Her Bebeğe, Alo! - Ahmet Tan

Türkiye’de her yıl 1.2 milyonun üzerinde bebek doğuyor. Bu kadar milyon bebeğe bez gerek, biberon gerek, patik gerek, doktor gerek, büyüyünce okul gerek, daha sonrası için ise elbette iş gerek.
Bu zincire, bir önceki yıllarda doğmuş olan, yirmi-otuz yıl öncenin “eski bebeklerinin” gereksinmeleri, nikâhlanan her çift için, “önce 3 sonra da 5” diye tempo tutmanın ekonomi, tarih ve toplum karşısındaki sorumluluğu da ortaya çıkar.
Elbette doğan her bebek, bir anlayışa göre Tanrı’nın dünyadan (ve Türkiye’den umudunu kesmediğinin) ilahi bir işaretidir!
Ama bu işaretin “beş.. beş!” diye abartılmasının izahını, hiç değilse Aileden Sorumlu Bakanlığın yapması gerekir.
Yoksa her yıl 1 milyondan fazla bebeğin doğduğu ülkemizde bebek ağlamasından ve o bebeklerin geçim darlığından ve işsizlikten anası ağlayan geçmiş ailelerinden geçilmeyecektir.
AKP iktidara geldiğinde (Kasım 2002) ülkedeki cep telefonu abonesi 550 bin idi.
Şimdi bu rakam 50 milyona dayandı.
Neredeyse 100 kat artış!
Sigara tiryakiliğine benzer bir toplumsal “cep telefonu tiryakiliği” söz konusu!
Sigaranın dumanı gibi, cep telefonu harcamaları da havaya uçup gidiyor.
Onca konuşmanın toplumsal üretime bir katkısı var mı?
Bu da araştırmaya değer.
Tütün içmek gibi cep telefonuyla konuşmanın da belli bir keyif vericiliği var.
Bu keyiften en çok keyiflenen GSM şirketleri kadar Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek,
“Ülkede çok az vergi veren var!” iddialarını “Cep telefonuyla konuşan herkes vergi yükümlüsü. Daha ne olsun?” diye yanıtlıyor.
Elbette cep telefonunun özellikle gençler ve dar gelirli kesim arasındaki sigaraya benzer tiryakiliğe dönüşmesi sağlık bakımından da endişe verici.
Yaydığı yüksek frekansın ve titreşimlerin sağlık üzerindeki zararlı etkisinden endişe ediliyor.
Ama bu nikotin gibi kanıtlanmış değil. Kanıtlayıncaya kadar ise tütün ve öteki zararlı mamuller gibi, bütçeye ilaç olmaya devam edecek.
Cep telefonu tiryakiliği, Türkiye’nin dinamik, yaşama dönük ve mutluluğa yatkın insanlar ülkesi olduğunu gösteren bir başka olgu.
Çünkü konuşmak en temel içgüdülerden birisi. Bebeklerin dünyaya ağlayarak gelmeleri, bu içgüdünün o kritik andaki en yalın dışavurumu.
Bu dışavurum daha sonraki evrelerde biçim değiştirerek yaşam boyunca sürüp gidiyor.
Cep telefonu tiryakiliğinin son 10 yılda 100 kat artmasını..
Doğan her bebeğin müstakbel bir cep abonesi olmasına, belki de ülkemizin dinamik geleceğinin ve maliyemizin sağlam bir güvencesi saymak gerekiyor.
Konuşmak açık toplumun ve demokrasinin gereği.
Bunun istisnası parlamentomuz.
“Parlamento”, İtalyanca “parlare/konuşmak” kökünden türeme.
Ve “konuşulan yer” anlamına gelse de iktidar bin türlü hile ve desise ile muhalefetin konuşma süresini kısıtlıyor.
Milletvekilleri de bunun öcünü cep telefonuyla konuşarak alıyor.
Artan maaşlara endekslenen cep ve ofis telefonu ödeneği bakımından milletvekillerimiz konuşma rekoru kırıyorlar.
TBMM’de eli tespihli milletvekilinden çok daha fazla elde cep telefonu dolaşan parlamenter var.
Kürsüde konuşulmayanlar cep telefonunda konuşuluyor.
Maliye Bakanı’nın sevinmesi de boşuna değil.

Allah mı söyletiyor?
Nice firavun, nice diktator yaptıkları zulmün bedelini
ödeyerek,
arkalarında tarih boyunca silinmeyecek kara bir leke bırakarak
bu dünyadan göç ettiler.
Recep Tayyip Erdoğan

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget