12 Şehidin Ardından

Afganistan’da bulunan Türk Barış Gücü’ne mensup 12 askerimizin Şehitler Günü olarak da andığımız 18 Mart’tan bir gün önce, bir helikopter kazası ile aramızdan ayrılması, nasıl bir rastlantıdır?
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu gibi, başkaları da acı haberi aldığı zaman aynı soruyu sormuştur:
“O askerlerin Afganistan’da ne işleri vardı?”
Bu soruyu dilerseniz, resmi literatüre göre yanıtlayabilir ve bu Asya ülkesinde Taliban (Talebeler) adlı bir güruhun iktidarı ele geçirerek Afganistan İslam Devleti kurduğundan söz edebilirsiniz. NATO’nun bu nedenle şemsiyesi altındaki öteki ülkelerden de Afganistan’da asker bulundurmalarını istediğini; ama bize “Asıl yükü sen taşımalısın” dediğini de hatırlatırsınız. Yine isterseniz olayın daha derinlerine inerek, bugün yerinde yeller esen Sovyetler Birliği ile ABD arasında Pakistan’ın kuzeyindeki çok zengin yeraltı kaynakları için karşılıklı güç dengesi mücadelesini de gündeme getirirsiniz.
Bugünkü güncel sorunumuz, süper devletler arasındaki o bitmek bilmeyen çekişmede bazı ülkeler gibi bizim de jandarmalık yapmakta oluşumuzun masaya yatırılmasıdır.
Tıpkı 1950 Haziran ayında dönemin iktidarı olan Demokrat Parti’nin karşısına çıkan Kore Savaşı gibi. Üzerinden 60 koca yıl geçti; Asya’nın bu Büyük Okyanus’a bakan ucundaki ülkede yine Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki güç dengesi kavgasında Türkiye’den de bir kolordu gücünde asker istenmişti.
38’inci paraleli doğal sınır yaparak, Kuzey ve Güney Kore olarak ikiye bölünmüş olan ülkede dört yıl süren savaşta binden fazla askerimizi şehit vermiş olduğumuzu bugün kaç kişi anımsıyor dersiniz? O savaşın ilk yıllarında, Türk askerinin gösterdiği kahramanlık, özellikle Güney Korelilerin de dillerinden düşmüyordu.
Mehmetçiğin Kore seferini eleştirmeye kalkanları düşmana yardım eden ajanlar olarak tanımlayan dönemin siyasi iktidarı, Ceza Yasamızı harekete geçiriyor ve TBMM’yi de devre dışı bırakarak Kore’ye asker gönderme kararı alan hükümeti eleştirenler yargılanıyordu.
İktidara gelir gelmez kabul ettiği af yasası ile Nâzım Hikmet’i özgürlüğüne kavuşturan DP hükümeti, “Ben yokum / Beni üniversiteli yedek subayı/ Kore’de harcadınız Adnan Bey/ Elleriniz itti beni ölüme...” dizelerini yazdığı için aynı büyük şairi vatandaşlıktan çıkaracaktı.
Günümüzde “İyi ki Türkler burada çarpıştılar ve bizim özgür bir devlet olmamıza önemli katkı sağladılar” diyenlerin sayıları birkaç bini bulur mu?
Afganistan’da, bir tugayımızın NATO harekâtı gereği olarak bulunduğu biliniyor. Yine NATO’ya bağlı olduğumuz için 20’yi aşkın ülkede askeri güç bulunduran Türkiye, başka birçok Afrika ülkesinin silahlı kuvvetlerine de eğitmenlik yapıyor. Sınırlarımız dışında görev yapan askerlerimizi “Türkiye’nin en iyi ihraç malı” olarak gösteren Soros’u bulup bu 12 şehidimiz için neler söyleyeceğini öğrensek?
***
Dünkü gazete haberleri arasında Sayın Başbakan’ın Afganistan şehitlerinin ailelerini telefonla tek tek arayarak başsağlığı dilediği de vardı.
Bu insani davranışı sırasında Erdoğan’ın bir baba olarak ne kadar acı duyduğunu tahmin edebilirim.
Ama konuştuğu şehit ailelerine teselli babında başka neler söylemiş olmalıdır? “NATO istedi de, biz de çocuklarınızı oraya giden tugayımızda görevlendirdik” demek, karşısındakiler için ne anlam ifade eder dersiniz?
Bizim için milli misakla çizilmiş sınırlarımızın içi vatandır.
Ve Mehmetçik vatan savunması için seve seve şehit olur.
Yorum Gönder