İleri Demokrasilerde ‘Seçim Mühendisliği’ (II) - Nilgün Cerrahoğlu

Cumhuriyet yazarı Nilgün Cerrahoğlu, nun 10 Mart 2012 köşe yazısı :
İleri Demokrasilerde ‘Seçim Mühendisliği’ (II)

“İranlıların yüzde 80’i evlerinde TV seyrederken, halkın yüzde 70’inin ekranda oy kullandığını keşfetti!”
İran’ın “rekor katılım rakamları propagandasını” alaya alan tipik bir Twitter esprisi bu…
İsyan çıkaran 2009 seçimleri sonrasında girilen ilk sandık sınavında mollalar malum “yüksek katılım” hedeflemişti…
İranlı internet kullanıcıları sandıklarda in cin top oynadığını yazarken; katılımın yüzde 64 civarında belirlenmesi, sanal ortamı işte böyle esprilerle yıktı.
Muhalefetin yasaklı olduğu ya da ezcümle demir parmaklıklar ardında tutulduğu bir ülke için hayli yüksek sayılan yüzde 64 katılım oranı karşısında “Vay be!” diyordu İran’ın muhalif internet siteleri: “Palavranın da bu kadarı olur! Sandığa koştuğumuz ilan edilirken, biz evlerimizde TV izliyorduk!”
Kör kör parmağım gözüne… Hokus pokus belirlenen bu türden “kritik seçim rakamları”; ileri demokrasilerin “seçim mühendisliği çalışmalarına” en çarpıcı örnekleri oluşturuyor.
İran’ın gizemi anlaşılamayan bu yüksek katılım oranları yanında; kuzeydeki “ileri demokrasi” komşumuz Rusya’da da aynı şekilde her daim izahı güç rakamlar ortaya çıkıyor…
Kafkas coğrafyası ve Çeçenistan’da Putin eksiksiz her zaman “tulum” çıkarıyor. Ama bu “tulum” durumları son seçimde görüldüğü gibi bazen iyice abartılıyor ve Putin’e verilen oylar yüzde 107’yi bulabiliyor…
‘Majestelerinin muhalefetine’ geçit var
Ancak “seçim mühendisliği” yalnız rakamlarda yapılan bu aleni oynamalar ve sandık hileleriyle sınırlı değil, seçim sürecini baştan sona dek şekillendiren her türlü müdahaleyi kapsıyor.
Gerek İran ve gerek Rusya’da “mühendislik çalışmaları”, her şeyden önce siyasi oluşum ve adayların denetiminden başlıyor.
İran’da seçime katılan adayların denetimi öncelikle “anayasa konseyi”nin filtresinden geçiyor.
“Anayasa konseyi”, siyasi, dini, ahlaki akla gelebilecek her nedenle; adaylara veto koyabiliyor…
Seçmenlerin tercih alanını baştan kalın kırmızı çizgilerle böyle sınırlayan ve şartlayan “veto mekanizması”; Rusya’da da farklı biçimde Kremlin tarafından çalıştırılıyor…
Kremlin’in “kırmızı kart gösterdiği” parti veya aday, seçime giremiyor.
Son devlet başkanlığı seçimlerinde, bizzat Putin’in vetosuna uğradığı söylenen liberal görüşlü Grigory Yavlinsky örneğin (Rus YSK’si eliyle) aday yapılmadı. Yavlinsky yerine Kremlin’in himayesini sağlayan süper milyarder işadamı Mihail Prohorov, listeye alındı.
4 Mart’taki seçimden en çok oy alan 3. isim olarak çıkan milyarder Prohorov; hafta başında derhal koşa koşa Kremlin’e çıkarak Putin’i kutladı. Ardından bir nefeste “Putin’in rızasıyla” ay sonunda yeni bir parti kuracağını açıkladı…
Meşru kabul edilen muhalefet Rusya’da ancak böyle “majestelerinin muhalefeti” olmak zorunda…
‘Yolsuzluk tutkalı!’
İstenmeyen ayrık otları bir kez böyle ayıklandıktan ve ortam zaten dikensiz gül bahçesine dönüştürüldükten sonra; seçimlerde geriye iş, güçlü patronaj ve ahbap çavuş ilişkileriyle kotarılan oyları toplamaya kalıyor...
Rusya’da, komşu İran’da olduğu gibi, siyasetin temel direğini yandaşlara ayrıcalık dağıtmak üzere kurulan çıkar ilişkileri oluşturuyor.
Bunun Rusya’da fevkalade doğal bir örgütlenme biçimi olduğunu söyleyen ünlü Rus sosyolog Simon Kordonsky “Öyle ki bizde ekonomide dengeler faiz hadleriyle değil, alt-üst ilişkilerinde belirlenen yüzde payları, yani kaynakların hiyerarşideki dağılımıyla sağlanır” diyor ve arkadan devam ediyor:
“Buna Rusya’da ‘otkat’ (komisyon!) denir. Komisyonla dönen sistemde, yolsuzluk kalkarsa, sistem bütünüyle çöker. Rusya’da yolsuzluk, yolsuzluk değil, toplumu bir arada tutan tutkaldır.” (La Stampa, 7 Mart 2012)
Seçim mühendisliğinde kullanılan; “oy satın almak” araçları da nihayetinde bu yaygın “komisyon” sisteminin bir uzantısı sayılıyor…
Muhalefet kanallarının önünün tıkandığı sistemde, insanlar çünkü sonuçta ağırlıklı olarak pastadan daha çok pay almak için oy kullanıyorlar.
İktidardakilere ya “al gülüm ver gülüm” yaklaşımıyla oy veriyorlar ya da önlerine sunulan seçenekler içinde, “ehveni şer”den yana taktik oy kullanıyorlar…
“İslam demokrasisi”, “rüşvet” ve “yolsuzluk” düzeni açısından, Rusya’dan farklı değil.
“Yandaşlarla” çalışan sistemde, icabında Kuran bile oy alışverişine araç kılınıyor.
İran’ın muhalif sitelerinde “tabarok” adı verilen Kuran’la oy satın alma usulü şöyle anlatıyor.
“İran’da hediye olarak birine para verildiğinde; mübarek sayılsın diye, Kuran’ın yaprakları içine yerleştirilir. Seçime katılan adaylar şimdi bu geleneği kullanıyorlar. Kampanyada karşılaştıkları insanlara, Kuran yaprakları arasında para dağıtıyorlar!”
İleri demokrasilerde işte böyle çare tükenmez!
“Batılı referanslarını” son on yılda yitiren Türkiye’nin, yanı başındaki komşularıyla giderek daha çok benzeşmesi ne yazık ki kaçınılmaz. Ama bu da ayrı yazı konusu.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget