Acı, üzücü bir durum var ortada.. Acının büyüğü; devamlı olarak ipe sapa gelmez açıklamalar yapan ve bu açıklamalara bakınca nasıl profesör olduğu anlaşılmayan birinin söylemleriyle Başbakan’ın sözlerinin örtüşüyor olmasından geliyor. Gönül isterdi ki bu ülkenin başbakanı ondan farklı düşünsün, farklı söylesin.. Ama olmuyor maalesef.
Asıl tartışma “Şehir Tiyatroları’na yapılan siyasi müdahale ve sonunda onları özelleştirme kararına gelinmesi”.. Bu konuda açıklama yapan hiçbir sanatçı saygı sınırlarını aşmadı ama konuşmalarının içine espriler yerleştirenler veya duruma kızarak “ bu sanatı bilen kişiler yerine bürokratlar mı karar verecek” diyenler oldu.. “Özelleştirmek demek Şehir Tiyatrolarını yok etmek demektir” diyenler oldu..
HEPSİ İDEOLOJİK, SANAT DA..
Başbakan Erdoğan, dünya ülkelerine ekonomik kredi notu veren “Standard and Poor’s” isimli uluslararası kuruluşun Türkiye’nin kredi notunu “pozitif”ten “durağan”a indirmesi üzerine onlara “Kararınız ideolojik, bunu bana yutturamazsınız” dedikten sonra Şehir Tiyatroları üzerine konuşan, tepki gösteren ülkenin hemen tüm tiyatrocularına “Mesele tiyatro tartışması değildir, mesele ‘ideolojilerinin arkasına sığınarak’ kendi görüşlerini 75 milyona dayatma meselesidir” dedi. Koca Şehir Tiyatroları olayını, bir sanat tartışmasını sanatçılar üzerinden “ideolojik” yaptı çıktı.
Bunun “Tanzimat’tan bu yana” devam ettiğini söyledi (ki bu da asıl sorunlarının bir iki yıllık filan değil, Tanzimat’la birlikte modernleşmeden başladığını anlatıyor galiba.)..
KİM DEDİ ‘BİDON KAFALI’ DİYE?
“Daha önce çıktılar ‘bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam’ dediler, şimdi de ‘kasaba bürokratı’ diyerek halkı aşağılıyorlar” diye ekledi.. Tamam anladık, bu “bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam” laflarını halka tekrarlamak seçimlerde filan iyi iş görüyor da sıkmadı mı artık? Üstelik bu lafı sanatçılar söylemedi, “tek bir gazeteci” yazmıştı. Referandumda, seçimde durup dururken “rakip parti”ye, hatta tüm “cumhuriyetçi” kesime mal edildi, şimdi sıra sanatçılara mı geldi? Yani “halk” dediğiniz insanlar bunu da fark etmeyecek kadar kör müdür?
Bir gazetecinin kendi görüşü olan ve “bu tartışmayla hiçbir alakası olmayan” sözüyle bütün bir sanatçılar kitlesini genelleyerek asıl olayı saptırmak , halkı aydınlara-sanatçılara karşı kışkırtmak kabul edilebilir mi?
HALK NEDEN BAĞRINA BASMIŞ?
Bugüne kadar.. Bugün.. Ve yarın tiyatroda, TV dizilerinde izlenen onca sanatçı; örneğin milletin bayılarak, kapılarda kuyruk olarak izlediği Metin Akpınar- Zeki Alasya’lar, Ferhan Şensoy’lar, Ali Poyrazoğlu’lar, Levent Kırca-Oya Başar’lar, Gazanfer Özcan-Gönül Ülkü’ler, Metin-Nevra Serezli’ler, Sumru Yavrucuk, Altan Erkekli, Haldun Dormen ve takdir edilen yüzlerce diğer sanatçı hangi ideolojilerini halka dayatmışlar? Dayatmışlarsa halk neden onları bu kadar bağrına basmış?
Bütün bunların üstüne o “halkın tiyatroda-dizide bayıldığı” sanatçıları genelleyerek “Bunlar barların önünde ellerinde viski, hiçbir şey üretmeden hakaret ederler” diyerek bir de sabahlara kadar metin ezberleyip oyun çalışarak üreten sanatçıları “içkiyle” özdeşleştirmesine artık “siyaset yapıyor” mazereti bile yetmez, hiçbir mazeret bunu mazur gösteremez.
İKTİDARIN DİZİ DİBİNDE..
Dün aynı zamanda Mümtazer Türköne’nin yine aynı tartışma nedeniyle ve “Kral’a yaranacağını sanarak” sanatçıları “Kralın soytarısı”na benzettiği yazısı gündemdeydi. Hep insanlara ve özellikle “Atatürk’e bağlı insanlara” en ağır hakaretleri ederek gündeme gelme yolunu seçen ve bu kez de sanatçıları diline dolayan Türköne yazısına “ Gücünü, şöhretini ve geçimini iktidarların dizi dibinde icra ettiği sanatından elde edenlere ‘kralın soytarısı’ diyoruz” cümlesiyle başlamış.
Daha sonra “Cumhuriyet’in oluşturduğu elit ve aristokrat sınıfı”ndan söz ediyor (Türkiye’de aristokrasi olmadığına, zenginlere ve aydınlara elit dediklerine göre bugün de Cumhuriyet elit oluşturmayı sürdürüyor), “laiklik vurgusu yapanları demokrasi düşmanı olarak” tanımlıyor vs ama bence sadece bu giriş cümlesi yeterli..
GERÇEK SOYTARILAR
Burada haklı, son yıllarda gerçekten de “gücünü, şöhretini ve geçimini” onun tanımladığı gibi elde eden çok kişi türedi, başta kendini gazeteci sanan ve köşelerden-ekranlardan beyin yıkayanlar olmak üzere.. Ama buradaki tek yanlış “icra ettiği sanat” sözü.. Bu söz sanatçıların yaptığı sanat için değil o “türeyen kişilerin çeşitli dallardaki icraatları” için geçerlidir. Gazeteci için büyük bir onursuzluk olan “iktidar yağcılığı”nı sanat haline getirenler için..
İşte “gerçek soytarılar” onlardır ve hepsi de “listelerini çıkaracak kadar” kendilerini biliyorlar!
*****
Erol Evgin bu gece!
Dün “Cumartesi günü yayımlanacağını” düşünerek Erol Evgin’in Plaza Otel’de sezonun son programını “bu gece” yapacağını yazmıştım.
Yazı geç saatte bir gün önceye alınınca “bu gece” Cuma gecesi olarak anlaşıldı.
Sezonu Cumartesi gecesi 11’de başlayacağı programla bitirecek. Hatayı düzeltmiş ve hayranlarına duyurmuş olayım.
Yorum Gönder