Zimmet, kalpazanlık, resmi evrak ve kayıtlarda sahtecilik, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak, suçu ve suçluyu övmek, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek, ihaleye fesat karıştırmak, görevi suistimal, görevi kötüye kullanmak, korku-kaygı ve panik yaratacak tarzda silahla ateş etmek, görev sırasında keyfi muamele, görevli memura hakaret, dolandırıcık, hakkı olmayan yere tecavüz, sahte belge düzenlemek…
Bunlar ne?.. Bunlar, Ankara Adliyesi’ndeki davada, hangi milletvekillerinin dokunulmazlıkları nedeniyle yargılanmadıklarına ilişkin soruya TBMM Başkanlığı tarafından verilen cevapta, vekillerin isimlerinin karşılarında yazanlar.
Eroğlu: Vekil olduğum için…
Okurlarıma “Dosyası Kabarık Bakanlar“dan söz etmiştim. Bazıları, aynı davanın sanıkları hakkında beraat kararı verilmesine rağmen, dosyaları ayrıldığı için sanık görülüyor. Hakkında dosyalar bulunan Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu adına Basın Müşavirliği tarafından gönderilen açıklamada şunlar belirtiliyor:
“Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Veysel EROĞLU, aleyhine açılan davaların büyük bir bölümünden beraat etmiştir. Devam eden davalarda ise mezkur iddialar hakkında milletvekili olduktan sonraki dönemde devam eden bir kısım davalardan ayırma kararı verilerek, diğer sanıklar hakkındaki yargılama devam edilmiştir. Fakat yapılan yargılamalarda Eroğlu’nun birlikte yargılandığı diğer kişiler hakkında ‘ortada suçun bulunmadığından beraat kararları’ verilmiş ve bu kararlar da kesinleşmiştir. Bakan Eroğlu’nun bu davalardan sırf milletvekili olması sebebiyle Ceza Mahkemeleri Kanunu gereğince zorunlu olarak mahkemeler tarafından verilmesi gereken tefrik kararı neticesinde sadece müvekkil açısından sonlandırılmamış bir yargılama safhası mevcuttur. Mahkeme huzurunda beraat etmiştir. Fakat usulü uygulamalar sebebiyle sadece sonuca bağlanmamış halde dava dosyalarının neticelenmesi beklenmektedir.”
Eker’in dosyası da bekliyor
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’in dokunulmazlığı nedeniyle yargılanamadığı dosyasında “Görevi kötüye kullanmak” yazıyor. Bakanlık hukuk müşavirliğine vekalet eden kişi, sanki bunları ben yazmışım gibi ağır hakaretler yağdırdıktan sonra şu açıklamayı yapıyor:
“Sayın Mehdi Eker’in Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü’nde vekalet ettiği 1996′da düzenlenen ve bir belgede ‘Olur’ parafının bulunması nedeniyle parafları bulunan diğer memur ve yöneticiler ile birlikte haklarında 2004′te soruşturma başlatılmış ve Bakanlık müfettişlerince bir ön inceleme raporu düzenlenmiştir. Ancak, Sayın Eker soruşturma tarihi itibariyle milletvekilliği görevini yürütmekte olduğundan hakkında işlem tesisinin TBMM’nce değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Haklarında soruşturma izni verilen kamu görevlileri tarafından ön inceleme raporuna itiraz edilmesi neticesinde ise Danıştay 1. Daire Sayın Eker’in de aralarında bulunduğu soruşturma kapsamındaki kamu görevlilerinin üstlerine atılan eylemler ile ilgili itirazın kabulüne ve soruşturma izni verimesine ilişkin yetkili merci kararının kaldırılmasına hükmetmiştir. Dolayısıyla kamu görevlileri hakkında herhangi bir soruşturma yapılmasına gerek görülmediği Danıştay kararı ile sabit olmuştur. Bu yüzden, Eker’in dokunulmazlığı olduğu için yargılanamadığı iddiası tamamen kötü niyetle ortaya atılmış bir iddiadır. Aynı soruşturma kapsamı içinde bulunan diğer yöneticiler için de, dokunulmazlıkları bulunmasına rağmen, yapılan işlemlerde hukuka aykırılık tespit edilmediğinden herhangi bir yargılama ve hüküm giyme söz konusu olmamıştır.”
Dileriz birileri harekete geçer
Masamda, CHP Milletvekili Sinan Aygün‘ün dilekçesinin örneği var. Hakkında açılmış ve açılabilecek her türlü davadan yargılanmak istediğini, dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar verilmesini talep ediyor. “Davalardan kurtulmak için milletvekili yapıldı” iddialarına karşılık da, AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar da, yargılanma yolunun açılması için TBMM Başkanlığı’na başvurdu… Dileriz, bu örnek alınır, birilerini harekete geçirir. Milletvekilleri, bakanlar dokunulmazlığı kaldırılmadığı sürece bazen “eften-püften” iddialar olsa bile Mehdi Eker‘in de, Veysel Eroğlu’nun da, İdris Naim Şahin‘in de bunu bilmesi gerekir…
Yorum Gönder