Neden hep o? - Güngör Mengi

Pollmark’ın son araştırmasında Başbakan Erdoğan yine “en beğenilen siyasetçi” çıktı.
Fakat AKP’nin performansı yüzde 52.4 iken Tayyip Erdoğan niçin birinciliğine rağmen partinin on puandan fazla gerisine düşmüş?
Başkanlık sistemine geçiş dayatmalarına karşı dikkate değer bir uyarı olabilir mi?
Beklemek lâzım.
Yine de on yıllık iktidar koşusuna rağmen ikinci sıradaki Kılıçdaroğlu’na 7.6’ya karşı 41.7 puanla büyük fark atan Erdoğan’ın benzersiz başarısındaki sırrı acaba nerede aramak gerekiyor?
Kemal Derviş’e CHP bir koltuk bulamadı ama AKP Derviş politikalarını inançla sürdürerek ekonomiye güçlü bir mali bünye kazandırdı ve küresel krizden bu sayede kazasız belâsız geçmeyi başardı.
Ekonomisi büyüyen bir ülkede iktidarların seçim kaybetmeyecekleri kuralı tabii ki AKP’nin başarısındaki belirleyici etkenlerden biridir. Ama hepsi bu değil.

Ezeli mağdur Türk...

Hatta daha fazlası Türk halkının tutku ve zaaflarını Başbakan’ın zamanında sömürüp zamanında yüceltmesi, öfkesiyle, azarlayan stili ile, duygusallığı ve din konularına hakimiyeti ile bir kesimin gözünde liderden daha güçlü ve etkili bir çerçeveyi doldurmasıdır.
İnternette psikiyatrist Prof. Erol Özmen’in bu konuyla ilgili bir değerlendirmesine rastladım. “Neden hep o kazanıyor?” sorusuna cevap veriyordu:
“Türk halkının iyi analiz edilerek elde edilen bilgilerin en iyi biçimde kullanılması...”
Başbakan’ın ve AKP’nin sırrı bu.
Prof. Özmen şu tespitleri yapmış:
“Kendini ezeli mağdur olarak algılayan Türk insanı, kendini Erdoğan’la birlikte umutlu bir yolculuğa çıkmış gibi hissetmektedir.
Onunla birlikte hak ettiğini alacağı duygusuna kapılmaktadır.
Erdoğan’ın en büyük üstünlüğü, her koşulda mağdur ya da mağdurdan yana görünmeyi başarmasıdır.
Bunun sağladığı özdeşleşme, Erdoğan ailesinin zenginleşmesinden kişilerin rahatsız olmalarını engelleyen bir işlev görüyor. Bu sayede sanki kendisi zenginleşiyormuş gibi hissederken bir gün kendisinin de zenginleşeceğini düşünüyor.”

Tarz değiştirme zamanı

AKP gemisini bugünkü noktaya getiren dinamiklerin daha realist ve kaliteli hale gelmesi lâzım artık.
Çünkü yükseldikçe ilerlemek zorlaşır.
Avrupa Parlamentosu’nun “Küresel Trendler 2030” raporunda Türkiye’nin daha etkili roller oynaması muhtemel üç “orta boy güç”ten biri olacağı belirtiliyor.
Ama o tarihe kadar çözmemiz gereken sorunlar hiç kolay değil:
Azınlık sorunları, enerji bağımlılığı, çevre açısından sürdürülemez kalkınma modeli, doğal kaynakların kötü yönetimi, insani gelişim noksanlıkları ve yıkıcı depremlere hazırlıksızlık...
Büyük parçasını taraftar yapmak amacıyla kitleleri kutuplaştırarak bu kilit zayıflıklar düzeltilemez.
Zihniyet değişikliği gereği kapımıza dayanmıştır.
En azından tartışırken lise münazarasından üniversiteli seminerine yükselme zamanının geldiğini görelim!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget