Küreselleşme ama hangisi? - Yaşar Nuri Öztürk

Yurt gazetesi yazarı Yaşar Nuri Öztürk,ün 20 Mart 2012 köşe yazısı:
Küreselleşme ama hangisi?


Küreselleşmeden neyin amaçlandığı bilinmelidir. İnsanlığın bütünleşmesi, uygarlıkların kaynaşması, halkların kucaklaşması mı yoksa süper güçlerin sömürü aracı markalarının, hayat tarzlarının, dillerinin dayatılması mı?

Küreselleşme, dünya halklarının ve kültürlerinin kucaklaşması mı, yoksa bir ‘postmodern sömürgecilik’ mi?

Bu ikinci anlamda bir küreselleşmeye akıllı ve onurlu hiçbir insan destek veremez. Böyle bir destek eşyanın tabiatına, insan gerçeğine aykırıdır.

ABD, küreselleşmeyi hukuk tanımaz bir sömürü aracı olarak kullanmakta kararlı görünüyor. Bunun içindir ki, Irak işgali münasebetiyle Birleşmiş Milletler’i de etkisiz kılmıştır. Bu saldırganlık savaşının ‘küreselleşme afyonu’ ile takviyesi için yeni bir ‘Kapitalist Enternasyonal'in sinyalleri verilmektedir:

Ama unutmayalım ki, bütün Batı birçok bakımdan ciddi biçimde hastadır. Hastalık, Kapitalizm Firavunu’nun canını yakın zamanda alabilir mi, alamaz mı? Bunu bilmiyoruz.

Ama o Firavun canın bir gün mutlaka çıkacağını biliyoruz. Hem de çok uzaklarda olmayan bir gün. İnsanlığın ve doğanın dengelerinin canına okuyan o Firavun’un, elbette ki, tarih bir gün canına okuyacaktır.

ABD yönetiminin oluşturduğu ve İngiltere'nin desteklediği yeni bir kapitalist sömürü oluşumu daha telaffuz ediliyor: ‘Yeni Muhafazakârlar Koalisyonu’ veya ‘Yeni Muhafazakârlar İttifakı.’


KÜRESELLEŞME KİME YARIYOR?

Batı, küreselleşmeyi kullanarak, öncelikle zayıf ülkelerin tarımını, yani tek sığınak alanlarını tahrip ediyor.

Kıt-kanaat geçinen ülkelerin tek imkânları olan tarım da vurulunca onlar, kapitalist hegemonyanın tutsağı haline geliyorlar. Bırakın ihracatı, bu ülkelerin geçimlik tarımsal üretimleri de yok edilmektedir. Çünkü egemenlerin teknolojik üstünlükleriyle elde ettikleri genleri bozulmuş ürünler çok ucuz fiyatlarla bu ülkelerin önüne çıkarılmakta ve onlar bu ucuzculuğa aldanarak ekip biçmek yerine ithalat yoluna gitmekteler.

Türkiye de tarım ve hayvancılıkta, küreselleşmenin dayattığı yol ve yöntemi seçti. Tohumlarımız yok edildi. İthal tohumların patentleri büyük egemen şirketlerin elindedir. Tüm tohumlar bu şirketlerce kontrol ediliyor.

Dünya Ticaret Örgütü, tarımı, süper ülkeler lehine denetim altında tutuyor. IMF ve Dünya Bankası gibi öncü kuruluşlar, süperlerin yolunu açarken, zayıf ülkelere “Tarımda sübvansiyon ve destekleme yoluna gitmeyeceksiniz!” diye emir veriyorlar, öbür yandan, bağlı oldukları ülkelerin tarım ürünlerine verilen destek günden güne artırılıyor.

ABD, AB ve Japonya üçlüsünün tarım ürünleri için sağladığı desteğin bir günlük miktarı bir milyar dolardır. (Herald Tribune, 1 Ocak 2004) Bu bir milyar dolar, üç ülkede toplam 45 milyon çiftçiye dağıtılmaktadır.

ULUS DEVLETLERDEN NEDEN RAHATSIZLAR?

IMF ve Dünya Bankası'nın küreselleşmeyi süperler hesabına işletmek için ulusdevletleri yozlaştırıp piyon pazarlara çevirdiğini de unutmamak lazım.

Küreselleşmeyi sömürü aracı yapanların en çok rahatsız oldukları şey, güçlü devlet ve merkezî otoritedir.

İslam ülkelerinde, o arada Türkiye'de saltanat dinicisi siyasetleri iş başına getirmek için çırpınmalarının sebebi, bunların merkezî otoriteden, devletten rahatsız olduğunu bilmeleri ve onu, ortak hasımlarını etkisiz kılmada kullanma şanslarının bulunmasıdır.

Ulusdevleti sürekli şovenist, ırkçı, baskıcı, faşist devlet imajıyla resimleyerek insanı ve çağı ürkütüyorlar. Oysaki bugün ulusdevlet, ülke nimetlerinin, dışarıdan gelen ve halkı güdenler için değil, ülkenin içindeki sahipler ve sakinler için kullanımını öne çıkaran devlet demektir. Bu sahip ve sakinlerin ırkı, rengi, dili, dini, deseni hiç önemli değildir.

Batı, ulusdevletin bu yeni anlamını kendisi için sonuna kadar işletmekte ama sömürmek istediği ülkeler söz konusu olduğunda ulusdevleti derhal faşizm ve şovenizmle suçlamaktadır.

Doğal kaynakların yağmalanmasını planlayan ve 1985 ‘Washington Konsensusu’ denen manifesto ile yasallaştırılan ‘neoliberal küreselleşme’nin temsilcileri, kendi reklamlarını yapmak için her yıl yaklaşık 1 trilyon dolar harcamaktadır.

Küreselleşme adı altında faaliyet yürüten global kapitalizmin, keyifli yaşamak için kurduğu düzen ve işlettiği sistem, işte budur. Bu sistemin tüm giderleri zayıf ülkelerin sırtından alınmakta, tüm nimet ve bereketleri emperyalist süperlere akıtılmaktadır.

Biz, işte böyle bir küreselleşmeye insan onuru adına karşı çıkmaktayız.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget