Sarsılan Terazi - Kürşat Başar

“On iki Öfkeli Adam”dan, “Nürnberg Duruşmaları”na kadar Amerikan sineması; “dava” filmlerini çok sever .
Dava filmleri, yalnızca hukuku tartışmakla kalmaz, aynı zamanda toplumun suça ve suçluya bakışını da zaman zaman sarsıcı biçimde ele alır. Bazen seyirci olarak bile kesinlikle suçlu saydığınız birinin nasıl suçsuz çıkabildiğini, kimi zaman sistemin baştan mahkûm ettiği insanların masum olabildiğini anlar ve kendi ön yargılarınızla hesaplaşırsınız.
Eğer biraz belgesellere meraklıysanız ve suç dosyalarını ele alan belgeselleri izlediyseniz soruşturma süreci, dava süreci hakkında da epeyce bilgi sahibi olabilirsiniz.
Polisin, seri katil ya da mafya şefi olduğuna neredeyse yüzde yüz emin olduğu kişileri bile gerçek delillerle yakalayabilmek için bazen yıllarca çalıştığını pek çok ünlü davadan öğrenebilirsiniz.
***
Türkiye’de geçmişten bugüne hukukun işleyişi pek böyle değil. Terör, ülkenin bütünlüğü gibi nedenlerle ve darbe yönetimlerinin getirdiği yasalarla (ama unutmayalım ki o yasaları çok daha uzun yıllar iktidar olan siviller de değiştirmemiştir) devletin işine gelmeyen kim varsa rahatlıkla suçlu sayılabilir.
Sıradan bir öğrenci protestosundan, sendikal bir faaliyete, bir araştırma kitabı yazıp aykırı da olsa yalnızca düşüncelerini dile getiren bir yazardan muhalif olduğu bilinen bir işadamına herkes bu tehdit altındadır...
Devletin ideolojisi iktidarlarla göre farklılık gösterebilir ama durum değişmez. İktidar değişir, suçlananlar değişir ama suça bakış ve sistemin işleyişi değişmez.
Birileri daha baştan suçlu ilan edilip toplumda da bunun altyapısı oluşturulduktan sonra binlerce sayfalık karmaşık iddianamelerle davalar açılır, insanlar tutuklanır ve uzayıp giden davalarda kişilerin kendini temize çıkartması beklenir.
***
Türkiye, Yassıada davalarını tartışıyor, oradaki kararları eleştiriyor şimdi. Ama aslında Yassıada gerçekte tam olarak tartışılmadı. Yassıada davaları, Deniz Gezmiş’ler, Barış Derneği davası, DİSK davası gibi davalar olağanüstü rejimlerin, askeri yönetimlerin dönemindeydi.
Peki ya sivil dönemlerdeki davalar?
Bunlar tartışıldı mı?
Yargı bağımsızdır diyerek birtakım yasa maddelerini her nedense bir türlü değiştirmeyerek bütün toplumu potansiyel suçlu durumunda tutmak çok önceden tartışılmalıydı.
Devlet yönetiminin “tehlikeli” bulduğu herkesin dava konusu olup tutuklanabilmesi demokratik yönetimlerde ve hukuk devletinde mümkün olamaz.
Otoriteyi kızdırdığı için hapse atılabileceğini düşünen insanlardan oluşan bir toplum da demokratik bir toplum olamaz.
Gelişmiş demokratik süreçlerde, bırakın yönetimin muhaliflerine olur olmaz davalar açılmasını, yargı, doğrudan otoriteye ve onun temsilcilerine de dava açabiliyor.
Son yıllarda izlediğimiz Ergenekon, Balyoz, Odatv davası gibi davalar, suç kavramından tutun da siyaset yargı ilişkisine kadar hukukun bütün konularının ve hukuk felsefesinin ciddi şekilde tartışılmasını, herkes için eşit hukuk normlarının belirlenmesini sağlayacak bir genel tartışmaya yol açmalı...
Bizlerin değil, ülkenin önemli hukukçularının, üniversitelerin hukuk bölümlerinin bu davaları ve işleyişi tartışması ve bununla ilgili ciddi bir şeyler yapmasının zamanı gelmedi mi?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget