Eğitim ‘imam hatipler’ temeli üzerinde mi şekillenecek?

Vatan yazarı Ruhat Mengi, nin 2 Mart 2012 yazısı :


Başbakan Erdoğan ile TÜSİAD arasında “kesintili eğitim” konusundaki tartışma sürüyor. Aslında gerçekten demokrasiyi hazmetmiş, oturtmuş, onu şekilden şekle sokmaya çalışmayan, eğip bükmeyen bir ülkede olsaydık bu bir “fikir alışverişi” halinde geçerdi, bizde ise TÜSİAD kesintisiz zorunlu eğitimin “4+4+4” formülü ile “kesintili” hale getirilmesinin sakıncalarını açıkladığı, görüş bildirdiği için ona yönelik tepki “meydan okuma, TÜSİAD’ı geçmişteki askeri-siyasi olayların bile sorumlusu göstererek hesap sorma, İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği’nin talebini ‘halkın isteği’ olarak gösterme” şeklinde sürüyor.

Başbakan daha önce “Kusura bakma TÜSİAD, senin değil halkın isteği olacak” demişti, dün yaptığı konuşmada “Biz seçkinlerin elitlerin partisi değiliz... Kesintisiz eğitim ‘topluma büyük zarar’ verdi. ‘Çocuklara çok ağır zararlar’ verdi ama bunlarla birlikte ‘ekonomiye zarar’ verdi. İş adamlarını temsil eden bir örgüt, eğitim sisteminde ‘kendi ideolojisini’ dayatarak adeta kendi ayağına kurşun sıktı” dedi.

ÇOK SAYIDA STK TEPKİ GÖSTERDİ!

Bu sözleri de “28 Şubat sonrasında uygulanan kararlar neticesinde bu ülkenin ‘meslek liseleri’ adeta yok olma noktasına geldi. Zararı da sanayici ve ekonomi gördü. TÜSİAD geçmişte yaptığı hatayı bugün tekrarlamak istiyor, aynı ‘kör ideoloji’ ile zihinlerde bulandırıyor” olarak açıkladı.

Şimdi bu açıklamalarda tamamen “TÜSİAD’a yüklenme, onu hedef alma” var, oysa TÜSİAD’la aynı gün ülkenin bütün kadın sivil toplum kuruluşları “kesintisiz eğitimi kesintili hale getirecek ve ilk 4 yıldan hemen sonra çocuklara ‘mesleki yönlendirme’ yapılmasını sağlayacak ve açık öğretim imkanı da verecek” bu girişime karşı çıktılar. Basın bildirileriyle topluca açıklamalar yaparak.. Nedense diğer sivil toplum kuruluşlarının tepkileri “yok” sayılıyor, bu bir.. Yani konu “seçkinler, elitler” meselesi hiç değildir, birçok toplum kuruluşu ve eğitimci aynı teklifi eleştirmektedir.

ÇOCUKLARA HANGİ ZARARI VERDİ?

İkincisi, kesintisiz eğitimin “topluma ve çocuklara zarar verdiği” gibi iddialar öne sürüldüğünde bunu “ekonomi” ile ilişkilendirmek alakasız ve muğlak kalıyor, “kesintisiz eğitimle okuyan çocukların bundan zarar gördüğü” gibi bir anlam çıktığı için hangi somut zararı gördüklerini açıklamak gerekiyor. Tabii eğer buradaki kasıt; Ahmet Hakan’ın “TÜSİAD’ın önerisi geçerli olursa imam hatiplerin orta kısmının açılması mümkün olmayacak. Bu nedenle Avrupa’daki kesintisiz eğitim uygulamalarına dair örneklere gözler ve kulaklar kapatılıyor” cümlelerindeki gibi yalnızca imam hatipler ise o başka..

DEVAMLI ‘İDEOLOJİ’ YÜKLEMESİ

Ama eğitimde Türkiye’den çok daha başarılı sonuçlar alan Avrupa ülkelerinde de kesintisiz eğitim var, çocukların mesleki yönlendirmesi hiçbirinde 4 yıl sonra başlamıyor ve çoğunda kesintisiz süre 8 yılın üstünde.. Bu durumda da TÜSİAD’ı veya bir başka sivil toplum kuruluşunu aynı talep nedeniyle “kör ideolojileri nedeniyle bunu istiyorlar, zihinleri bulandırıyorlar” diye suçlamak baştan yanlış oluyor zaten.

SADECE ‘İMAM OLMAK İÇİN’ DEĞİL!

Aynen 28 Şubat’ın hesabının yine TÜSİAD’a da kesilmesi, 28 Şubat’ı desteklemiş gösterilmesi gibi.. TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner dün “TÜSİAD 28 Şubat’a destek vermemiş, hatta 97 raporunda ‘Genelkurmay’ın Savunma Bakanlığı’na bağlanması’ yer almıştır. Burada bir yaftalama var” dediği açıklamasında imam hatiplerle ilgili önemli bir noktaya değindi. “İmam hatiplere ‘meslek lisesi’ diyoruz ama aileler çocukları illa imam olsun diye oraya yollamıyor” dedi.

