Hani hemen her konuda şehir efsaneleri vardır. Biri bir yalan söyler, biraz sonra kendisi de inanır cinsinden. Üçü doğru ise beşi yanlış çıkar. Ama kulaktan kulağa yayılır ve çoğu kez de inandırıcı etki yaratırlar.
Son dönemlerde eğitimle ilgili olumlu ya da olumsuz şehir efsanelerinin sayısında da patlama oldu. Hemen her gün farklı konuda o da değişiyor, bu da değişiyor şeklinde ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış olduğu bilinmeyen şehir efsaneleri dolaşıyor. En sonuncusundan Bakan Dinçer’in bile haberi olmadığı ortaya çıktı...
Bu konuda MEB’in kabahati yok mu? Elbette var. Eğer onlara liseli öğrencilere, evlilik yolunu açan bir taslak hazırlamasa, böyle bir tartışma niye başlasın ki!
Öyle ya da böyle, ortada bir gerçek var ki, o da ipin ucunun iyice kaçtığı.
Neyin doğru ve neyin yanlış olduğu konusunda, MEB’den resmi bir açıklama yapılmadığı sürece, şehir efsanelerine inanmamak gerekir. Ama onların da artık bu konuda daha titiz olmalarında yarar var. Çıkan her söylentide bir haklılık payı olduğunu da özellikle hatırlatmak isteriz!..
Okul öncesi eğitim?
4+4+4 tartışması bitti gibi görünse de hâlâ gizemini koruyor. Ne getireceği, ne götüreceği konusunda, her kafadan bir ses çıkmaya devam ediyor. Bu da okul öncesi eğitime gönül verenleri fazlasıyla tedirgin etmeye yetiyor da artıyor:
“Eğitim desteklenmiyor, aksine sınıf kapama girişimleri şimdiden başladı! Sayın Ömer Dinçer her konuşmasında, ‘Okul öncesi eğitimi, 48-60 ay çocuklarımızda, yüzde 100 okullaşma ile yaygınlaştıracağız’ diyor, ancak uygulama maalesef içler acısı...
Son birkaç haftadır, yakın çevremdeki öğretmen arkadaşlarımdan aldığım duyumlar, beni ve birçok meslektaşımı ürkütmüş vaziyette. Söz konusu olan durum, ilköğretim anasınıflarının, önümüzdeki seneye tek şubeye indirilecek olması. Bazı okullara yazılar gelmiş durumda, kısa zaman içinde yazı tüm okullarda olur.
Okul öncesi eğitim son 3 yıldır revaçta olmasına rağmen, çok ciddi yatırımlar yapıldı, tek sınıflı okullar 5-6 sınıfa çıktı.
Kimi okullarda öğrenci sayısı içler acısı durumda iken kimilerinde ise çok iyi. Ve bu kapanacak olan sınıflar maalesef öğrenci durumları çok iyi olan sınıflardan birkaçı.
Okul öncesi eğitime bu kadar maddi-manevi destek verilmişken, şimdi bir anda bunlardan vazgeçmek niye?
Bakanlık, okula başlama yaşı konusunda daha 60-72 ay arasında karar vermemişken, sınıflarımızın kapanma tehlikesinde olmasına anlam veremiyorum. Madem okul öncesi eğitim bu hale getirilecekti peki neden bu kadar emek harcandı, üniversitelerde kontenjanlar arttırıldı?
Kapanan bu sınıflar daha başlangıç, her gün yeni bir sınıf kapanma haberi alıyoruz. Peki, bu okullarda görev yapan öğretmenler ne yapacak? Hepsi birer norm fazlası. Kadrosunu almış bunca öğretmen bile norm fazlası olursa, atama bekleyenlerin hali ne olacak?
Felsefe ve Sosyoloji mezunları
Madem 48-60 ay arası öğrenci sayısı bu kadar az, sınıflarımız da elimizden gidecek, o zaman Sayın Ömer Dinçer neden okul öncesi eğitimi 48-60 ayda yüzde 100 okullaştıracağız diyor? Umuyorum bu yanlıştan en kısa zamanda dönülür!..”
Eğitimde tartışmalı konulardan birisi de rehberlik. Bu branşta yeterince öğretmen yok. Bu yüzden, dışarıdan alım yapılsın mı, yapılmasın mı? Yapılacak mı, yapılmayacak mı? Destekleyeni de çok, karşı çıkanı da. İşte destekleyenlerin görüşleri:
“Biz felsefe ve sosyoloji mezunlarına yönelik Talim ve Terbiye Kurulunun 11/05/2011 tarih ve 3192 sayılı kararı gereğince 2011 yılı sınırlı olmak üzere 3. öncelikli olarak çıkarılan rehber öğretmenlik alanından atanma kararının 2012 yılına uzatılmasını istemekteyiz.
Gerekçelerimiz:
1. Rehber öğretmenlik branşındaki ihtiyacın 1. sırada yer alması ve bu ihtiyacın PDR mezun sayısı ile karşılanamayacak olması.
2. PDR mezunlarının Doğu ve Güneydoğu illerini tercih etmemeleri veya tercih etmelerine rağmen aynı yıl içerisinde istifa edip geri dönmeleri ve bu durumun, Doğu ve Güneydoğudaki okullarda rehberlik hizmetlerinde aksaklıklara neden olması (Şubat atamasında 148 rehber öğretmenlik kontenjanı boş kaldı).
3. Aynı görevi özel sektörde ve milli eğitim bünyesinde biz felsefe ve sosyoloji mezunlarının yapıyor olması...”
Özetin özeti: Ortak akıl ne gerektiriyorsa o olsun!..
Yorum Gönder