Carlos Fuentes hayata veda etti. Ömrünün altmış yılı boyunca yazan ve masasında iki yarım kitap bırakan bu büyük dil ve biçem ustası en sevdiğim yazarlardan biridir. Fantastik öğelerle iç içe geçmiş çarpıcı bir gerçekçilik ve özgün sesiyle ulusal kimlik ikilemi ile amaca ulaşamamış bir devrimin hayal kırıklığını anlatan bu büyük Meksikalı yazar, insanın hem ufkunu hem de dilini açar.
Panama’da doğdu. Babası diplomattı; ABD, Şili ve Arjantin’de kaldılar. Carlos özel okullarda eğitim aldı, Meksika’ya ancak on altı yaşında döndü. Babası oğluna bir yenilgiler silsilesi olarak gördüğü Meksika tarihini öğretti. Fuentes kendi deyişiyle; ‘Meksika’yı tanımadan önce hayal etmeyi’ öğrendi. Yazarlık kariyerine 1940’larda birkaç arkadaşıyla çıkardığı dergiyle başladı. Haksızlıklara ve sömürüye isyan etmek, sessiz yığınlar adına konuşabilmek için yazar olmaya karar vermişti. Hukuk ve ekonomi okudu. Marksizmi benimsedi ve Komünist Parti’ye katıldı. Meksikalı yıldız Rita Macedo ile evliliği altı yıl, iki oğul sahibi olduğu sonraki evliliği ise ölüme kadar sürdü. Jean Seberg’le yaşadığı aşkı “Diana: Yalnız Avlanan Tanrıça” adlı romanında anlattı.
Fuentes 1960’larda çeşitli resmi görevlerle daha çok Avrupa’da yaşadı. Meksika’nın Fransa büyükelçisi olarak görev yaptı. Daha sonra Amerikan üniversitelerinde dersler verdi. Nobel Edebiyat Ödülü adayı olarak sık sık adı geçti ama almadı. Kusur Nobel jürisinin.
***
Dünyanın ilgisini Latin Amerika edebiyatına çeken yazarlar arasında yer alan Fuentes, fantezilerine temel olarak tarihi kullanır, kültürel öğeleri, masal ve mitleri toplumsal eleştiriyle birleştirir. Zengin, şiirli dili, sağlam, geniş bakışı ve kurgu ustalığı ile roman sanatına yenilikler, postmodern kurguya deneysel teknikler getirmiştir.
“Artemio Cruz’un Ölümü”, eski bir devrimcinin bir patron ve uluslararası kapitalist açgözlülüğün simgesine dönüşme hikâyesidir. Ölüm döşeğinde yatan ve geçmiş ve şimdi arasında gidip gelen Cruz yaşamını, aşklarını ve yenilgiyle sonlanmış Meksika devriminin anılarını kederle yeniden yaşar.
1975’te yayımlanan “Terra Nostra” (Bizim Toprak) ise Fuentes’in adıyla bütünleşen ve onu dünyanın en önemli birkaç yazarından biri konumuna yükselten olağanüstü bir roman. Eserin benzersiz içeriği ve sanatsal yüksekliği hayranlık ve şaşkınlık uyandırır. İspanyol ve Latin Amerika tarihi üzerinden insanın varoluş hikâyesine eğilen bu romanı Milan Kundera; “Roman tarihini değiştiren üç büyük yapıttan biri” olarak tanımlıyor. Fuentes, romanda tümüyle kurgusal bir zaman yaratmış. Kişilerinin tümü çağlar ve yüzyıllar boyunca reenkarnasyon geçirerek aşkları, arzuları ve yeni dünyalar ve yaşamlar keşfetme tutkularıyla tarihsel süreklilik içindeki rollerini oynuyorlar.
Tarih -ve roman- boyunca, din olgusu ve güdümündeki kurumların özgür insani bilincin önündeki en büyük engel olduğunu görüyoruz. Yeni bir insanlık tarihi kurmaya çalışanların gülünç ya da akıl almaz saçmalıktaki kurallara boyun eğmek ya da başkaldırmakla düştüğü durumlar ve acılar Fuentes’in büyülü gerçekliği ve benzersiz ironisiyle birleşerek öylesine masalsı bir nitelik kazanıyor ki “Terra Nostra”, her koşulda okunması gereken ibretlik bir insanlık destanına dönüşüyor.
Fuentes gibi ölümsüz bir yazarı anlatmaya bu köşe yetmez. Benim yaptığım hayatıma açıklıklar getirmiş, yazarlığıma katkısı olmuş bu büyük ustanın anısına saygı duruşu…
***
Terra Nostra - C. Fuentes
T. İş Bankası K.Yay / 2005
Çev: Bülent O. Doğan
Yorum Gönder