Medyada haberler…
Yargının üstünde hayalet:
AKP ya da Ak Parti…
Cemaat, Camia ya da Hizmet…
Ya Adalet?
Yargının üstünde dolaşırken hayalet
Neredesin ey Adalet?
***
Demokrasi…
Laiklik…
Hukuk Devleti…
Tarafsız yargı…
Bağımsız yargı…
Anayasal yargı…
Yargıtay…
Danıştay…
Sayıştay…
Sulh Hukuk…
Asliye Hukuk…
Sulh Ceza…
Asliye Ceza…
Ağır Ceza…
Özel Yetkili Mahkeme…
Yargıç…
Savcı…
Hayaletlere mi tutsak…
Neredesin ey Adalet?
***
Vicdandır önce Adaletin kaynağı…
Sonra gelir anayasa ve yasalar!
Yasalar adaletsizliğe çanak tutuyorsa…
Vicdanlar kararmışsa…
İstediğin kadar ara…
İstediğin kadar bağır…
Neredesin ey Adalet!
***
Önce vicdanlar yargılar…
Sonra tarih.
Hem sanıkları…
Hem yasaları…
Hem mahkemeleri!
Delilleri…
Sahte delilleri…
Tanıkları…
Yalancı tanıkları…
Yargıçları…
Savcıları…
Önce vicdanlar yargılar…
Sonra da tarih!
***
Sevgili okurlarım, ben bütün yaşamım boyunca, bütün yazılarımda, konuşmalarımda, her dönemde, daima Adalete ve onun somut görevlisi olan mahkemelere, yargıçlara inancımı, güvenimi belirttim…
Sadece yüksek yargı organlarına, yüksek yargıçlara değil, ülkenin en ücra köşelerinde görev yapan mahkemelere ve onların yargıçlarına da!
Acaba bütün yaşamım boyunca bir boş inancın, bir hurafenin mi peşine takılmışım?
***
Bu yazıyı felsefi bir tartışma ile bitirmek istiyorum:
Önce birinci soru:
Baskıya, zorbalığa, adaletsizliğe boyun eğmek mi kolaydır…
İsyan etmek mi?
Şimdi ikinci soru:
Baskıya, zorbalığa, adaletsizliğe boyun eğen kişi, sadece kendi yazgısını karartıyorsa, bu boyun eğişten sorumlu tutulabilir mi?
Ve en hayati olan üçüncü soru:
Baskıya, zorbalığa, adaletsizliğe boyun eğen kişi, bu boyun eğişiyle başka kişilerin yazgılarını karartıyorsa, “Elimden gelen bir şey yoktu” diyerek vicdani ve tarihi sorumluluktan kurtulabilir mi?
***
Ben yargıç ve savcıların, Adalet dağıttıkları için, felsefeye en yakın insanlar olduklarını düşünürüm.
Dilerim bütün savcı ve yargıçlarımız bu felsefi soruların yanıtlarını kendi kendilerine vermişlerdir!
Yorum Gönder