Çok doğru, bu israrlar hep “imam hatipler temel alınarak” yapılıyor, “meslek liseleri” dendiğinde hep onlar kastediliyor ve öğrenci sayısı mümkün olduğunca artsın, “kesintili eğitme geçerek” orta kısımları da açılsın isteniyor ama bu liselerden mezun olanların çoğu artık “farklı dallarda üniversite eğitimi” alıyor, “hukuk ve siyaset bilimi” başta olmak üzere farklı mesleklere yöneliyorlar. “Katsayı” meselesi de ortadan kaldırılınca düz liselerle tamamen eşitlenmiş oldular, meslek filan kalmadı.. Eğer hepsi “imamlığı veya din hocalığını” meslek seçmek için gitselerdi arkasından ilahiyat fakültelerine devam ederlerdi değil mi?.. O zaman, durum böyleyken “imam hatip”leri devamlı “meslek lisesi” olarak göstermenin ve daha çok öğrencinin ve daha küçük yaşta gitmesini sağlamaya çalışmanın nedeni nedir acaba?

Ortaokuldan başlayarak esaslı bir “din eğitimi” dersinin bütün okullara konması sağlansa neden olmuyor? Gerçekten sebebi samimi olarak merak ediyorum, keşke yuvarlak anlatımlar yerine bunu kısa ve net olarak acilen açıklasalar!

*****
Menderes’in idamı da mı? Yok artık!

AKP Hükümeti kabul etmeli ki bu “her kötü olayı hoşlanmadıkları kişi ve kurumlara, rakip partilere yapıştırma” huyu çok kötü bir siyasi alışkanlığa dönüştü. Daha önce sadece “seçim ve referandum propagandaları” sırasında iftiradan farksız yakıştırmalar (örneğin muhalefet partilerini PKK terör örgütü ile aynı çizgide veya işbirliği içinde göstermek kadar acımasız olanlar) yapıyorlar, iddialar öne sürüyorlardı, şimdi zaman ve zemin sınırlamasını iyice kaldırdılar.

Uzak geçmişte kalmış olaylar için bile en ilgisiz şekilde istediklerine fatura çıkarıp hesap soruyorlar. Dersim’den 28 Şubat’a kadar çok konu var bu bağlantıların kurulduğu ama yetmiyor demek ki 27 Mayıs ve Menderes’in idamı da gündeme gelmeye başladı. Gerçi buna daha Aydın Menderes’in ölümünden önce ve AKP ile yakınlığı sırasında başlanmıştı zaten, devamı geliyor.

İDAM KARARINI VEREN MAHKEME..

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik hem Erbakan’la ilgili olarak, hem de Menderes’in idamı konusunda CHP’yi suçlamış.

“Sağlığında Erbakan’a hayatı zindan edenler ölümünden sonra övgüler diziyor”.. “Hem Menderes’i idam ettireceksiniz, sonra da oğlunu ziyaret edip Menderes ailesine yönelik güzel sözler söyleyeceksiniz” diyor.. Aynı konuşma kolayca “kızılan bir başka kurum veya kuruluş” için de yapılabilirdi, ilgi olup olmaması önem taşımıyor artık. Bakalım şimdi; “Erbakan’a hayatı zindan etmek” bir siyasi rakip partiye söylenemez, zira her dönemde rakip çekişmeleri olmuştur, mesela aynı sıralarda Tansu Çiller’le de çoğu çekişmiştir, söylem buysa lider olanların hepsi birbirine hayatı “haklı” veya “haksız” olarak hayatı zindan etmiştir ama bugün eski yıllara nazaran “zindan etme” durumu öncekilerle kıyaslanamayacak kadar fazla. Ne “şeref” kalıyor, ne “namus” ne “haysiyet”, ne “dört koyun gütme”..

Ama asıl söyleyeceğim Menderes’in idamının CHP’ye yıkılması haksızlığı için.. O darbe döneminde CHP tamamen masum olmayabilir, belki sevinmişlerdir o yıllarda ve o ortamda (bugünle ilgisi yok) darbenin olmasına ve DP’nin indirilmesine bunu bilemem. Ama “Yassıada’da yatmış bir DP’linin kızı” olarak bu konuda tek sözü Aydın Menderes’in de söyleyemeyeceğine inanıyorum ben. 27 Mayıs darbesini ordu yaptı ve İnönü’nün girişimlerine rağmen “idamdan vazgeçmeyen” de, kararı veren de “özel yetki verilmiş, özel oluşturulmuş mahkeme”ydi.

Bugün getirip bu, tarihin en kara olaylarından birini de CHP’ye veya herhangi bir başkasına yapıştırmak olacak şey değildir artık! Biraz insaf ve tarihe saygı gerekir!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget