Acaba bu deyimi duydunuz mu?
-Malkara-Keşan! Hoppala paşam!
Aman paşalar duymasın; derhal basın savcılığını harekete geçirirler; zaten ceza üstüne ceza alıyoruz; bir de 'devletin paşasına hakaret'ten eklerler.
Ben demedim ama ötekiler dediler:
-Malkara-Keşan! Hoppala Paşam!
Ne zaman dediler?
Hani Cumhurbaşkanı Gül'ün eşi Hayrünnisa Hanım'ın türbanına sırt dönmüşlerdi ya...
Tam da o zaman:
-Malkara- Keşan! Hoppala paşam!
O günlerde türbana karşı çıkıyorlardı...
Bugün cüppeye temenna ediyorlar.
Günümüzün paşaları...
***
Gazetelerde bir fotoğraf:
Genelkurmay Başkanı Necdet Paşa, şehit binbaşı Erhan Dikmen'in cenaze töreninde ağlamış.
Ağlasın, ağlamalı çünkü...
Acaba; PKK'ya yeni imkanlar; yeni hareket alanları yaratan Suriye politikamız için Başbakan Erdoğan'ı uyardı mı? Mesela;
'Sayın Başbakanım; zaten Irak sınırını kontrol edemiyoruz. Bir de yüzlerce kilometrelik Suriye sınırı ile uğraşmayalım. Suriye ile bozuşursak PKK bu ülkede üstlenebilir. Bu yüzden gelin Beşar Esat ile bozuşmayın!' diyebildi mi?
Zannetmiyorum...
Ağzını açacak olsa laf hazır:
-Malkara-Keşan! Hoppala paşam!
'Tak-Şak Paşa'nın kulakları çınlasın; pabucu dama atıldı çoktan.
***
Ağlıyor Necdet Paşa...
Suriyeli vatan hainlerine Suriye sınırında koruma sağlanırken... Bu hainler Suriye'ye dalıp terör eylemleri düzenlerken... Suriyeli askerler bizim ordunun korumasındaki katiller tarafından katledilirken... Çok mutlu idi Necdet Paşa...
'Evin camdan iken başkasının penceresine taş atmayacaksın!'
Zaten Irak sınırını koruyamıyorsun; bir de uzun Suriye sınırını PKK'nın kullanımına sokturuyorsun...
Subayların, erlerin şehit ediliyor.
-Ölen ölür kalan sağlar AKP'nindir.
SARIKLI PAŞA İSTERİM
Nasıl olsa cüppe, sarık, türban artık her yere girecek ya...
Dünyada bir eşi daha görülmemiş bu 'kemalist zulüm(!)' bitecek ya...
-Hoş geldin sarık!
Önünde bütün liberal demokratlığımla eğiliyorum.
Ama yetmez.
Niçin orduda sarıklı, takkeli general yok?
İmanlı subaylarımızın giyinme özgürlüğü niçün engelleniyor?
Demekki Ergenekon hala etkili Genelkurmay'da...
Ne zaman ki bir cüppeli sarıklı genelkurmay başkanımız olur ise ben kendimi tam özgür hissedeceğim.
Bu laikçi kılık kıyafet milletimiz tarafından zaten hiç istenmemişti,,,
Şu kravat takanları da o kravatları ile boğup denize atmalı...
PADİŞAHIMIZ EKSİK
Türban, sarık, cüppe tamam da bir eksiğimiz var: Kavuk.
Sarık dediğin; aslında kavuğa dolanan iki metrelik bir bezdir.
O yüzden kavuğun özgürlüğü de verilmelidir.
Kavuk dediğin de süs için değildir.
Onu; padişahımız ve büyüklerimiz kullanmıştır.
Geldiğimiz noktada; kavuğu takacak bir padişaha ihtiyaç bulunmaktadır.
Öyleyse?
Hazır başkanlık tartışmasını başlattık ya...
Onu bir vites büyültelim.
Gelin 'padişahlık olmalı'yı tartışalım.
***
Ama ben Osmanoğulları'ndan bir padişah istemem.
Çünkü; Osmanlı Ailesi (Âl-i Osman), son yüzyılda Batılı bir yaşam tarzına yönelmişti.
Mesela padişahlar şarap içiyorlar; halifeler resim yapıyorlardı.
Kadın sultanlar da Frenkler gibi giyinip ata bile binmekte idiler.
Günümüzün 'laikçi(!)'leri gibi bir şey onlar.
Onlardan bir padişah istemeyiz.
Ne de olsa artık dinine diyanetine bağlı bir millet olduk Allaha şükür.
Bu yüzden de türbanlı bir valide sultan ve kavuklu bir padişah isteriz.
Böylece 'Serok Apo'ya karşı bizim de 'devletlü bir padışahımız' olur.
***
Cüppeli-sarıklı bir genelkurmay başkanı da padişahımıza her gün Divan-ı Hümayun'da bildirimde bulunur.
Cihet-i askeriyeden mızıkçılık eden çıkar ise de cevap hazırdır:
-Malkara-Keşan! Hoppala paşam!
***
Solcuları kırmak içün ikide bir darbe yaparlardı.
Bugün 19 Mayıslarda sancaklarını bile açamaz oldular.
Hele bir kaşlarını kaldırsınlar:
-Malkara Keşan! Hoppala paşam!
Yorum Gönder