u Umumiyeye doğru giden yolda yüzde 25’i idi, şimdi ki rakamlar da ortada!
Bunun arkasından Osmanlı İmparatorluğu ” 1875 Ramazan Kararnameleri “ olarak adlandırılan hale gelir. Ramazan Kararnameleri ne demek?
Şu: Denildi ki, faizlerin borcunu bu devlet ödeyemiyor. Alacaklılarına da söylüyor, ahalisine de söylüyor.” Ben bu faizleri ödeyemiyorum. “
Peki, ne yapayım?
Bir: Faizler 5 yıl için yarıya indirildi, (faiz alacaklılarına da söylüyor).
Peki, borçlar? Borçlar da şöyle oldu: Borçların yarısını nakden ödeyeceğim, yarısını da tahvilat ile ödeyeceğim.
Başka? Şimdiki tabiriyle devalüasyon. Altının değeri 235 kuruş idi, altının değeri 900 kuruşa çıktı. Yani, neredeyse yüzde 300’ün üstünde bir devalüasyon...
Bütün bunlar kesmedi, yetmedi. Geldik 1875 idi, 1879’a.
O zaman ” Rüsûm-u Sitte İdaresi “ diye, yani ” Altı Vergi İdaresi “ diye bir idare kuruldu. Daha Düyûn-u umumiyelere gelmedik.
Bu idare ne yaptı? Türkiye’nin 6 vergisinin 10 yıllığına tahsilini Galata bankerlerine verdi.
Bu da yetmedi, bu da kesmedi devletin içinde bulunduğu hali. O zaman geldi 1881 yılına.
İşte, deminki söylediğimiz:
Düyûn-u Umumiye-i Osmaniye Varidat-ı Muhassase İdaresi.
Düyûn-u Umumiye İdaresi dediğimiz idareye.
Ne zamana kadar sürdü? 1933 yılına kadar sürdü.
1933 yılında Paris’te Paris Konferansı yapıldı, Osmanlı borçlarının tasfiyesiyle ilgili. O zamana kadar başımızın belası olan bir hal olmuştur.
Değerli arkadaşlar,
Elbette, şimdiki dünya Osmanlı İmparatorluğunun zamanındaki dünya değildir.
Şimdiki düyûn-u umumiyeler, olur ise eğer, Osmanlı İmparatorluğu zamanındaki düyûn-u umumiye tarzında olacak da değildir ama, herhalde post modern bir düyûn-u umumiye halinde bir başka halle Türkiye karşılaşacaktır.... ”
Evet tarih bilen ve bugünün Türkiye tablosuna vakıf olan İlhan Kesici gibiler tarihe not düşecek şekilde ikazlar yapıyor da duyan-anlayan olsa!
Yorum Gönder